olacaktı. Bu şahıs kim olabilirdi? Doğrusu istenirse Sarperler, tüsler, Aşkınlar "Alican fikri" üze- rinde' durmamış değillerdi. Ama ne olursa olsun, kır saçlı, bilgili ve hat- tâ politika hayatında iyi imtihanlar vermiş Maliye Bakanının başı çeke- bileceğinde mütereddittiler, Öyleyse bir başkasını bulmak, lider vasıfla- rı daha kuvvetli bir başka politika- cıyı ortaya çıkarmak Oo gerekiyordu. Bu da, şu sıralarda kolay değildi. Kaldı ki bütün Bakanlar, yeni bir partiye (o tisap ettikleri takdirde istifa etmeleri gerektiğini biliyorlar- dı. Buna aralarında karar da ver- mişlerdi. Ancak ortada bir parti ol- madığına göre o tekkeyi biraz daha beklemek, sonra çorbayı içmek lâ- zımdı. Bir Bakan Ar- İşte bütün bunlardan' dolayıdır ki geniş ve iyi tefriş edilmiş odasında sessiz sedasız çalışan, öyle pek faz- la konuşmayan Maliye Bakanı Ek- rem Alican, bu hafta içinde en fazla lâfı edilen adam oldu. Alican, İhtilâl Hükümetinin sağlam Bakanlarındar yen Maliye Bakanı hakikaten İşinin ehliydi. Üstelik iktisat (o prensipleri diğer (o ihtilâlcilerinkine (o uyuyordu. Geri kalmış, bir memlekette, sakıt iktidarın devamlı enflâsyonist politi- kasını tasvip etmemekteydi. Bakan- lığa geldikten sonra alelacele yeni tedbirler alarak bir istikrar politika- sının yerleşmesi için çalışmağa baş- ladı. Alicanın Maliye Bakanlığına tâ- yini hakikaten pek enteresandı. He- le ak saçlı maliyecinin teklifi ilk a- gizda reddetmesi, mizacına kelimesi Kelimesine uyuyordu İhtilâlin yapıldığı geceydi. Saatler 23'ü gösterirken Alicanın Küçüke- sattaki evinin kapısı çalındı. Doğru- su o saatte zilin çalınması pek hayra alâmet sayılacak şeylerden değildi. Hele, bir ihtilâlin ilk gecesi!.. Üste- lik kapıyı çalan, genç bir subaydı. Alican kapıyı açtı. Subayı serinkan- lılıkla Okarşıladı ve isteğini sordu. Genç subay Başbakanlıktan o geli- yordu. Devlet ve Hükümet Başkanı Cemal Gürsel Ekrem Alicana Mali- ye Bakanlığı için teklif yapmaktay- dı. Ak saçlı politikacı birkaç saniye düşündü. Subaya nezaketle: — Müsaade ederseniz, yarın sa- bah cevap vereyim. Bu mesele üze- rinde, takdir edersiniz ki düşünmem lâzım" dedi. Subay selâm verip ayrıldı ve A- licanın sözlerini 'Gürsele nakletti, Alican o akşam düşündü. Geç vakitlere kadar bir karara varama- AKİS, 5 ARALIK 1960 dı. Sonra, kabul etmemeyi kararlaş- tırdı. Bunun sebebini gene mizacına bağlamak lâzımdı. Alican Hükümet ve Mili Birlik Komitesi ikiliğinin karşılaşacağı güçlükleri ve arada çı- kacak anlaşmazlıkları göz önüne al- mıştı. İdare iki başlı bir idare ola- caktı. Bir tarafta Milli Birlik Komi- tesi, öte yanda Hükümet. Böyle ne zamana kadar devam eder, mana kadar ne Za- iki idari merci birbi- riyle uyuşurdu? Alican için bunlar hakikaten büyük pürüzlerdi. Meka- nizmayı kafasından bir şerit gibi ge- çirdi ve karara vararak, yorganı çektiği gibi uyudu. Ertesi gün aynı subay erken de- necek saatte eve gelmiş ve Alican- dan cevabının ne olduğunu sormuş- tu, Yanında ilk Çalışma Bakanı Ca- Hasan Kangal Tehlikeli münasebetler hit Talaş ta vardı. alınmıştı. Alican, "— Hayır" dedi Ancak Gürsel, fikrinde ısrar edi- yordu. Alicanın Maliye Bakanı ola- rak kabineye girmesini arzuluyor olacaktı ki, kendisiyle bir kere gö- rüşmek üzere (Başbakanlığa gelme- sini rica etti. Ekrem Alican saat 15 sularında bir otomobile alınarak Gürselle görüştürülmek üzere Baş- bakanlığa getirildi. Alicanla beraber Cahit Talas ta Başbakanlığa (gelmişti. İki oOadam Gürselin yanına çıkarıldılar. Görüş- me yarım saat kadar sürdü. Odadan çıkarken Alican, artık Maliye Ba- kanıydı. Devlet ve oOHükümet Baş- kanıyla yaptığı konuşmadan sonra kararını değiştirmişti. Generalin te- minatı, babacan hali ve mert tavrı Talaş ta evinden genç subaya: YURTTA OLUP BİTENLER genç politikacıya oOböyle bir karara varmasını telkin etmişti. Gürsel, Alican ve Talasa bu işin geçici olduğunu söylemiş ve en ya- kın zamanda memleketi sivil idareye devredeceklerini, Bakanlığın bir mem leket hizmeti olduğunu, kabul etme- leri lâzım geldiğini belirtmişti. Re- jim normale avdet edinceye kadar devlet işlerinin yürümesi, bunun da ehil ellere terki lüzumluydu. Maliye- ci olarak kendisinden istifade etme- yi düşünmüşlerdi. Bakanlığa (geldiğinden bu yana, Yeni Parti meselesi ohariç, Alicanı hakikaten başka hiç bir şey meşgul etmedi. Muntazam adamdı. Sabah- leyin 9.30 sıralarında Bakanlığa ge- liyordu, omasasının başına geçiyor ve çalışmağa koyuluyordu, Öğle ye- meklerini, olağanüstü bir şey olmaz- sa, evde yemeyi tercih ediyordu. O- tomobiline atladığı gibi evin yolunu tutuyor, öğleden sonra saat 14.30 sıralarında 'ene masasının başında oluyordu. Bu mesaisi de akşam 20 ilâ. 21'e kadar devam ediyordu. Genç Maliye Bakanının el attığı ilk iş, paranın istikrar bulması ve fiyat artışlarının oOÖnlenmesiydi. Bu- nun için eski iktidarın vaad ettiği bâzı şeyleri ortadan kaldırdı. Memur maaşlarına zam yapılmıyacaktı. Zi- ra önümüzdeki yıl bütçesinde buna ayrılacak tek bir kuruş yoktu. Kim ne derse desin, kim memnuniyetsiz- lik izhar ederse etsin, bu böyle ola- caktı. Çalışması, ama daha çok işten anlayışı, Alicanı istediklerinde başa- rıya götürdü. Geçen üç ay içinde, fi- yatların yükselmesini önlemişti. Şim di sıra, yatırımlar için para bulma- ga geliyordu. Zira ne olursa olsun genç Bakan, yatırım yapmağa mec- bur olduğunu biliyor ve bunun lü- zumuna inanıyordu. Bunda fazla güçlük çekmedi. İs- tikrar politikası, bir zamanlar kredi vermekten bucak bucak kaçan mem- leketleri dize getirmiş ve beynelmi- lel teşekküllerin çoğu kapılarını aç- mışlardı. Hele bir tanesinin hare- keti, sakıt iktidarın dış memleket- lerdeki kredisini pek iyi ortaya ko- yuyordu. Bahis konusu olan Dünya Bankasıydı. Banka yakında -muhte- melen yılbaşında Türkiyeye bir he- yet yolluyordu. Heyet o Türkiyenin iktisadi durumu hakkında Bankaya bir rapor hazırlıyacaktı. Bakanlığa gönderdikleri bir omektupta ekono- mik durumumuz hakkında kati bir karara varmanın zamanı geldiği, şimdiye kadar buna lüzum görülme- diği belirtilmekteydi. Mektup, ak saçlı Maliye Baka- nının pek hoşuna gitti. Kredi im- kânları çoğaldıkça (o rahatlıyor, bi- 21