30 Haziran 1959 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 24

30 Haziran 1959 tarihli Akis Dergisi Sayfa 24
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

24 AKİS'İN YAZI MÜSABAKASINDA ÜÇÜNCÜLÜĞÜ KAZANAN MAKALE Milletlerin İktisadi Kalkınması Niçin Hürriyet içinde Olmalıdır ? Yılmaz Behçet BÜNYANLIOĞLU ktisaden geri kalmış memleketlerde hayat standardının yükseltilmesi mil- li gelirin arttırılmasını hedef tutan bü- yük yatırımları gerektirir. Gaye ve şartların ilmi gerçekler muvacehesinde etüdü ile yapılan programlar gereğince yürütülen kalkınma, halkın gerçek ih- tiyaçlariyle gerçek imkânlarına uymak mecburiyetindedir. Büyük kapitale ihtiyaç gösteren ya- tırım problemi sadece devlet kasasının açılmasiyle halledilmez. Milli istihsal ve geliri arttırarak tesislerin plânı ve inşan müddetince halkın idareye mua- veneti Bu ise milli bir tasarruf milli bir dayanışma ve milli bir fedakârlık (kemer sıkma) demektir. Halkın bu birliği gösterebilmesi idare- ye lanı bir itimad beslemesiyle müm- kündür. Çok çalışmak, mütevazi yaşa- mak, lüksten kaçmak, fasla vergi ver- mek ve yıllarca büyük sıkıntılara kat- lanmak, halkın, ödediği paranın gittiği yerden emin olmasını gerekli kılar İktisaden geri kalmış milletler için en ideal idare sekli olan devletçiliğin suiistimale müsait zayıf tarafları olma- sı, bilhassa iktisadi halkınla müdde- tince, büyük zorlukların tezahürüne sebep teşkil eder. Meselâ partizan bir grupun bu çeşit rejimlerde idareyi ele alması ve devletin partizan idareciler tarafından kolayca sömürülen zengin bir çiftliğe çevrilmesi, kanser gibi, ge- lişi kalay ama kurtulması son derece müşkül bir hastalıktır. Partizan rejimin bir memlekette yer- derinti idare- zengin çiftliğinde anahtar 'mevkilere "bal tutan parmak sahibi" kim- olmaları ancak bir şartla kabil- dir: Hürriyetlerin kısılması ve dolayı- siyle âmme kontrolünün ekarte edil- mesi!.. İktisadi güçlükler içinde inleyen kir milletin, fedakârlık yapan ama kar- şılığını göremiyen insanların, vergi ve- ren, nereye gittiğini saramayan kim- selerin hürriyetlerinin kanun yoluyla kısılması “"keyfi çiftlik idaresi"nin ilk hedefidir. Devlet kapısının menfaatti- ler için bu derece cazip olması, ikti- dar partisinde olduğu kadar muhale- fette de aynı hırsların büyük rol namasına yol acar. Burada da menfa- atçilerin hırsla ileri atılmaları idealist- leri sukutu hayale uğratır. Artık fikir- lerin mücadelesi olan bir — demokrasi- den değil, ancak hırsların çarpıştığı bir "menfaatokrasi"den bahsolunabilir. İktisadi kalkınmanın yaıırıma rımın sermayeye ve fedakârlığa, renin karşılıklı itimat ve zum gösterdiğini itimat ve yatı- tasarruf âmme ve ida- işbirliğine lü- yukarda belirtmiştik. işbirliği ise ancak ü ür. En tabii insan haklarını tanımayan, yetleri hiçe sayan bir rejim sevgi ve itimadını kaybeder; dolayısi- le kalkınmanın en mühim faktörü yok olur Partizan idarenin ekonomik ınma büyük fedakârlıklar ya toplanan büyük imkânların olmasına yol açar. İlim adamları, tefekkir ve — münevverleri en mühim milli - ekonomik mevtalar üzerinde dahi fikir yürütemiyecek kadar baskı altında bulunan, parlâmentosu, muha- lif siyasi partileri ve hür basını dar çemberler içinde ve faaliyete mecbur olan mılleılerın ıstıkbalı "men- faatokratik" Trejinin siyasi ve şahsi gidişine bağlıdır. Milletin alın teri fedakârlığı böylece "siyasi inves- tisman " terkedilir. Hürri- yetlerin kontrolü, kontrolün plân lân ve programın ise İlinin- seviyesini yükselterek en kı- ta yolu irlikte getirecekleri hakika- ti, partizan idarecilerin "hürriyet" ke- limesinden son derece korkmalarının ebüllkolsa dEerektir. istikbal kaygısı, gayesiyle ve en pahasına bir Bir milletin milli birlik, güven ve inançla kemerleri sıkarak kir araya" getirdiği muazzam imkânların memle- ket ihtiyaçlarının en mühimlerine sarfı ve bunların tâyini, tenkid ve müzake- resi ancak tam bir hürriyet içinde mümkündür. Aksi takdirde partizan i- darenin fırsat düşkünü yardakçılarının milletin murakabesinden katıp imkân- ları keyfi ve siyasi gayelerle heder et- melerine mâni imkânsızdır. Bu- na göre kontrollü Amme ile idareci zümre arasında müstakil bir adalet mekanizması ve, her üç grup için de "en hakiki mürşit" olan ilmin, hür i- lim adamlarının Ve hür üniversitenin varlığı kaçınılmaz bir şart değil Ali- dir? mme kontrolü altında çalışmak ve- rimli olduğu kadar zordur da.. beple kimya reaksiyonları gibi "dırenç- ten kaçma" prensibine uyan insanlar dalma kontrolden korkarlar. Halbuki kişi kendisini mesul gördüğü ve dalma hesap vermek mecburiyetinde olduğu- nu unutmadığı verimlidir. müddetçe Hesap hakkı ise asıl hak "âmme"den alınıp sadece hizmetle mü- kellef bir "tümre"ye verilebilir Kalkınmayı bir dikta rejimiyle birleş- tirmek isteyen zümre ve kontrolden katıp ya suiistimale veya uyuşukluğa giden idare ile, kendisinden sadece fe- dakârlık istenen, ama hak ve hürriyet- leri çiğnenen halk arasında açılacak i bir Peron, yeni bir Nuri yeni bir Batista faciasıyla netice- lenmez mi? araftan halktan en büyük fe- ragati beklerken diğer yandan fedakâr- lık yükü altında ezilenlerin ıstırap çığ- lıkların boğmak üzere hürriyetlerine el atmak ve en acısı murakabeyi red- detmek!.. Bu yel değirmenin suyunu kesmektir; yatırımların kaynağını ku- rutmaktır... Kaybolan zamana, edilen emek, imkân ve fedakârlıklara acımak gerekir!.. Milletlerin hayat standardını seltmek amacı ile girişilen despot bir idare altında ve sizlik içinde hedefine ulaşsa dahi kö- leleşen bir toplumun, hür yaşamayı unutan bir cemiyetin bir hamle daha yapıp kölelikten kurtulması için ilkin- den çok daha fazla gayret ve zamana ihtiyacı vardır. Bizde ise böyle bir te- şebbüs zaten iflâaa mahkümdur; zira biz "her şeyi öğrenen ama köleliği öğrenemiyen bir milletin ahfadıyız. yük- kalkınma hürriyet- Ammenin en kıymetli kontrol arsa- nı olan basın bir milletin sinir siste- mi, üniversite sağduyusu, mahkeme ise mantığı mesabesindedir. Basını sustur- mak veya hür faaliyetten mahrum kıl- mak, bütün vücuda ufak reaksiyon »e hareketten dahi âciz bırakan felçle eşit anlamda olmaz mı? Üniversiteyi baskı almak milleti, sağduyu- sunu tmiş insanlar gibi, delâlete şevketmez mi? Adalet hürriyetini tanı- mamak, bu vücudun kendi organlarının hareketlerini kontrolden âciz kalmasını gerektirmez Bizim bugünkü şartlar altında ka- çınamıyacağımız devletçiliğin bilhassa iktisadi kalkınma müddetince. Yukarı- da saydığımız şekilde, İstismara müsa- it Zzayıf noktalarının teatiye ve takvi- "hür hasın"la "âmine kontrolü"- ne, "hür muhkeme" ile "hukuk dev- leti"ne ve "hür üniversite" ile "hayat- ta en hakikt mürşit olan ilme" dayan- maktan başka bir yoldan mümkün mü- AKİS, 30 HAZİRAN 1959

Bu sayıdan diğer sayfalar: