reket başaracak güçleri mevcut de- bidir. Hattâ böyle bir hareketi ta- olarak bile düşünmemekte- Ama islerin kötüye — doğru gittiğini iyice anlamışlardır. Bunun için itaatkâr D. Grupu içinde dü- -velev adolu Kulü- lislerinde olsa bile- serbestçe söyli- yenler çoğalmaktadır. Bunlar diyor- lar ki: "Bu gidisin sonu yok!. Ken- dimize bir çeki düzen vermek zorun- dayız. Bakisi kadar — tutulmuyoruz. Bakın Ankara şehrini dolduran in- sanların gözlerine... Nasıl hoşnutsuz- luk okunuyor. Memurlara — yapılan zam da bir işe yaramadı; Ne memur, ne polis, ne de asker, bizi tutuyor. Bunların, artık yukarıya anlatılması iktiza edi iyor. Bu birkaç kelimeyle ifade edilen endişe, Parkotelin denize nazır Ame- rikan barlı balkonundan Ankara Pa- lasın terasına kadar her yerde ra- hatça — söylenebiliyordu. — Muhalefet hakkında "zirai bir mücadele"ye lü- zum görenlerin neden çekindikleri de bu topluluklarda tefsirlere — tabi tutuluyordu: Meclisin fasılalı olarak tatıle girmesi, 'Muhalefetten çekin- me"nin bir neticesiydi. D. P. yüksek Kademeleri artık her hareketlerinde kendilerini Meclisin desteğine muh- taç hissetmeye başlamışlardı. — Di- kensiz gül bahçesi hasretini gideren P. Grupu, liderler için büyük bir psıkolo;ık kudret kaynağı haline gel- mıştı İstedikleri an Grupun desteğiy- le “sürfeler” i imha yoluna gidebile- ceklerini sanma ademe- lerini biraz olsun, ferahlatıyordu. C. H. P. nin aksine büyük bir hareketsızlık içindeydi.: Hareket - sizlik de her türlü hastalığa, vehme, şikâyete son derece müsaitti. Bu hareketsızlık 1046 ruhuna bir dönme. anların ümitlerini suya duşuruyordu Teşkilâtın alt kademe- lerindeki şikâyetlerin sayın büyük- lerce kaale alınmaması, yer yer par- tarlana bayatlamış ne ye- mekli içkili V. C. açılışları mani ola- biliyordu. Yukarı — kademenin neler düşündüğünü neler yapmak istediği- ni anlamaya, keşfetmeye imkân yok- tu. Ankara Palas salonlarından, Ana- dolu. Klübüne kadar her yerde li mebuslar toplanıyorlar, birbirleri- ne serzenışte bulunuyorlar, fakat hiç biri. surfelerı imha yolu ile ferah- .sanan üst — kademelere yapmak isti- emek kuvvetini kendin- de bulamıyordu. Kabul edilmesi gereken bir haki- kat vardı. Bu;'iktidarın bu ekiple 1s- lah edici, duzeltıcı bir hâmle yapa- mayacagıydı Aynı vaidler birbirini takip edecek meydanlarda, açılışlar- da şatafatlı sözler söylenecek fakat he iktisadi durumda bir değişme vu- ku bulacak, ne hürriyetler teminat AKİS, 30 HAZİRAN 1959 altına alınacak ve ne de her gün bir parça daha artan şikâyetlere huzur- suzluklara çare bulunabilecekti. Bu- nun böyle bilinmesi iktiza ederdi. C.H.P. Sinci millette... G eçen haftanın içinde C. H. F. li milletvekillerinden ve C. H. P. nin milletvekili olmayan — idarecile- rinden pek azını Ankarada bulmak mümkündü. Diğerleri — memleketin dört tarafına dağılmışlardı. Kimi temsilcisi okluğu bölgeye, kimi se- çim çevresine gitmiş, kimi de Genel Merkez tarafından teşkil olunan ge- zici ekiplere katılmıştı. - Anka kalanlar bir nevi nöbetçilik Vazıfesı ifa ediyorlar, - gidene karşı beş bırakmıyorlardı. Fakat bu nöbetler de uzun sürmü- yordu. Vazifesi biten bir ekibin dö- Genel Merkezi gelene. YURTTA OLUP BİTENLER lilere rakiplerini daima küçümset- mişti. Fakat bu defa, C. H. P. ekibi daha şehre girdiği andan itibaren Aydının eski Aydın olmadığı anla- şıldı. Halk kongre binası önünde top- lanıyor, ekibi görülmemiş tezahürat- la karşılıyordu. Kongredeki konuş- malar bu heyecanı büsbütün artırı- yordu. Iktıdarın Aydındaki — erkânı baktı ki, Aydının havası oldukça de- gışmıştır işe polislerin karışmasın- dan başka çare yoktur. Kemal Satır konuşurken kanunsuz — müdaheleler başladı ve gittikçe arttı. halkı büsbütün harekete Kongreden sonra dahi Aydın sokak- larıdakikalarca "Hürriyet,hürriyet sesleri ile çınladı. 1959 Haziranında, Türkiyede is- te böyle, polis mudahelesı muhale- fetin kuvvetini ve 1ktrdarın zaafını gösteren bir ölçü âleti vazifesini go— rüyordu. — Alete bakılırsa, gali Türkiyede iktidarın kuvvetlı muha— Inonu deniz banyosunda Atlayışlar: Çivileme! nüşünü müteakip nöbet devrediliyor, gezicilik el değiştiriyordu. Gezici ekiplerin Kemal Satır, İb- rahim Saffet Omay, Fazıl — Yalçın- dan kurulu olan ilki, Balıkesir, Ma— nisa, Aydın vılayetlerını ve kaza rını tarama vazifesini geçen hafta— nın sonunda bitirdi. Seyahat eksibe pek yaramıştı. Döndüklerinde arka- daşları onları, eskisinden daha he- yecanlı, kendılerınden daha emin, daha genç buldular. Bilhassa, sıcak- ta dolaşa dolaşa yüzü 'büsbütün es- merleşmiş olan Kemal Satırın key- fine diyecek yoktu. Onu galiba en çok, Aydındaki polis müdahelesi ne- şelendirmişti. "D. P. nm kalesi" di- ye bilinen Aydında, bu dokuz sene- den beri ilk mudaheIe 1d1 İktidar bu son seyahate kadar Aydında muha- lefetin faalıyetıyle meşgul — olmağa hiç lüzum görme mıştı.. "Nasıl olsa ekserıyet bizdedir” düşüncesi D. P. lefetın zayıf olduğu yer kalmamıştı üstahkem kaleler" bile artık S. O. S dalgaları neşretmeğe başlamış— Ti Partizan idare ve pahalılık Kemal Satır ye arkadaşları Egeyi tararken, bir başka ekin de kaza ve koylerıyle Kocaelini dolaşıyordu Bu ekipte Turan Güneş, Emin Pak- süt, Fethi Çelikbaş, Hasan Tez var- dı. Sıcakların şiddetinden gömlekle dolaşan ekip mensupları, her gittik- leri yerde büyük alâka — gördüler. Vatandaş — peşlerini — bırakmıyordu. Sualler soruyor, şikâyetlerini sıralı- yor, derdini döküyordu. Gelenlerin en çok ,dikkatini çeken, — köylünün memleket meselelerine vukuf derece- si oldu. Tütün müstahsilinin en kül- türsüz zannedileni bile, meselâ 4 A- ğustos karârlarının netıcelerını tü- tünle pamuğa tatbik edilen degışık 9