YASSIADA DURUŞMALARI saydı, muhtemelen plan nihai saf- haya da erişecek ve İnönü' kim vur- duya gidecekti. Bu açıklamalardan hiç hoşlan- mayan, Adnan Menderes- birzaman- lar, muhalifleri oidam sehpalarıyla tehdit etmiştir- oldu. Zaman zaman kalktı ve çetenin öteki efradı tara- fından söylenmiş sözleri bir avukat edasıyla tevile çalıştı. "Efendim, şu mutlaka söyle demek istemişti" "Bunun söylemek istediği bundan ibaretti". İşte Başol bu sırada Ba- yan -bir zamanlar- muhalifleri aya- ğının altında karınca gibi ezeceğini söylemişti- mikrofon başına çağırdı ve iki sual sordu. Üstad bir tarihte, muhalifleri ayağının altında karınca gibi ezeceğini bildirmişti. (Bununla ne demek istemişti ve İnönü bu mu- haliflere dahil miydi? Bayar. hâşâ 'diyordu. Bu, umumi bir lâftı. Zaten, söylenmemişti de.. oOHerkes hayret etti. Lafın tekzip edildiği hiç hatır- lanmıyordu. Halbuki D.P. büyükleri kanadının biri kopmuş bir sinek için "iki kanatlı sinek" dendi mi tekzibi patlatmaktaydılar. Karınca merak- lısı zat da bunu farketti ve izah etti. Metin A.A. tarafından verilmişti, o da A.A. nın bir haberini tekzip et- mek istememişti. Tabii bu, bir kaba yalandı. Zira sözün sarfedildiğini pek çok kimse duymuştu. Böylece üstad, yalancılıkta da meşhur ide- âl arkadaşım, düşük efendiyi arat- madığını belli etti Başolun ikinci suali, Bayara at- fedilen bir Ri ilgiliydi. Ken- disine ordunu tutmadığı Söylendiğinde, "sülerek "Bizim ordu- muz var!" demişti. Bu, doğru muy- du? Karınca meraklısı zat, ordusu- nu da inkâr etti. Halbuki ordusu, arkasında, ellidokuz sandalye, üze- rinde pineklemekle meşguldü. Ama etrafında bir başka ordu daha vardı o, karınca meraklısı zata gerekli dersi vermişti. İstifanın zorluğu vaki akşama yaklaşıyordu. Karar- namenin okunması dikkatle din- lendi Şimdi, Babıâlideki vilâyet ma- kamında yapılan bir toplantının hi- kâyesi anlatılıyordu. Tertibin, as- ker müdahalesiyle (o boşa çıkmış al- ması karşısında iki Büyük ve iki Küçük -Bayar, Menderes. Aygün, Yetkiner- vilâyette bir araya gel- mişlerdi. Buraya, bâzı D.P, ilçe kalkanları gelmiş ve Demokratları aranmışlardı Başkan Başol, efendiyle kâhyasını, o Şişman Valiyi bir başka sualle daha terletti Şim- 2 di, deniliyordu ki "C.H.P. meşhur Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri ka- nununa mugayir hareket etmekte- dir." Peki, düşük A tertibi bu kanuna pek mi uygun rozetli kimseler de, yığınak yapıp "kontrnümayiş" hazırlamalıa vazi- felendirilmişlerdi. o Üstelik, (Şişman Vali de askerlere rozetli Demokrat- lara ilişmemeleri emrini vermişti. Yâni, C.H.P. lilerin fiiline mâni olu- nacak, D.P. lilerinki desteklene- cekti. Buna rezaletten başka isim verilebilir miydi? O Başkan Başolun ele aldığı nokta buydu. Menderes, -bir zamanlar, muha- lifleri idam sehpalarıyla tehdit et- mişti-, o kendisine has mürai tavır- larla bunun sâdece bir basit gösteri olduğunu, kanuna uyularak da bu- nun' yapılabileceğini, gönderilen De- mokratların ancak bir kaç; sade pan- kart taşıdıklarım kartların ne kadar Başkan bunlardan birinin üzerinde- ki yazıyı eldeki fotoğrafa bakıp oku- duğunda anlaşıldı. Pankartta "Öle- ceksin! Tekbir getir!" odeniliyordu. Ee, nümayişin de bundan munisi ol- mazdı ya.. Ethem Yetkiner (o -bir zamanlar, valiliği çifttik kahyalığı gibi anladı- ğım söylemişti- evvelâ hık mık etti, sonra; emir yüksek makamdan ge- lince buna boyun eğdiğini belli etti. Başol pek şaştı. "Allah Allah! Ma- Burhan Belge kısıldı Borazancının sesi dem ki tasvip etmiyordunuz, pek â- lâ çekilebilirdiniz!" Şişman Vali, etti: samimiyetle ifade "— O kadar kolay değildi çekil- mek!. Arkamda bunca senelik me- in hayatım vardı. Kolay değil- di, bu iş.. Dinlejiciler hak verdiler. O za- man batakhanelerin haracını kim a- lacak, kim Lüks Nerminden kadın ve kut isteyecek, kim bütün rande- vu evlerinin listesini makam odasın- da saklayacak kim sefahata dala- cak, kim saunalarda göbek eritecek, kim Ferit Sözenle ortaklık kura- caktı? Şişman Vali bunları yapabil- mek için İnönüden azar işitmeyi bi- le göze almış, şeref ve haysiyet di- ye ne varsa hepsini katlayıp cebine koymuştu. Politika sahasına da, za- ten öyle çıkmıştı. Ama iste. arkasındaki bunca se- nelik memuriyet hayatı Şişman Va- liyi bir cinayet (teşebbüsünün hesa- bını vermek üzere (o Yüksek Adalet Divanının önüne, çiftlik sandığı memleketin sahibi o bellediği zatla birlikte çıkarıvemişti. Bu, kaderin oyunuydu, Ortülü Ödenek Alkış ve yuha atlı kış güneşiyle dondurucu Sso- gukların birlikte hüküm sürdüğü Gt 29 günü, tarihi duruşma salonu- nu, önce davarlarda yankılar yapan sürekli bir alkış sesi, arkasından "yaşa varol!" nidaları çınlattı.. Daha alkış ve "yaşa varol !" sesleri dinme- misti ki, bir homurtu halinde yükse - ' sesleri duyulmaya başla- dı. Bu iki zıt tezahürata, o güne ka- dar yüzünü pek az kişinin gördüğü, fakat sesini, en az 26 milyon vatan- daştan 10 milyonunun yakından ta- nıdığı meşhur bir iktidar palavracısı sebep olmuştu. Beyfendisini öğmek ve onu sevmiyenleri yerin dibin» ge- çirmek için devlet parasiyle kiralan- mış bulunan bu sabık iktidar boraza- nı, kalemiyle millete yaptığı haka- retler yetmiyormuş gibi üstelik dev- let radyosundan Allahın günü mille- te küfürler savuran meşhur Bur- kan Belgeden başkası değildi. dâvada sına şahit sıfatiyle getirilmişti. şük Menderesin tabiriyle "tahşisat-ı mesture"den oldukça yüklü para al- mıştı. Bu bakımdan, Beyfendisinin devlet kesesinden yaptığı hovardalık tan haberdardı. Belge, aldığı parala- rı hiç saklamadan anlattı. 1950 yılın- dan milletvekili seçildiği 1957 yılma kadar örtülü ödenekten her ay mun- AKİS, 5 ARALIK 1960