1 9 6 0 biraz paramız olsa da, şunu alabilsek!" Gün geldi, ko- cam ayda ortalama 1000 lira kazanmaya başladı. Baş- ladı ama biz gene vitrinlere imrenerek, yutkunarak, iç çekerek bakmaktan kurtulamadık. Şöyle bir düşünüyo- rum da, babamın sağlığında yaşama imkanlarımız, is- teklerimizin, dileklerimizin yerine getirilebilmesi şansı, şimdikinden daha çoktu. Halbuki, babam o zamanlar kocam kadar kazanmıyordu. Bizim için rüya olan ka- zanç, işte şimdi elimizde. Ama ayda ortalama 1000 liray- la yapabileceğimizi umduğumuz bütün isteklerimiz, di- leklerimizde hayalimizde.. Bütün fuzuli masraflardan kaçınmamıza, her kuruşu harcarken bin kere düşünme- mize rağmen -söylemesi ayıp değil ya- kızımın 56 lira- cığından başka "lüks" sayılabilecek hiç bir şeyimiz yok. "Çok gerilere gitmiyorum, 1956 yılında bekçi para- sı ayda 75 kuruştu, şimdi ikibuçuk lira. Kocam, kazan- cının artmasına güvenerek Yeni Harman sigarası içme- ğe başlamıştı, keyfi yarım kaldı. Yeni Harman 180 ku- ruş olanca, 70 kuruşluk Birinci sigarası içmeğe mecbur kaldı. "Bakın size kestirmesinden bir hesap yapıvereyim de, durum daha açık seçik ortaya çıksın. Ayda 300 lira ev kirası. Elektrik, su, gaz, bekçi parası, tenvirat, tan- zifat dahil buna yuvarlak hesap bir 100 lira daha ilave etmek lâzım. Oldu 400 lira. Kocamın işine gidiş geliş yol parası, benim çok Zzaman zaruri sebeblerle veya normal sayılması gereken gezmelerim için ayırmamız gereken yol parası, gene yuvarlak hesap, bir 80 lira tut- sa, etti mi 480! Evde dört kişiyiz. En asgari şartlar içinde gıdalanabilmek için mutfak masraflarına kaç lira ayırmamız gerekir? Sabah, öğle, akşam! Diyelim ki, 400 lira. Etti mi 880 lira. Günde bir buçuk paket Birinci sigarası ayda 33 lira eder. Eve, misafir için alınacak bir iki paket iyice cinsten sigarası, kibriti ile bu da bir 50 lira olmaz mı? Masraf yekünumuz 930 lira oldu. Günün büyük bir kısmını evin dışında, işinde geçiren bir erke- ğin, yol ve sigara parasından başka hiç bir masrafı ol- maz mı? Yani, okula giden çocuk gibi kendisine bir harçlık ayırması gerekmez mi? Bu harçlığı kaç lira olarak takdir edersiniz? Gecesini gündüzüne katıp çalı- şan bir aile babasını düşününüz! Şu artan 70 liracığı da, ona harçlık olarak ayırmak, pek fazla müsriflik mi olur? Yekünumuz 1000 lira oldu! Kocamın ortalama kazancı böylece bitti. Hiç eksiğimiz kalmadı mı bizim? Benim, çocuğumun, kocamın en ucuzundan ayakkabısı, çorabı, elbisesi, gömleği, kravatı, mantosu, paltosu.. Ankara gibi bir şehirde oturan, bu memleketin aydın sınıfına giren kimseler için Tiyatroya, operaya, arada bir sinemaya gitme hakkı yok mudur? Bir iki misafiri- niz gelmez mi? Onları ağırlamak istemez misiniz? Bü- tün bir yıl çalışan insanın yılda bir ay dinlenebilmesi AKİS, 29 MART 1960 D e r t | e r İ Ayten Otyam Dertli bir ev kadını için bir yerlere gitme hakkı yok mudur? Bütün bu soru- ların cevabı, bunlara ilâve edilebilecek daha yüzlerce sorunun cevabı, bugünkü ev kadının bir türlü çözemedi- ği, içinden çıkamadığı, halletmesine gücü yetmediği meseleler halinde karşısındadır. Düşünün ki, benim ko- cam ayda ortalama 1000 lira kazanabiliyor ve bizim du- rumumuz, biraz da üstü kapalı, bu! Memleketimizde kaç el emeği ve göz nuru ile çalışan kişinin kazancı ay- da 1000 lirayı bulur? Bunlar ne yaparlar? Nasıl geçi- nirler? Nelerle, ne güçlüklerle, ne imkânsızlıklarla kar- şılaşırlar? Bu memleketin aydın bir vatandaşı olarak, kendi durumumuzun, sıkıntımızın dışında bunları da düşünmek, bu konularla da dertlenmek bize düşmez mi? "Bu ve buna benzer sorular, beni, kendi çapımda memleket meseleleri üzerine eğilmeğe zorluyor. Memle- ketimde olan bitenleri büyük bir ciddiyetle takip ediyo- rum. 1954 - 1957 seçimlerinde olduğu gibi, önümüzdeki seçimde de oyumu C.H.P. ye vereceğim. Eşimin de be- nimle aynı fikirde olacağına inanıyorum. Bugün memleketimizin içinde bulunduğu bütün sıkıntılarına sebeb olanlara, ilk seçimde, oy vermemek- le, memlekete hizmet vazifemi yapmış olacağıma kani- im. Bunun, Tanrı daha kötü gelecekten korusun, de- mekle olmıyacağını, elbette biliyorum."