24 AKİS'İN YAZI MÜSABAKASINDA ÜÇÜNCÜLÜĞÜ KAZANAN MAKALE Milletlerin İktisadi Kalkınması Niçin Hürriyet içinde Olmalıdır ? Yılmaz Behçet BÜNYANLIOĞLU ktisaden geri kalmış memleketlerde hayat standardının yükseltilmesi mil- li gelirin arttırılmasını hedef tutan bü- yük yatırımları gerektirir. Gaye ve şartların ilmi gerçekler muvacehesinde etüdü ile yapılan programlar gereğince yürütülen kalkınma, halkın gerçek ih- tiyaçlariyle gerçek imkânlarına uymak mecburiyetindedir. Büyük kapitale ihtiyaç gösteren ya- tırım problemi sadece devlet kasasının açılmasiyle halledilmez. Milli istihsal ve geliri arttırarak tesislerin plânı ve inşan müddetince halkın idareye mua- veneti Bu ise milli bir tasarruf milli bir dayanışma ve milli bir fedakârlık (kemer sıkma) demektir. Halkın bu birliği gösterebilmesi idare- ye lanı bir itimad beslemesiyle müm- kündür. Çok çalışmak, mütevazi yaşa- mak, lüksten kaçmak, fasla vergi ver- mek ve yıllarca büyük sıkıntılara kat- lanmak, halkın, ödediği paranın gittiği yerden emin olmasını gerekli kılar İktisaden geri kalmış milletler için en ideal idare sekli olan devletçiliğin suiistimale müsait zayıf tarafları olma- sı, bilhassa iktisadi halkınla müdde- tince, büyük zorlukların tezahürüne sebep teşkil eder. Meselâ partizan bir grupun bu çeşit rejimlerde idareyi ele alması ve devletin partizan idareciler tarafından kolayca sömürülen zengin bir çiftliğe çevrilmesi, kanser gibi, ge- lişi kalay ama kurtulması son derece müşkül bir hastalıktır. Partizan rejimin bir memlekette yer- derinti idare- zengin çiftliğinde anahtar 'mevkilere "bal tutan parmak sahibi" kim- olmaları ancak bir şartla kabil- dir: Hürriyetlerin kısılması ve dolayı- siyle âmme kontrolünün ekarte edil- mesi!.. İktisadi güçlükler içinde inleyen kir milletin, fedakârlık yapan ama kar- şılığını göremiyen insanların, vergi ve- ren, nereye gittiğini saramayan kim- selerin hürriyetlerinin kanun yoluyla kısılması “"keyfi çiftlik idaresi"nin ilk hedefidir. Devlet kapısının menfaatti- ler için bu derece cazip olması, ikti- dar partisinde olduğu kadar muhale- fette de aynı hırsların büyük rol namasına yol acar. Burada da menfa- atçilerin hırsla ileri atılmaları idealist- leri sukutu hayale uğratır. Artık fikir- lerin mücadelesi olan bir — demokrasi- den değil, ancak hırsların çarpıştığı bir "menfaatokrasi"den bahsolunabilir. İktisadi kalkınmanın yaıırıma rımın sermayeye ve fedakârlığa, renin karşılıklı itimat ve zum gösterdiğini itimat ve yatı- tasarruf âmme ve ida- işbirliğine lü- yukarda belirtmiştik. işbirliği ise ancak ü ür. En tabii insan haklarını tanımayan, yetleri hiçe sayan bir rejim sevgi ve itimadını kaybeder; dolayısi- le kalkınmanın en mühim faktörü yok olur Partizan idarenin ekonomik ınma büyük fedakârlıklar ya toplanan büyük imkânların olmasına yol açar. İlim adamları, tefekkir ve — münevverleri en mühim milli - ekonomik mevtalar üzerinde dahi fikir yürütemiyecek kadar baskı altında bulunan, parlâmentosu, muha- lif siyasi partileri ve hür basını dar çemberler içinde ve faaliyete mecbur olan mılleılerın ıstıkbalı "men- faatokratik" Trejinin siyasi ve şahsi gidişine bağlıdır. Milletin alın teri fedakârlığı böylece "siyasi inves- tisman " terkedilir. Hürri- yetlerin kontrolü, kontrolün plân lân ve programın ise İlinin- seviyesini yükselterek en kı- ta yolu irlikte getirecekleri hakika- ti, partizan idarecilerin "hürriyet" ke- limesinden son derece korkmalarının ebüllkolsa dEerektir. istikbal kaygısı, gayesiyle ve en pahasına bir Bir milletin milli birlik, güven ve inançla kemerleri sıkarak kir araya" getirdiği muazzam imkânların memle- ket ihtiyaçlarının en mühimlerine sarfı ve bunların tâyini, tenkid ve müzake- resi ancak tam bir hürriyet içinde mümkündür. Aksi takdirde partizan i- darenin fırsat düşkünü yardakçılarının milletin murakabesinden katıp imkân- ları keyfi ve siyasi gayelerle heder et- melerine mâni imkânsızdır. Bu- na göre kontrollü Amme ile idareci zümre arasında müstakil bir adalet mekanizması ve, her üç grup için de "en hakiki mürşit" olan ilmin, hür i- lim adamlarının Ve hür üniversitenin varlığı kaçınılmaz bir şart değil Ali- dir? mme kontrolü altında çalışmak ve- rimli olduğu kadar zordur da.. beple kimya reaksiyonları gibi "dırenç- ten kaçma" prensibine uyan insanlar dalma kontrolden korkarlar. Halbuki kişi kendisini mesul gördüğü ve dalma hesap vermek mecburiyetinde olduğu- nu unutmadığı verimlidir. müddetçe Hesap hakkı ise asıl hak "âmme"den alınıp sadece hizmetle mü- kellef bir "tümre"ye verilebilir Kalkınmayı bir dikta rejimiyle birleş- tirmek isteyen zümre ve kontrolden katıp ya suiistimale veya uyuşukluğa giden idare ile, kendisinden sadece fe- dakârlık istenen, ama hak ve hürriyet- leri çiğnenen halk arasında açılacak i bir Peron, yeni bir Nuri yeni bir Batista faciasıyla netice- lenmez mi? araftan halktan en büyük fe- ragati beklerken diğer yandan fedakâr- lık yükü altında ezilenlerin ıstırap çığ- lıkların boğmak üzere hürriyetlerine el atmak ve en acısı murakabeyi red- detmek!.. Bu yel değirmenin suyunu kesmektir; yatırımların kaynağını ku- rutmaktır... Kaybolan zamana, edilen emek, imkân ve fedakârlıklara acımak gerekir!.. Milletlerin hayat standardını seltmek amacı ile girişilen despot bir idare altında ve sizlik içinde hedefine ulaşsa dahi kö- leleşen bir toplumun, hür yaşamayı unutan bir cemiyetin bir hamle daha yapıp kölelikten kurtulması için ilkin- den çok daha fazla gayret ve zamana ihtiyacı vardır. Bizde ise böyle bir te- şebbüs zaten iflâaa mahkümdur; zira biz "her şeyi öğrenen ama köleliği öğrenemiyen bir milletin ahfadıyız. yük- kalkınma hürriyet- Ammenin en kıymetli kontrol arsa- nı olan basın bir milletin sinir siste- mi, üniversite sağduyusu, mahkeme ise mantığı mesabesindedir. Basını sustur- mak veya hür faaliyetten mahrum kıl- mak, bütün vücuda ufak reaksiyon »e hareketten dahi âciz bırakan felçle eşit anlamda olmaz mı? Üniversiteyi baskı almak milleti, sağduyu- sunu tmiş insanlar gibi, delâlete şevketmez mi? Adalet hürriyetini tanı- mamak, bu vücudun kendi organlarının hareketlerini kontrolden âciz kalmasını gerektirmez Bizim bugünkü şartlar altında ka- çınamıyacağımız devletçiliğin bilhassa iktisadi kalkınma müddetince. Yukarı- da saydığımız şekilde, İstismara müsa- it Zzayıf noktalarının teatiye ve takvi- "hür hasın"la "âmine kontrolü"- ne, "hür muhkeme" ile "hukuk dev- leti"ne ve "hür üniversite" ile "hayat- ta en hakikt mürşit olan ilme" dayan- maktan başka bir yoldan mümkün mü- AKİS, 30 HAZİRAN 1959