gunu biliyordu. Köprülüye göre Ba- yar, Menderesin bu yalanları söyle- mesine bile muhalifti. Bayar, geriye dönüleceği intibaı yaratmanın bile zaaf sayılmasından çekinir ve bu yo- la girildi mi hiddete kapılırdı. Fakat Köprülü, Bayarın iradesinin buhra- nın son haftalarında D.P. ye hâkim olmasından, sabık Başbakanın sabık Cumhurbaşkanına nisbetle daha az mesul olduğu neticesini çıkarmıyor- du. Bilâkis, Köprülünün, kanaatince, varılması gereken nihai hedef yani tam ve şahsi diktatörlük hedefi üze- rinde Bayar ile Menderes arasında en ufak bir ihtilâf dahi yoktu. Fakat Menderes, daha fazla otaktikçi idi. Kurnazlığının Bayarınkinden çok da- ha üstün olduğunda ve onun da ciddi hiçbir kültürü olmamasına rağmen sezişinin ve ufkunun eski İzmir Ko- mitacısınınkinden daha geniş o oldu- ğunda şüphe yoktu. Öte yandan Men- deres, şizofrenik yapıda bir insandı. Sık sık değişik şahsiyetlere bürünür- dü. Bu, ona bazen, Bayarın gösterdi- ği yoldan farklı yolların da mevcut olabileceğini görmek imkânını verir- di. Fakat Menderes öteyandan pa- ranoyak bir bünyeye de sahipti. So- gukkanlılığını çok çabuk o kaybeder, korkar ve tehdit altında olduğu ze- habına kapılırdı. - Korktuğu zaman ise tıpkı Bayar gibi haşin olur, kayıt- sız şartsız şiddet taraflısı kesilirdi. Fakat, kriz anı geçince bu sefer ga- yesine varmak için dolambaçlı yol- lardan gitmek ve hattâ gerilemek lüzumunu duyar ve taktik takip eder- di. Köprülü, son günlerde Mendere- sin yumuşadığı nazariyesine bu yüz- den katiyyen iştirak etmiyordu. Köp- rülüye göre, Menderes artık çok korkmuştu. Harbiyelilerin nümayi- şinden sonra Menderesin korkudan istifa etmesi değil, fakat korkudan beklenebilirdi. Bir ihti- Köprülü, Mendereste bir de ğini sanma kompleksi"nin mevcut olduğunu söylerdi. Profesöre göre, Menderes hâlâ memlekette çok tutulduğunu sanıyor ve bu sayede işin içinden çıkabileceğine inanıyor- du. Hakikatin tamamen farklı bulun- duğunu anlayabilmiş olsaydı, Köprü- lünün kanaatine göre derhal sırra kadem basardı. Fakat, kaçmağa lü- günlerde tam bir anlaşma olduğuna inanıyordu. oBazı dostlardan bir katliamın ve çapulun hazırlandığına dair söylentiler oOduydukça Köprülü bu söylentilerin Oodoğruluğundan ve bunların sadece Bayar ile Gedik ta- rafından değil, aynı zamanda Men- deres tarafından da hazırlandığından emindi. Menderesin Grup önünde da- ha mutedil konuşmalar yapması, Es- AKİS, 5 HAZİRAN 1960 İhtilalin Felsefesi M enderes rejimini deviren 27 Mayıs harekâtı hakkında çok şey yazı- lacak, çok şey söylenecek, geçecek zaman fikirlere berraklık vere- cek ve bugün bilinmeyen taraflar aydınlanacaktır. Fakat harekâtının hangi fikri temele dayandığını belli eden bir konuşma bu hafta radyolarda yapılmıştır. Kurmay Albay Kenan U nuşmada harekâtın hangi hâdiselerin ve hangi mahsulü olduğu açık şekilde ortaya çıkmaktadır. Türki- yede bundan sonra gelecek her iktidarın kulağına, küpe olması için bu konuşmayı aynen neşrediyoruz. Aziz Vatandaşlarım Atatürkün Gençliğe hitabesi bütün okulların ve fakültelerin baş köşelerinde asılıdır. Harbiyeye girerken de herkes, okapının üzerinde mermerlere oyulmuş, Atatürkün bu emrini okur. Camie girerken çek- tiğimiz besmele gibi... "Ey Türk Gençliği. Birinci vazifen Türk istikla- lini, Türk Cumhuriyetini ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir." Milli kitabımızın kelime kelime ezbere bildiğimiz bu parçası şöyle biter : "Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda m cuttur." Bizler, asker kafamızla bunu bir harekât emri olarak da tahlil ve kabul ederiz. Bütür faktörleriyle tamam, düşman ve dost maddeleriy- le, maksat, vazife ve ikmal maddeleriyle mükemmel ve sarih bir vr Aziz Türk Milletine ve bütün dünyaya haykırarak soruyorum : Ye sinden yetmişine kadar Atatürk gençliği, bu emri tam zamanında ifa etmedi mi? O halde ona geçmişte, şimdi ve gelecekte, her zaman inanı- nız ve güveniniz. Atatürkten emir almış, Atatürkten vazife almış Türk gençliğine karşı gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunan iktidar sahiple- ri ilk iş olarak bütün okulları kapatıyorlar. İkbal ve saltanat şarabiy- le sarhoş hükümetin çılgın kafası Turgutluda nara atıyor. Vaktiyle üniversitelerde inkılâp dersleri okuttukları için rektörleri, dekanları suçlandırıyor. Şu gaflete bak, aziz milletim! Şu hıyanete bak! Harp Okuluna da son emir verildi : "Acele imtihan edip talebeyi çok uzak bir yere, kampa götürün! Harp Okulunda yalnız fizik, elektronik yahut tabiye, topçuluk ve piyadecilik okunmuyordu ki... İnkılâp Tarihi, Siyasi Tarih, Devletler Hukuku, Esas Teşkilât Hukuku da okunuyordu. Otuz yedi çeşit dersten beş gün içinde alelacele imtihana giren Harbiyeliler imtihan kâğıtlarına doldurdukları zamansız, nazari cevap- ları beğenmediler. Asıl ameli imtihanın tam sırası gelmişti. Kalemleri bıraktılar ve tüfeklere sarıldılar. Bütün dünyanın tanıdığı Mehmetçi- gin süngüsü tüfeklerin uçlarında parladı. Bilek o bilek, yürek o yürek, beyinlerde irfan, kalblerde iman.. Tanrım bu ne kudret?.. Atatürk mü dirildi?... Tarihi kuvvet! Bir gün Tuna boylarından bir Alemdar Mustafa Paşa kopup gelir ve Bab-ı Aliyi basar. Bir başka gün Mustafa Kemal Samsuna ayak ba- sar. Dün de, bıçak milletin kemiğine dayanınca başta yine bir Paşa var. Bir otuz ağustos sabahı bütün Türkler bir kumanda duydular : "Ordular! İlk hedefiniz Akdenizdir. İleri!" Ve sonra, Atatürk, Ankaranın en yüksek bir yerine en büyük harf- lerle, kayalara şunu hak etti : "Hayatta En Hakiki Mürşid İlimdir". Aradan 38 sene geçmişti. Bir 27 Mayıs sabahı şafak sökerken yine bir kumanda : «Gençler! İlk Hedefiniz HÜRRİYETTİR. İleri!" Ve hemen arkasından o gün, daha aynı güneş gök yüzünde duru- yor ve henüz susan namluların ucundan dumanlar semaya süzülüyor- du ki Ankarada Başkumandanın karargâhından çıkanları gördüm. Bütün milletin ve bütün dünyanın saydığı ve sevdiği İlim adamları vazife ve talimat almış, çalışmıya gidiyorlardı. Nemli gözleriyle, güler yüzleriyle yüzbinlerin alkışları arasında çıkıp gidişlerini seyrettim. O mübarek insanlar, o beyaz saçlı ve gözlüklü başlar benim kullandığım en modern silâhlardan, jetlerden ve Honest John bataryalarından daha kuvvetli idiler. İçeride ve dışarıda, dost ve düşman herkes şunu iyi anlamalıdır ki bizim asıl kuvvetimiz bu hareket ve bu düşünce tarzımızdır. Hayır. Bu kuvvet!