YURTTA OLUP BİTENLER primler arasındaki muazzam farkı bılıyor ve isabetli tefsirlere tâbi tu- tuyordu. me tütün mübayaasında D. P. rozetinin rüchaniyeti ve hat- tâ D. P. rozetleri arasında da ren- ginin koyulduğuna göre tatbik edi- len tercih sırası kimsenin gözün- den kaçmamıştı. Bunlar teferrua- tıyla ve misalleriyle anlatılıyordu. Fakat ay zamanda şu hakikat çıkıyod ki, D. P. ro- manın avantajlarını — 'bu kadar iyi gördükleri halde, bu in- sanlar arasında rozeti taşı- maya heves edenler yoktur. Bilâkis D. P. rozetini atıp C. H. P. rozeti takanların sayısı her geçen gün bi- raz daha artmaktadır. Bu hakikat kongrelerde daha be- lirli bir şekilde ortaya çıkıyordu. Delegeler ve dinleyiciler sıralarında Oturanlar arasında eski partililer ka- dar yeni partililer vardı. Bunlar es- kılerden de heyecanlı görünüyorlar- dı. Kimi D. P. den Hür. P. tarıkıyle kimi dogrudan doğruya güç birliği saflarına katılmıştı. Guç birliğine, inanıyor, güveniyorlar Eski ve yeni partılılerın iştirakiy- le yapılan İzmit Ekrem Hayri Us- tündağ Ocağı töreni muazzam oldu. Törene katılanların sayısı — binlerle hesaplanıyordu. Bilhassa Turan Gü- neşin konuşmasıyla topluluğun — he- yecanı büsbütün arttı. Güneş "Hür- riyet Aşığı Ekrem Hayri Ustündağın ismiyle bir ocak açmak şerefi C. H. P. ye nasip olmuştur. D. P. işte bu imkândan mahrumdur. Hiçbir oca- ğının adını hürriyet âşıklarına vere- memiştir, veremiyecektir." diyordu. Kocaelinde C. H. P. ekibinin kar— şılaştıgı en yaygın propaganda şu 'D. P. seçimleri kaybetse bile Iktıdarı Vermıyecek muhalefe- te rey verirseniz bunun acısını SİZ çekersiniz." Kongrelerin hemen he- men hşpsinde söz alan partililer bu propagandanın sistemli bir — şekilde işletilmekte oldugunu açıkladılar. Bu husus üzerinde Em aksüt konuş- tu. Seçimi kaybettıgı halde iktidar- almağa yeltenmenin — hükümet darbesine teşebbüs suçu teşkil etti- ğini, bu propagandayı da aynı suçu işlediklerini . Vatandaşlara bu gibi lâfları duyduk— ları anda derhal zabıt tutmalarını tavsiye etti. Ayrıca ilâve etti ki, se- çimi kaybettiği halde iktidarda kal- mak kimsenin haddi değildir, Türki- yede böyle bir teşebbüse cür'et ede- bilecek kimsenin bulunduğu zanne- dil memelidir. Diğer ekipler E ge ve Kocaelinden başka, C. H. P. nin gezici ekipleri Trakyayı Karadenizi, Orta Anadolu'yu, Doğu Anadoluyu ya tarıyorlar, ya da ta- ramağa hazırlanıyorlardı. Gençlik Kollarıyla ilgili olarak Trakyaya gi- den Suphi Baykam ve Bülent Ece- yitten başka bu ni Doğan, Orhan Sezai Erkuttan müteşekkil ekip tah- sis edilmişti. . Bunlar Kırklareli, E- 10 dirne, Tekirdağ ve Çanakkaleyi ge- zeceklerdi. Yozgat, Çorum, Amasya, Samsun hattına Kemali Bayezıt, Fe- rit Melen, Turgut Göle, Atalay A- kan ekibi çıkmıştı. Nüvit Yetkin, Suphi Baykam, Bülent — Ecevit ve Parti temsilcisi Salih Nuri Tüzel de aynı istikametlerde bir geziye ha- zırlanıyordu. Hıfzı Oğuz — Bekata Fethi Çelikbaş Oman Alışıroglu— dan muteşekkıl bir ekip de Afyon rdur, İIsparta, Antalya, B Denizli yollarındaydı. mil- seda- Bunların dışında temsilciler, letvekilleri, bölgelerinde sessiz sıZz çalışıyorlardı ça lışmaların muhassalası Temmuz ortasına doğ- ru, Parti Meclisinde ve Meclis Gru- punda gözden geçirilecek ve teşkilâ- tın müşterek temayülleri tespit edi- lecekti. Bu" temayüllerin en mühimi, Nüvit Yetkin Çarığı çekti şimdiden ayan beyan belli idi. P. teşkilâtı seçime hazırd daha yerinde bir deyimle, nıyor, seçim beklıyord C. H. P. Genel Başkanı bu man— zaradan memnundu. "Beni zme- me ihtiyaç yok onlar bu 1ş1 bensız de başarırlar” kanaati yüzde — yüz doğru çıkmıştı. Bu memnuniyet için- de İnönü, Cumartesi günü 1,5 ay sonra Ankara Hiltona yerleşecek 0- lan gazeteci Beyhan Cenkçi'nin dü- ğününde bulundu, ertesi akşam da annesini görmek üzere trenle İstan- bula hareket etti. İnönü ayın üçüne kadar İstanbulda kalacak, — meşhur çıvılemelerın tadını çıkaracaktı Temmuzun dördünde, — Amerikanın milli bayramı dolayısıyla Ankarada yerilecek resepsiyonda, hazır bulun- mak kararındaydı. Daha sonra da C. H. 1, hattâ seçim ara- Parti Meclısı toplantısı ve B. M. M. vardı. emmuz sonlarına doğ- ru uzun bir geziye çıkmak için hiç bir mâni yoktu. Üniversite Sıra meselesi (Kapaktaki ilim — adamı) G eçen haftanın ortasında perşem be gün bahı, lstanbuldakı Fen Fakultesının merdivenlerine o0- turan ve zaman öldürmek için çâre- ler araştıran bir gazeteci grubu, Lâ- leliye doğru uzanan asfalt yol üzeri- ne sıralanmış Hususi lüks otomobil- ler zincirinin, değer 1t1barıyle 2 mi yoksa 3 mılyon mu olduğunu hara- retle münakaşa ederken, adı geçen fakat bakımsız ilim müessese- salonunda gizli ve elektrikli bir toplantı yapılıyordu Kızılayın yeni tertip bir piyangosu- nun ikramiye listesini dolduracak kalabalıkta olan otomobillerin sahip- leri, mazinin 506 sene derinliklerine gıden İstanbul Üniversitesine — yeni bir rektör seçmek için bir araya gel- mişlerdi. D. iktidarının -demokrasiden uzaklaşan her rejimde görüldüğü gi- bi- ferman dinlemeyen ilme taham- mül edememeye başlamasından beri, İstanbul Üniversitesinde vuku bulan her hâdise, efkârı umumiyeyi fazla- sıyla 1lgılend1rmeye başlamıştı. Âtıl hâle getirilen murakabe organların- dan nisbeten ayakta durabilen Üni- Versıte kalesının yapmakta olduğu mücade umumi efkâr tarafından hassasıyetle takip edilmekteydi. 1946 yılındaki Üniversite reformunda ka- zandığı muhtariyetten bu yana İs- tanbul üniversitesinde yapılan 7 Rektör seçiminden biri, son se- çim kadar kkatlerı üzerine topla- mamıştı. — Bunda, P. iktidarının yıpratıcı mudahalelerı kadar, basının Rektörlük mücadelesine partılerara— sı bir mücadele havası vermesinin de az çok payı vardı. Mücadele iki nokta üzerinde dö- nüyordu. Bunlardan birincisi, en yay- gin tabiriyle sıra meseles ydı İkin- cisi adayların şahsiyetleri ve onlara yakıştırılan — siyasi istikametlerdi. Tartışılması İstanbul üniversitesinin yüksek duvarlarını aşıp, dolmuşlara intikal eden meşhur sıra meselesını şöyle izah etmek mümkündü: Üni- versiteler Kanununun 12 nci maddesi "Rektör, Fakülteler Profesörler ku- rullarının bir arada yapacakları top- lantıda, 2 yıl için aylıklı Ord. Prof. veya profesörler arasından, sıra ile, her seçim döneminde başka bir Fa- külteden olmak üzere mutlak ekse- riyetle seçilir” demekteydi. — Buraya kadar bir fevkalâdelik yoktu. An- cak, İstanbul Üniversitesine bağlı 6 fakülte de, birer defa rektör seçe- rek birinci turu tamamlamış oluyor- lardı. Simdi mesele, her fakülte birer defa rektör seçtıkten sonra, ikinci tu- ra hangi sıra ile başlanması gerekti- ği noktasında toplanıyordu. Ortada AKİS, 30 HAZİRAN 1959