TİYATRO Bursa Ramazan ve Tiyatro Bir vakitler Ramazan ayı, tiyatro- nun bayram ayı idi. Temaşa ha- yatımızın -Beyoğlu semtine geçme- den önce- Şehzadebaşı tiyatrolarına inhisar ettiği Meşrutiyet ve Mütare- ke yıllarını hatırlayanlar, bunun ne demek olduğunu çok iyi bilirler. Bü- tün bir yıl devamlı bir seyirci toplu- luğu bulamıyan çeşitli tiyatro top- lulukları, Ramazan ayını dört göz- le beklerler, en kuvvetli kadrolarını, en güzel eserlerini Ramazan ayı için hazırlarlar, maddi ve manevi bütün kazançlarını da Ramazan temsille- rinde bulurlardı. Çünkü Ramazan ayı âdeta tiyatro ayı idi. Yalnız Rama- zan boyunca her akşam devamlı tem- siller verilebilir, bir esenn ust üste lar seyirci ile dolup taşardı. namazından çıkanların, Sahur topları atılıncıya kadar serbest, ve ekseriya uyanık, geçirdikleri zamanın birkaç saatini alan en temiz eğlencesi ti- yatro idi. Onun için eski Ramazan gecelerini tiyatrosuz, eski tiyatrola- TIMıZI Ramazansız bırakmamak hemen hemen imkânsız gibidir. İnkilâb ve Cumhuriyet yıllarında din ile dünya işleri birbirinden ay- rıldıkça, tiyatronun da Ramazanla pek ilgisi kalmadı. Tiyatro salonları, Ramazan ayının dışında kalan aylar boyunca da seyirci bulmıya, dolup taşmıya başladı. Bir eserin beş, o kere oynanabilmesi bir hadise sayı— zan ayının tiyatroya tesir ettiği gö- rüldü. Bu tesirin, bu yıl daha da kuv- vetli olduğu görülüyor. İşin garibi, kırk yıl önce tiyatronun lehine olan bu tesir bugün tamamiyle aleyhine- dir. Yani, Ramazan tiyatroya seyir- ci getireceğine, tiyatronun seyircisi- ni azaltmaktadır. İstanbulda olsun, Ankarada olsun, resmi ve hususi ti- yatroların seyirci sayısında, Rama- zan ayı devamınca, hissedilir bir ek- silme olmuştur. İstanbul ve Ankarada hissedilir bir hal alan bu tesir, daha küçük, daha sofu şehirlerimizde daha da ağır bas- bazı İstanbullular, Devlet Tiyatrosu- nun Bursada açtığı ve üç yıldan beri devamlı olarak faaliyette bulundur- duğu Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosun- da sahneye konulan -prömiyeri de o- rada verilen- bir Moliere komedisini 30 görmeğe gittikleri zaman, salonun yarı yarıya boş olduğunuüzülerek gördüler. Bunun sebebini araştırınca, Bursada, Ramazan ayında, halkın ti- yatroya gitmekten hoşlanmadığını, Moliere'in komedisinden önce temsil edilmiş telif bir dramın, - Ramazan dolayısıyla, iki, üç sıra seyirciye oy- nanmış olduğunu, halkın teravih na- mazından sonra gelebilmesi için temsil saati yarım saat ileriye alındı- ğı halde, bu tedbirin de müsbet bir netice vermemiş olduğunu öğrendiler. Vefik Paşanın ruhu Adını taşıyan ve bir asra yakın bir zaman sonra bu güzel şehri -her şehrimize — nasibolmıyan bir binada tiyatro sanatının nimetlerine kavuş- turmuş olan- bu tiyatronun yarı boş kalması, lâyık olduğu geniş ilgiyi görmemesi herkesten çok -ilk kuru- cusu olan- Ahmet Vefik Paşanın ru- hunu rahatsız etmiş olmalıydı. Çün- kü Bursa Tiyatrosu, tiyatro tarihi- mizdeki önemli yeri ve rolü bir yana bırakılsa bile, gerçekten sahibolduğu- muz en güzel tiyatro salonlarından Bursada "Kibarlık Budalası" A. Vefik Paşanın kemikleri sızladı biridir. Ankaradakı Buyuk Tıyatro re elverişli sahnesi, malzeme kıtlığın- da onarılmış olduğu halde çok zevkli, iç açıcı dekorasyonu, hele açıldığın- dan beri müdürlüğünü yapan Ragıp Haykırın bir sanatkar titizliği ile de- vam ettirdiği örnek bakımı, her kö- şesi sabun ve kolonya kokan pırıl pı- rıl temizliğiyle Bursadaki Ahmet Ve- londa temsil seyretmek, büyük şehir seyircilerinin hasretini çektikleri ay- rı bir zevktir. Fakat yalnız güzel, temiz, zarif bir salon, yalnız rahat koltuklar bir ti- yatroya seyirci çekmiye yeter mi? Oynanan eserlerin, bu eserlerde oynı- yan sanatkârların da kuvvetli olma- ları, seyirciyi tatmin etmesi icabet- mez mi? Elbette! Yalnız Bursalıla- rın bu cihetten hiçbir şikâyetleri ol- masa gerektir, çünkü tiyatroları bir Devlet Tiyatrosudur. Burada oyna- nan eserler, daha önce Ankarada oy- nanmış aylarca afişte kalmış, tu- tunmuş eserlerdir. Aktör kadroları da, bu eserleri Ankarada oynamış o- lan aynı kadrolardır. Üstelik Bursa- ya, oynadıkları rolleri iyice "pişir- miş" olarak gelmekte ve Bursa seyir- cisinin karşısına tamamiyle — "otur- muş" temsillerle çıkmaktadırlar. O halde?.. Öyle anlaşılıyor ki, Bur- sadaki Ahmet Vefik Paşa Tiyatro- sunun seyirci bakımından karşılaştı- ğı güçlükler, daha çok, Bursada bir tiyatro zevkinin, bir tiyatro alışkanlı- ğının henüz yerleşmemiş olmasından ileri gelmektedir. Ahmet Vefik Paşa- nın seksen küsur yıl önce şahsi gay- retiyle kurduğu, nüfuzunu -belki bi- raz da bastonunu- kullanarak devam ettirdiği Bursa tiyatrosu, onun Hü- dâvendigâr vilâyetinden — ayrılmasıy- la kapanmamış, yahut kısa bir müd- det sonra tekrar açılmış, faaliyetini devam ettirmiş olsaydı, elbette bugün böyle bir durumla karşılaşmazdı. Fa- kat Bursanın tiyatro ile bağı, bir ih- kendini hissettirecek olamadan kop- muş, sonradan bu bağı tazeleyecek bir himmet sahibi de çıkmamıştı. Ni- hayet üç, dört yıl önce Muhsin Er- tuğrulun Bölge Tiyatroları plânı içinde ve İhsan Sabri Çağlayangil gi- bi uyanık bir Valinin gayretiyle ihya edilen bu tiyatro, tarihi adından baş- ka, kökleşmiş bir sahne sanatı gele- neğine dayanmamaktadır. Onun için, bu tiyatroyu Bursaya kazandırmış olanların, o güzel salon seyirci ile do- lup taşıncaya, bilet gişesinin önünde kuyruklar oluncaya kadar gayreti elden bırakmamaları, Ahmet Vefik Paşa merhumun -tiyatrosu ile bera- AKİS, 29 MART 1960