Haftanın içinden Batista'nın zak bir diyarda, Kübada, bir takım zenginlerin baş- ları dertte bulunuyor. Canlarından, hatta bazılarının şeref ve haysiyetlerinden fazla sevdikleri paracıkları tehlikededir. Uzun yıllar emek vermişler, iktidar sahip- lerinin karşısında bin takla atarak siyaset manevrala- rına katılmak suretiyle menfaat sağlamışlar, kendile- rını halkın diğer tabakalarından zekı addederek zalımın türlü çıkmayacakmış gibi fütursuz vaziyet almışlardır İçlerinden en akıllıları, bir yandan Batista'nın zulmünü paracıklarıyla beslerken bu zulme karşı ayaklanmış Castro'ya sermaye göndermeyi unutmamışlar, iki ata birden oynamayı tercih etmişlerdir. Ama ne Batista'nın zenginlerinin milyonları, ne Batista'nın polisinin vahşe- ti, ne Batista'nın radyosunun yayınları ve ne de sadist Batista'nın marazi kurnazlığı Tarihin akış istikametini değiştirmiş, ayaklanmış bir milletin karşısında durula- mamıştır. Aslında, bunun şaşılacak bir tarafı da olma- mıştır. Zira asırlardan beri böyle vaziyetlerde, biraz er- ken biraz geç, hep aynı netice gerçekleşmiştir. imdi, Batista'nın zenginleri kendilerini halkın di- ğer tabakalarından ayırmış bulunmanın cezasını çek- mektedirler. Fidel Castro, temsil ettiği kitlelerin ha- kiki hislerine tercüman olarak, zalime karşı mücade- leyi lüzumsuz yere uzatmış olan servet sahiplerini der- hal paracıklarından mahrum bırakıvermiştir. İki kaza- nıp birini Batista'ya veren kumarhanelerin patronları, şeker istihsalini ve ihracatını ellerinde tutan -ve gerek- li haracı Batista'ya ödeyen- buyuk tüccar, gazetelerini Sahibinin Sesi haline getiren "İdealist Gazete Sermaye- darları", Turistik Otellerini Batista'nın himayesinde iş- letip onunla ortak olarak milyon vuranlar, Batista'nın Bakanlarının, Batista'nın yakınlarının ortakları İhtilâ- lin neticesi karşısında pek de zekice davranmadıklarını anlamışlardır. Gerçi bunların hepsi, ilk dakikadan iti- baren, hınzır Batista'nın en amansız düşmanları kesil- mişler, kendilerinden haraç alan bu zalimi tel'in etmekte herkesten ileri gitmişler söylemediklerini bırakmamış- lar ve Castro'yu övmeye koyulmuşlardır. Fakat milletin ezici ekseriyetinin bu küçük beylere hıncıyla, kiniyle, nefretiyle iş başına gelen Castro her kudret sahibinin mariz Batista gibi olmayacağını — göstermiş ve devlet idaresinde temizliğin evvelâ böylelerini etraftan uzak- laştırmakla başlayacağını ortaya koymuştur. Şimdi, Batista'nın zenginleri -en azılıları ve en fütursuzları asker mangaları karşısında günahlarının kefaretini za- ten hayatlarıyla ödemişlerdir- bir verip iki kazanmanın insanlara ebedi servet sağlamadığını nefislerinde tecrü- be etmektedirler. Castro'nun hareket tarzı, bir çok yerde yadırgan- Yadırgayanların başında Amerikanlar gelmek- tedir. Hele bir çok erikalı da Batista'nın zenginleri arasında bulunduğu için İhtilâl liderini solculukla, hat- tâ komünistlikle suçlandırma yoluna gidilmiştir. Allah- tan ki Amerikan devlet adamları ve resmi makamları bu iş çevrelerinden çok daha anlayışlı davranmışlar meselenin hakiki mahiyetini görüp anlayabilmişlerdir. Küba ile Amerikanın arasının daha da açılmamasının sebebi bu anlayıştır. Gerçi, çok çekenlerin dolu yüreğiy- le iş başına gelen Castro ölçüsüzlükler yapmamış değil- dir. Ama dağlarda servetini değil, hayatını tehlikeye AKİS, 29 MART 1960 Zenginleri koyarak milletini müflis, tefessüh etmiş bir idarenin şampiyonu olan adi bir okak kulhanbeyının zulmünden, kabadayılığından, hışmından kurtarmak için savaşırken Batista hakkındaki kanaatleri aslında kendisininkine eş bir takım iş adamlarının Havanada o değirmene su ta- şımayı rezilane bir tevekkülle kabul etmeleri elbette ki Castro'ya ve arkadaşlarına bir takım fikirler ilham et- miştir. Bu fikirlerin kuvveti ve ateşi haksızlıkların te- melini teşkil etmıştır Şimdi, ruhlara sükünetin avde- tini müteakip Kübadaki hareketin zenginlere veya tüc- cara, İş adamlarına karşı değil, Batista'nın zenginlerine, Batista'nın tüccarına, Batista'nın iş adamlarına karşı olduğu açık şekilde anlaşılmış, fazla zekâları yüzünden arabalarını Batista'ya bağlayanların haricindekiler Kü- banın ticaretini ellerine almışlardır. İş adamları muayyen ve biraz değişik zihniyete sahıptırler Bunların politika haricinde kalmaları bir zarurettir. Ancak işlerini resmi makamlarla yürüttük- lerinden memleketteki kudret sahipleriyle iyi geçinme- leri de şarttır. Hele kudret sahibi, Batista gibi bir zalim olursa en basit karakter sağlamlığının, fikir hürriyeti- nin, vicdani kanaatin aleyhte hareketlere yol açması işten bile değildir. İş adamları için müesseselerini ve ti- caretlerini fırtınalı politika denizi ortasında dalgalar- dan masun tutma gayreti son derece anlaşılır bir ha- reket tarzıdır. Havananın yecektir. Cemiyette bazı kimseler şu rolü, bazıları bu rolü kaderin icabı oynacaklardır. Her rolün cemiyete lüzumu vardır ve bir cemiyet ne sâdece ihtilâlcilerle, ne de sadece iş adamlarıyla varlığını muhafaza edebilir. Ancak, millet bir zalim idareye karşı mücadeleye gırışmışken ve bu zalim idarenin bir an evvel son bul- ması için 1 numaralı ihtiyaçsa takım takım iş adamı- nın -lüzumlu suplesin otesınde gayretkeşlık gostererek şahsi menfaatini arttırma uğruna mücade n çark- ları arasına değnek sokmaları affedilir bir hıyanet de- ğildir. Castro'nun Batista'nın zenginlerinde affetmediği bu olmuştur ve doğrusu istenilirse aynı hâdiselerin ce- reyan edeceği her memlekette, bütün istikbal boyunca aynı netice görülecektir. Hiç kimse Havana zengin- lerinden, silâhı alıp dağa çıkmalarını istememiştir. Ama Havana zenginleri, sadece menfaat hırsından dolayı, hattâ sâdece lüzumsuz korkularından ötürü, yahut bir takım işlerini gördürme pahasına Batista'nın uşaklığı- nı kabul ettikleri gün milletle alâkalarını resmen kes- mişlerdir. Milletle alâkayı kesmek, zengin tabaka için zekânın değil, budalalığın en parlak delilidir. Zira mil- letler daima muzaffer olmuşlardır ve Batista'lar hep tası tarağı toplayıp kaçmışlardır. Ama böyle idarelerin bedelini, zekilik kompleksine kapılan şüpheli servet sa- hipleri ödemekte, müesseselerinin millileştirildiğini, pa- ralarına el konduğunu görmektedirler. O halde, zekilik bunun neresindedir? Hakikaten zeki iş adamı, ne o yanda, ne bu yanda aşırılığa kapılmayan, kendisini mu- vakkat kudret sahiplerinin damgasıyla damgalatmayan, önünde daima açık kapı bırakan, iş çevrelerınde rağbet kazanmış bir tabirle "angaje" olmayan iş adamıdır. Castro'nun ıstedıgı buydu. Tamahkârlıklarından bunun ötesine geçmiş olanların, şimdi başlarını derde sokmuş olmaları karşısında şaşılacak hiç bir taraf yoktur.