sığınırdı? İnfial büyük oldu. Hele genç avukatlar bunu bir türlü haz- medemiyorlardı. Ağırbaşlılıklarıyla tanınmış bazıları ise, meselâ İhsan Uçul, meselâ Sahir Kurutluoglu me- selâ Asım Ruacan sonuna kadar mü- cadeleyi göze aldıklarını ifade etti- ler. Ekseriyetin bahis mevzuu karara muhalefet ettiğini gören C. a- vukat Muhıttın Kılıç ne yapacagını Savunmasını bir Nasıl Tabıbler dalan Birliği himaye talep ediyorsa, pekâlâ avukatlarda böyle bir ta- lepte bulunabilirlerdi. Hem canım, e para meselesi, sandığın kal- i. Buna politik bir hava vermenin mânası yoktu! An- cak, aksi kanaati bulunanlar C H.P. li avukatın bu fikrine sadece tebes- süm ediyorlar ve "mesele ra me- selesıyse bunu daha zahmetsızce te- min mümkündür. Baronun kapısına ucuza yaptırılmış bir V. tabelâsı asmak Yardım Sandığının kasasını tıka basa doldurmak için kâfidir" diyorlardı. Pilâvdan dönenin... ılıç için yapılacak bir şey yoktu. Ya "Pilâvdan dönenin kaşığı kırıl- sın" deyip inanmasa da dâvayı -Ne dâva, ne dâva!- müdafaa etmeli, ya- hut mağlübiyeti kabul edip kenara çekilmeliydi. İşte Kılıç, bu fasid da- ire içinde bocalıyordu. Nihayet kararını verdi. Akla en az zararlı şıkkı tercih ederek, Baro İdare Heyeti ikinci başkanlığından sonra da balo komitesinden istifa et- meği düşündü. Ne çare ki, istifası- nın kabul edilip edilmiyeceği meç- huldü. Öyle ya, bunca büyük lokma yutacak koca bir camianın arzu et- mediği şeyı yapmayı göze alan mia kolay kolay serbestlik beratı vermıyecek ve üzerine yıldı- rımların yağmasını tabıı karşılıya- caktı. Nitekim öyle o Kılıcın isti- fası kabul edilmedi ve mesulıyetlerıy— le başbaşa bırakıldı. Fakat avukatlar gene de hırsla— rını almış değillerdi. İş C.H.P. li avukat Muhittin Kılıçla bıtmıyordu ki... Hazırlanmış davetiyeleri almadı- rüldü. Yeni hazırlıklar başladı. Bu arada yaşlı ve etraflarına hürmet telkin eden avukatlar meseleyi başka bir yönden mütalâa ettiler. Balo ko- mitesi kararının altında imzası bu- lunan Saffet Nezihi Bölükbaşına -Ba- ro Başkanıdır- telefonla teessürleri- AKİS, 29 MART 1960 Muhittin Kılıç Falso ni bildirdiler. Baro Başkanı ziyade- siyle müteessir olmuştu. Ancak ya- pabileceği bir şey yoktu. Balo komi- tesi üyeleri aynı zamanda Baro İda- re Heyeti üyeleri bulunmaktaydılar. Ekseriyetle alınmış bir karara Baro Başkanının müdahalesi hukuk pren- sipleriyle ne dereceye kadar kabili telif olurdu? —Saffet Nezihi Bölük başının yaptığı tek şey, arkadaşları- a mesleki tesanüt tavsiye etmek oldu Ancak meslek teşekküllerine po- litika sokulmasının aleyhinde bulu- nan ve V.C. kampanyasını görmeye- Yılmaz Tözer Hayır diyen nesil YURTTA OLUP BİTENLER cek kadar körlük heveslisi olmayan avukatlar işi başka zaviyeden alma- idare heyetinin feshi ve umumi he e— te gidilmesi hususunda imza topla- mağa başladı. Bu işlerin sevk ve idaresinde pek tabii ki balo komite- mü b Muhittin Kılıca gelince, C.H.P. li a- vukat ıçınden çıkılması zor bir du- ma duş üştü. Menderesin hima- yesinin insanı bu kadar güç duruma sokacağı, ölse Kılıcın aklına gelmez- di. İş kızışıyor... u haftanın sonunda, adliye kori- dorlarında avukatlar bu mevzuun kızıştı ve iki fikrin şampiyonları bir- birleriyle kıyasıya mücadeleye giriş- tiler M ele parti meselesi degıldı Ten- kidler umumiyetle iki nokta üzerin- de toplanıyordu. Birincisi "avukatlık mesleğiyle himaye talebini kabili te- lif bulmak imkânsızdı. Avukat, va- tandaşın hukukunu devlete karşı hı— maye eden adam demekti. kat icabında bir Başbakanın muda— faasını yapan onu himayesine alabi- len insandı. O halde böyle bir hima- ye talep etmek garip bir tezat teşkil edeci Ankaralı avukatlardan himayese- verleri hafta sonunda daha büyük bir telâş aldı. Zira Beyfendi, D.P. Grup Başkan vekillerinden Mazlum Kayalara Avukatlar Balosunu hima- yesine almaktan başka o gece balo— ya şeref de vereceğini Kayalar bunu vakit geçirmeden hi- mayeseverlere iletmişti. İşte telâş bu haber üzerine pek büyüdü. Beyfendi- yi tanıyanlar kendisinin yalnızlıktan pek hoşlanmadığını, kalabalığı da zi- yadesiyle sevdiğini -ayağına basılma tehlıkesıne ragmen bılırlerdı Halbu— takdim plânını kurmuş olanlar attan düşmüşe döneceklerdi. 15