yazıp altını imzalar, sonra Sümer- banktaki Genel Sekreterlik odasında ayni yazıya verilen cevabın altına imzasını basardı! Gerçi, bu gülünç iş Zorlunun büyüklük hevesinin tatmin edilmesine çok yarıyordu. Bu suretle Hariciye Kâtibi Umumisinin yanısı- ra o daGenel Sekreter diye böbürlen- mek ve diğer Kâtibi Umumi Muavin- lerine nisbetle Elçiliklerin o ziyafet masalarındaki protokol okavgaların- da üste çıkmak imkânını buluyordu. Fakat, işler istendiği gibi gitmedi. D.P. Grubunda o sıralarda zır zıt e- den bir "ukala milletvekili" sıkmış- tı. Bu "ukala milletvekili" Prof. Fet- hi Çelikbaştan başkası değildi. Çe- baş, bu meşhur Milletlerarası İk- tisadi İşbirliği Teşkilâtının ne yaptı- ğını soruşturuyor ve teşkilâtın lâğ- vedilmesi gerektiğini ileri sürüyordu. Zorlu, Çelikbaşla çok mücadele etti. Sonunda çareyi de buldu: İşbirliği Teşkilatı oHariciyeye obağlanacaktı. Nitekim bağlandı da. Fakat, bu teş- kilâtın normal olarak diğer bakanlık- lara ait olması gereken birçok vazi- felerinin niçin o bakanlıklara iade edilmediği ve Hariciyeye bağlanınca orada kalması gereken vazifeleri nis- betinde niçin, -üstelik ayni işi gören- Milletlerarası İktisadi İşler Dairesi Umum Müdürlüğü ile birleştirilmedi- ği bir türlü anlaşılamıyordu. Bir müddet sonra bu işin sırrı, bilmeyen- lere malüm oldu. Bu meşhur İşbirli- ği Teşkilâtının bir memuru bir gün şeytana uyacaktı. İşin doğrusu iste- A 5 BR : larının kulağına fıslamış, o rı da ötekinin kulağına eğilmişlerdi. Teşkilâtın, âdeta gizli tutulan bir fo- nu vardı. Bu fon bütçe dışında idi. İş- te, bu fonun kullanılmasında bazı yolsuzluklar olmuştu. Alâkalı me- mur bu yüzden mahküm edildi. Mah- kümiyetini sonuna kadar çekti Haki- katen pişmanlık getirdi ve tamamen ıslahı nefsetmiş bir vatandaş olarak tekrar açıkalınla hayata atıldı. Fa- kat, asıl cezalandırılmaları gereken zevat ve hattâ belki de hukuken ve RAUF AKALTAN SAÇ, profil ve demir işleri atelyesi sayın Ankaralıların emirlerine amadedir. Demir ve saç konstrüksüyon- larınız için en emin ve en ga- rantili müessese RAUF AKALTAN imalathanesidir. Adres: Soğukkuyu açık sok o 9 Ankara AKİS, 5 HAZİRAN 1960 İKTİSADİ F. Rüştü Zorlu Haraççıbaşı herhalde ahlaken ondan çok daha fazla mesul olan zevat serbestti, do- laşıyor, eğleniyor, tıksırıncaya, pat- layıncaya kadar yiyordu, içiyordu. Devlet teşkilâtçılığı bakımından ye- ri olmayan, kadroları ve personeli dermeçatma bu meşhur İşbirliği Teş- kilâtının. varlık sebeblerinden bir ta- nesi işte buydu. “Bay yüzde on" Meşhur Teşkilâtın varlık sebeplerim n biri de, Fatenin bütün ik- isi 4 mali mahiyetteki tasar- ruflar, yardım ve kredi .tevziatı, iha- ii yerinde a ânını ver- iydi. m durumda, diğer ide edinilen arkadaşlıklar, ar- kadaşlık edinilmesine imkân olma- yan hallerde savundan tehditler "Mr. yüzde on" un büyük servetinin belli- başl kaynağı oldu. O kadar ki "Mr. yüzde on" NATO'ya Daimi Delege ei gitmek üzere bu vazifeyi ter- kettiği zaman bile dairenin başına en mutemet dostlarını getirdi, hattâ bu- nunla da iktifa etmeyip Pariste otur- ması icabettiği halde ömrünün bü- yük bir kısmını Dışişleri Bakanlığı- nın orta katının ilk odasında geçir- meği tercih etti. Gerçi, onu Ankara- ya getiren sebepler yalnız bu değil- di. Bir kere, sevgili Başbakanı on- SUZ edemiyordu. Onun aklına ziyade- siyle ihtiyacı vardı. Enflâsyonun bu memleketi kurtaracak en iyi çare ol- duğu yolunda bir fikir mi yumurtla- mıştı? Bu fikri, nereden çıktığı be- VE MALİ SAHADA lirsiz alelacayip delillerle allayıp pul- layıp fütursuzca savunabilec n bü- yük nazariyeci Faten idi. Bu safsata. lara itiraz edenlerin karşısına müs- tehzi bir edayla dikilip "Ortadoks Mülkiyeli" diye bağırmasını kim Fatenden daha iyi becerebilirdi ? Üs- telik, arada bir beraberce Cumhur- başkanından Kuruculara, bakanlar- dan ikinci kâtiplere kadar adam çe- kiştirmek için biçilmiş kaftan yine Faten değil miydi? İşte, böylece Fâ- ten yardım, borç; yardım, borç" di- ye diye Bayındırlığından Savunması- na kadar uzaktan yakından iktisat ve maliyeyle ilgili her daireye el at- mağa muvaffak oldu. Artık sadece haraca kesmiyor, Devleti de idare ediyordu! Bayın elçileri yiten etrafına bir alay cilâlı diplo- mat toplamıştı. Bunlar, herkese "aptal, eşek" diye diye her işi en iyi kendilerinin anladıklarına kendileri- ni de inandırmışlardı. Normal olarak Ticaret bakanlığına, Maliye bakanlı- ğına ait olması gereken bütün işler bu büyük dehalar tarafından idare e- diliyordu. Hakikatte, işleri idare e- denler onlar değildi. Yine Mülkiyenin yetiştirdiği genç başkâtipler, müste- şarlar ve muavinler işleri görüyor, "Mon Bey"ler ise işin cakasını ve par- sasını toplayıp Paris, Roma, Frank- urt, Cenevre, New-York Ve Was- hington kabarelerinde eğleniyorlardı. Sevgili Fatenleri enflâsyon borusunu mu çalıyordu? Onlar da "enflâsyon yatırım (oolmayacağı" D i a D.P. li dâhiler 4 Ağustos 1958 de iktisadi politikayı 180 derecelik çark ettirin- ce aynı beyler bu büyük işi başaran- ların da kendileri olduğunu iddia et- tiler. Müşterek Pazar gibi değme ik- tisatçıların kolay kolay üzerinde ka- lem oynatmağa cesaret edemedikleri bir mevzu mu ortaya çıkıyordu ? Bu beyler kimseye, ne maliyecisine ne de iktisat profesörüne sormadan bu iş hakkında kararlar almak yetkisini kendilerinde görebilecek kadar cüret- kâr olabiliyorlardı. İktisadi plân mı Diktatörlerin Ardından Yusuf Ziya Ademhan'ın Şiirleri Pek yakında çıkıyor. 33