Duruşmaların Anatomisi Maşeri Bi maşeri vicdanın bulunduğunu, bu vicdanın pek çok şeye tahammül edemeyeceğini iktidarları boyunca - anlamamış olanlar, bunu nihayet Yassıadada elleriyle tuttular, gözleriyle gördüler. Her danışma günü, belir- li vazifeli veya gazetecilerin dışında tipleri, sınıfları, meşrepleri, fikir ve kanaatleri apayrı değişik insanlar sıraların üzerine yerleşiyor ve önlerinde cereyan edeni seyrediyorlar. Fakat bütün bu insanlar, belki tuhaf ge- lebilir, hep aynı noktalarda gülüyorlar, hep aynı nok- talarda uğultu halinde sesler çıkarıyorlar, hep aynı nok- talarda hoşnutsuzluklarını belirtiyorlar ve zaman za- man, hep aynı noktalarda avuçlarını patlatırcasına al- kış tutuyorlar. Bunu tesadüfe yormak imkanı yoktur. Birbirleriyle hiç alâkası bulunmayan, birbirlerini tanı- mayan, birbirleriyle zerrece irtibatı olmayan kimsele- rin böyle birtutum takınmaları, maşeri vicdanın mev- cudiyetinin en canlı delilidir. Bir mahkemede dinleyicilerin bu nevi hareketler- de bulunmaları» şüphesiz yadırganacak bir husustur ve zaten buna oralarda cevaz yoktur. Ama Yassıadadaki, o artık herkesin bildiği duruşma salonunu bir mahke- me, sadece bir mahkeme ve dinleyicileri bir takım me- raklılardan ibaret saymak mümkün müdür? Bu du- ruşmaların ebediyen unutulmayacak siması Salim Ba- şol nasıl "buram buram Anadolu toprağı kokuyor"sa tahta sıraların üzerinde de bütün ... ve çeşitli hisleriyle Türk milleti oturuyor. Reaks onun reak- siyonudur ve inanmak lâzımdır ki Yaşımda saatinde radyodan yükselen ses, o radyonun dinlendiği oda veya salonda aynı anda yükselen sese tıpatıp uymaktadır. Bu yüzdendir ki Başol, mübalâğanın hudutlarını sıkı sıkıya kapatmak suretiyle halkın hislerini ifadesine müsaade etmektedir ve çok da iyi yapmaktadır. Bun- dan, düşüklerin avukatları şikâyetçidirler. İddiaları, bu tezahürlerin kendi müdafaa T“aklarını zedelediğidir. A- a savunmalarını üzerlerine aldıkları adamlarının, milletin reaksiyonundan haberdar bulanmaları kader- lerinin ve bizzat çizdikleri talihlerinin icabıdır. , , Zaten, bütün ömrü çanak yalamakla geçmiş bulu- nan, hayatının hiç bir anında insan gibi "kazanarak ya- şamak" prensibine iltifat etmeyen, iktidarda kim var- sa kalemini ona kiralayan ve onan, önüne attığı nimet- le keyif çatmayı varlığının gayesi bilen bir-Burhan Belgeye Başsavcı iddia makamının kürsüsünden "Mil- lete sövmek için milletin kesesinden para almıştır" de- diği zaman ruhun bütün heyecanıyla alkış tutmamak kabil midir? Müeyyidelerin en sertini koyabilirsiniz. Bunlara boyun eğmeyenleri şiddetle de cezalandırabi- lirsiniz. Ama bu yapıldığı takdirde de görülecektir ki o belirli anda o belirli alkış mutlaka yükselecektir. Bunu önlemenin imkânı yoktur. Samet Ağaoğlu, kendilerinin de namusları ve şerefleri bulunduğunu söylediğinde sı- ralardan coşkun kahkahaların yükselmesi mukadder- dir. İktidar makamını servet edinme yeri sayan ve 1950'nin arefeside içtiği bir kadeh rakının parasını ödetecek adam arayan,'evinin elektrik bedelini kom- şusu Hikmet Yazıcıoğlunun eşinden borç ve hay geçtikten bir kaç yıl sonra n bir düşük, elbette ki kulaklarım bu kahkahaların dallar ması ıstırabına katlanacaktır. Bütün bir devrin mesulü Menderese gelince, o sonu gelmez “bilmiyorum” ları, AKİS, 6 ARALIK 1960 Vicdan “hatırlamıyorum"ları, "mesul Bakanı yapmıştır", "Bel- ge yazmıştır", "Korur ödemiştir"leriyle elbette ki hür- riyetsiz, yâni vekarsız yaşatabileceğini vehmettiği Türk milletinin alay konusu olacak ve mikrofon başın- dan yerine, her seferinde başı önde gidecektir. Alçakça suikastların tertipçileri ise, şüphesiz aynı milletin nef- retini üzerlerinde hissedeceklerdir. Bunlar öylesine ta- bii hislerdir ki zaptedilmelerine imkân yoktur ve buna hiç kimse muktedir olamayacaktır. Ama Yassıadada dikkati çeken bir 'başka nokta, bu maşeri vicdanın ne derece uyanık ve şuurlu olduğu- dur. Duruşmalar sırasında belki bin tane nükte yapılı- yor. Duruşmalar sırasında belki bin tane yaldızlı lâf söyleniyor. Duruşmalar sırasında hiddet celbedebilecek belki bin hâdise cereyan ediyor. Bunlar, dinleyiciler tik' rafından tam hakları verilerek odeğerlendiriliyor ve âdeta bu değerlendirme, vatan sathında atan nabzın tam bir akisini teşkil ediyor. Duruşma salonunda yük- selen sesleri radyolarınızın başında iyi dinleyiniz: Mem- leketin düşünce tarzını ve telâkkilerini kolaylıkla anla- yacaksınız. Düşükler, bundan şikâyet edecek yerde ge- rekli ibret dersini alırlarsa siyasi hayatlarının sona er- diği şu an, iktidara geçtikten sonra hiç anlayamadıkla- rı kütlelerin hakiki temayüllerini farkedeceklerdir. Bu- nun, iktidarda onları takip edecek başka politikacılar için de derslerin en istifadelisini teşkil edeceğinde zer- rece şüphe yoktur. Evet, maşeri vicdan,her gün Yassıadada dile geli- yor ve zaten çok zaman, dinleyicilerin kahkaha ve al- kışlarından evvel Başkan Salim Başolun ağzında ifa- desini buluyor. O meşhur salonun bir Ağırceza mahke- mesi olmadığı, bir ihtilâlin orada mânalandığı böyle ortaya çıkıyor. İhtimal ki. düşük avukatlarının asıl hoş- lanmadıkları hâdise budur. İhtilâlle koltuklarından ayırılmış bulunan bir çete efradının, sanki serbest se- çim yapmışlar, millet iradesinin tecellisine imkân ver- mişler ve bu irade kendi aleyhlerinde belirince' Allaha- ısmarladık deyip gitmişler gibi normal zamanların usül .kanunları gerisine sığınma hakları yoktur. Böyle bir hakka malik. bulunmadıkları herkes tarafından görül- maelidir ki yarın başka çeteler iktidara zorla sahip çı- kabilecekleri, çıkamazlarsa bir zarara uğramayacakla- rı zehabına kapılmasınlar. Yâni, ne olacak ? Hesap ver- me saati gelince, iktidardan millet iradesine saygı duy- gusu içinde çekilenle, buna boyun eğmemek için Erdel- hunları ve Yamanoğluları vasıtasıyla kütleler üzerine ateş açtırmaktan, çekinmemiş olanlar ve ancak zor kar- şısında ellerini havaya kaldırıp teslim olanlar aynı mu- ameleye mi tâbi tutulacaklar? O maşeri vicdanın, bu- nun lâfına dahi tahammülü yoktur. Nitekim bu yüz- dendir ki Menderesin avukatları ne zaman kanundan, insan haklarından, şeref ve haysiyetten bahsetseler dinleyicilerin kahkahaları kendilerinin ve müvekkilleri- nin suratında bir şamar gibi patlamaktadır, "Bay yüz- de on" vatanseverlikten, Sahibinin Sesi Burhan Belge inançtan, Samet Ağaoğlu şereften, Sarol milli menfa- atten bahsedecek ve hiç kimse sesini çıkarmayacak! Bunu hayal etmek dahi kabil değildir. Nitekim kabil olmuyor ve Yassıada duruşmaları o maşeri vicdanın sesini her gün herkese duyara duya- ra devam edip gidiyor.