GENÇLİK Teşekküller Gençlerin sevgilisi.. Grıde bıraktığımız haftanın orta- sında gözlüklü, kalın yapılı, pay- tak yürüyüşlü, hareketleri ince bir adam saçları azalmış kafasını belki bin bilmem kaçıncı defa kaşıdı. Ka- şınan başın dertli sahibi Mümtaz Tarhandı.Sabık Çalışma Bakanı ve sabık İstanbul Valisinin başı hakika- ten dertteydi. D.P. Gençlik Teşkilâtı- nın idaresine memur edileli henüz bir ay olmuştu ki, C.H.P. Genel Başkanı İsmet İnönünün ziyaret ettiği C.H.P. Merkezi, Üniversiteli gençlerle dolup taşmış ve Beyfendiyi pek fazla si- nirlendiren meşhur hadise cereyan etmişti. Yaşlı fakat genç ruhlu Genç- lik Teşkilâtı Başkanı — Menderesi memnun etmenin yollarını aramak- taydı. İstiyordu ki, gençlik İnönüye gösterdiği sevgi ve itimadı Başbaka- na da göstersin, bunun tezahürünü şaşaalı bir şekilde ortaya koysun. İs- tiyordu ki gençlik D.P. nin mucizevi kalkınmasının hayranı olsun ve D.P. saflarında yer alsın. Ama biliyordu ki bu iş pek kolay olacak bir iş değil- di. Taşıma suyla değirmenin dönme- si imkânsızdı. İşte Tarhan, bu yüz- den geçen haftanın başında ziyade- siyle sıkılıyordu. Tarhan sıkıntılı geçen hafta içinde üstelik bir hayli yorgun da düştü. Gençlik teşekküllerinin liderleriyle yaptığı temaslarda eski İstanbul Va- lisi pek fazla dil dökmek zorunda kal- dı. Kurt politikacı karşısındakilerin çetin ceviz olduğunu iyi bilmekteydi. Ama vazife vazifeydi. Ellerine tevdi edilen Gençlik Teşkilâtını kuvvetlen- dirmek gerekiyordu. Havanda su dövmek kabilinden dahi olsa Tarhan çalışmalarına ara vermedi. Rozetlerin intiharı.. Genç ruhlu, yaşlı Başkan eşsiz bu- luşlarından birini gençlere enjek- te etmeğe çalışmakla işe başladı. Bu- luş hakikaten mükemmeldi. Gençler göğüslerindeki mektep rozetlerini atmalı, yerine D.P. nin mineli rozet- lerini takmalıydılar. Tarhan bu bu- luşunu gençlere anlatmak ve onlar- la diğer bazı mevzularda konuşmak için bir toplantı tertipledi. M.T.T.B. Genel Başkanı Yaşar Özdemir ve yardımcılarını, Tüneldeki Tarhan ko- lejine davet etti. Gençler 25 kişi ka- dardı. Tarhan bütün ısrarlara rağ- men D.P. nin dışında kalan gençlik teşekkülü temsilcilerini kolejin sınıf- larından birine aldı. Sınıfa giren Ya- şar Özdemir ve arkadaşları, içerde D.P.nin zoruyla iki genedir T.M.T.F. Genel Başkanlık sandalyesinden kı- 16 meyen sadık Demokrat Samet Güldo- ğanı ve arkadaşlarını gördüler. M.T. T.B. li gençlerin yüzünü manalı bir tebessüm kapladı. — Sıralara sessizce oturdular ve söylenecekleri dinleme- lenlere eliyle Hepsine ayrı ayrı iltifatta Sonra koyu bir sohbete girişti. dim, kuvvet D.P. deydi. Kudret D.P. deydi. Kudret ve kuvvetin bayrağı el- lerindeydi. Yani sinecek ne vardı? Öbür taraf işi azıtmış, hadiseler ya- ratmak için ellerinden geleni bırak- maz vaziyete girmişlerdi. Durulması, bunların seyredilmesi ayıptı. İşte Gençlik Teşekkülleri Başkanı bütün bunları söyledikten sonra artık ha- vanın müsait hale geldiğini -kendin- ce- anladı ve müthiş bulusunu genç- lere bildirdi: "Artık — göğüslerinizdeki — mektep rozetlerini atıp D.P. rozetlerini tak- mak zamanı geldi. Geldi de geçti bi- le.." Tarhanın müthiş buluşunu duyan gençler gayrı ihtiyari ellerini göğüs- lerine götürdüler ve rozetlerine âdeta sarıldılar. Bundan sonra vaadler se- risi başladı. Gençlerin her isteği ye- rine getirilecekti. Kendileri sık sık Devlet büyükleriyle konuşturulacak, dertleri dinlenecekti. Tarhan gençlik için yapılmıyacak hiç bir şeyin olma- dığını kendisini sabırla dinliyen M.T. T.B. lilere bildirdi. Kendilerinden is- tenen sadece D.P. yi sevmeleriydi. D.P ye bağlanmalarıydı. Yalnız bu kadarla kalınmıyacaktı. Pek yakında Dolmabahçe Sarayında Cumhurbaşkanı Sayın Celâl Bayar gençlere bir yemek verecekti. Onlar- la, dertleriyle bizzat meşgul olacak- tı. Bu iltifatlara C.H.P. li gençler de mazhar olabilirdi. Zira Tarhan, genç- lik arasında bir ayırma yapmıyordu. H.P. lilerden istediği iyiyi, doğru- yu görmeleriydi. O kadar! Nasihat gece geç vakte kadar sür- dü. Tarhan gençlerin arkalarını sı- vazlıyarak uğurladı. Sadık Demok- ratları kapıya kadar geçirdi. Yaşar Özdemir ve arkadaşlarının Tüneldeki Tarhan kolejini terkederken yüzle- rinde, girerken olduğu gibi gene ma- nalı birer tebessüm vardı. Göğüsle- rindeki fakülte rozetleri de yerinden kıpırdamamış, hattâ ceketlerin ya- kalarına daha sıkı rapdedilmişti. Mümtaz Tarhan Hocanın dediği ve yaptığı Bırakın şu inadı.. Ertesi gün Tarhan işe başka yön- den girişti. M.T.T.B. nin alyanak- lı, temiz yüzlü ve inatçı Genel Baş- kanı Yaşar Özdemiri telefonla arattı ve Gençlik Teşkilâtının yeni tutulan binasına kadar teşrifini rica etti. Ge- nel Başkan Gençlik Teşkilâtı binasın- dan içeri girerken yüzünde bir gece evvelki tebessüm vardı. Ama canı sı- kılmışa benziyordu. Özdemiri sadık D.P. li takım bek- liyordu. Samet Güldoğan pazarlıkta bulunmak fırsatını kaçırmamış ve erkenden Merkeze gelmişti. Gençlik komitesi sekreteri Orhan Ersoy da eğlencede hazır bulunmak istemişti. Tarhan, Özdemiri son derece nazik -esasen ince adamdır- karşıladı. İşi fazla uzatmadan doğrudan doğru- ya mevzuua girdi. Efendim, dedi- kodu ayyuka çıkmıştı. M.T.T.B. nin Halk Partisini tuttuğu söyleni- yordu. Bunun önünün alınması gerek- ti. Gerçi bu dedikodu Muhalefet ta- rafından ortaya atılmıştı. Koz olarak sağda solda kullanılıyordu ama, ne de olsa mide bulandırıyordu. Sonra Birliğin politikaya karışması — doğru değildi. Onun için meselenin kökün- den halledilmesi lâzımdı. Gençlik te- şekkülleri siyasetin uzerınde kalma- lıydı. Bunun tek çaresi de Özdemirin .P. ye girmesiydi! Boylece hem de- dikodular önlenecek, hem de bir hay- li mali sıkıntıda bulunan Birliğin bü- tün istekleri yerine getirilecekti. Yaşar Özdemir söylenenleri yüzün- deki tebessümüyle sessizce dinledi. Allah Allah! Demek siyasetin üstün- AKİS, 29 MART 1960