yapılacaktı? Planın daha "p" sinden haberdar olmayan beyler, hemen bil- cümle devlet dairelerini ve iktisadi devlet teşekküllerini seferber ediyor- lar, plân namı altında kâğıt stokları meydana getirmeğe kalkışıyorlardı. Plânın ne olduğunu öğretmek için memlekete Hollandadan en büyük eksperler mi gelmişti? Amanın, bu adamların Maliyeciler tarafından if- sat edilmesini önlemek için onların Maliye Bakanlığının kapısından ayak atmaları bile, mümkün mertebe, ya- sak edilmeliydi. Ama, bu beyler hiç kimsenin hiç- bir memlekette beceremediğini yap- mışlardı. Dışişleri Bakanlığı, normal olarak dış iktisadi işlerde oynayabi- leceği istişari rolün dışına çıkmış ve bir nevi Süperbakanlık halini almış- tı. Büyüklük kompleksi artık bu bü- yük iktisatçı diplomatlarımızı o ka- dar sarmıştı ki Başbakanına şahsi sadakat -ve hattâ sıhriyet- bağlarıy- la bağlı olan bir tanesi, 27 Mayıs İn- kılâbından sonra ayağının tozuyla Ankaraya döndüğü vakit, Umumi Kâtipliğe eline su dökemeyeceği Ze- ki Kuneralpin Büyükelçilik payesiy- le tâyin edildiğini öğrenince hiddet- ten renkten renge giriyor ve sözüm ona şerefini kurtarmak için kendisi- nin İktisadi Umumi Kâtipliğe tâyini- ni istiyordu! Bu beyler o kadar gaf- İste Eğe lane eme ki İnkılâptan sonraki ilk pazar günü aralarında gizlice toplanıp Eli kendilerini Si- yasi, İktisadi ve İdari Kâtibi Umu- milik muavinliklerine tâyin ediveri- yorlardı. Acı olan taraf Faten içindi. ünist olduklarını açıkça ilân et- n yüzleri kızarmayan bu beyle- de olsa hayli iyiliği dokunmuş- tu. Ama beyler, post kavgasından bir an için baş kaldırıp da şöyle bir üzülmek veya üzüntü gösterisinde bulunmak niyetinde bile (değildiler! Hattâ, içlerinde, "Aman, şu herif bir an önce tevkif edilse de, bizim evle- rimizin aranmasından kurtulsak!" diyecek olanlar da çıkabiliyordu. Değişen usüller Fakat, 27 Mayıstan beri değişen çok şey vardı. Bir kere namuslu bir idare iş başına gelmişti ve kötüler er geç aradıklarını bulacaklardı. İnkılâbın Milli Birlik Komitesi, Maliye Bakanlığına, i i sağlam, namusu mücessem, bir çelik direk gibi müstakim bir fikir ve si- yaset adamım getirmişti. Ticaret Ba- kanlığı, yıllarca iktisat sahtekârla- rıyla uğraşan ve bütün bir dünyada fikirlerine olan bağlılığı ve sözünden dönmezliğiyle tanınan bir İlim adamı tarafından işgal ediliyordu. Nihayet, Devlet oBakanlıklarından birinde, memleket iktisadiyatım en ufak te- 34 ferruatına kadar rakama vurmuş, sa- bırlı, sessiz, fakat anut, beynelmilel şöhretli bir eksper vardı. Ekrem Ali- can, Cihat İran ve Şefik İnan palav- racıların çanına kulak verecek adam- lar değillerdi. Dışişleri Bakanlığı, ik- tisadi işlerdeki normal istişari rolün- den fazlasına artık sahip oolamaya- caktı. Her nevi suiistimal kapısı ka- panacaktı. D.P. in bir türlü ifsada muvaffak olamadığı, sapasağlam kal- mış tek Bakanlık vaziyetindeki Ma- liyenin kıymetli eksperleri büyük bir şevk ve heyecan içinde yürekten inandıkları oİnkılâba ve namusuna taptıkları yeni Bakanlarına hizmet için birbirleriyle (o yarışıyorlardı. Ar- tık, ne dahildeki vatandaşın, ne de hariçteki beynelmilel eksperin karşı- sına yalancılar ve cahiller çıkarılma- yacaktı. Geçen haftanın ortasında, Devlet Bakanı Şefik İnanın teşebbüsü üzeri- ne Dışişleri Bakanlığının iktisadi da- irelerine bir emir tebliğ edildi. Bütün bellibaşlı dosyalar Devlet bakanlığı- na tevdi edilecekti. Emir derhal ye- rine getirildi. Dosyalar kısa zamanda Maliye ve Ticaret (o bakanlıklarında yıllardan beri kendilerini bekleyen hakiki yerlerine yerleştirildiler. Mem- leket iktisadiyatının İdaresi, hakiki sahiplerine iade edilmişti. Bu suretle İnkılâp Hükümeti, memleket iktisa- diyatını düzeltmek için gerekli ilk şartı bilfiil yerine getirmiş oluyordu.