Haftanın İçinden Bu İktidar Bu Ekiple Yumuşamaz l ktidarın yakın istikbaldeki tutumu hakkında bu- günlerde bir takım tahminler ileri sürülüyor ve muhtelif hâdiselerden muhtelif neticeler çıkartılıyor. Umumi kanaat siyasi havanın yumuşadığı merkezın— dedir. -Geçen haftanın sonunda Zafer "Hava açtı" diyordu. Kendi kendilerini inandırmakta son derece mahir bazı nikbin kimseler bu "Açık hava" içinde P. liderlerinin rejimi ıslah yolunda adımlar atacakları ümidindedirler ve hareket tarzlarını, bazı şahsi dert- lerinin de mânevi tazyiki neticesi bu ümide, göre a- yarlamayı tercih etmektedirler. Böylece yaz ayların- da, meselelerin halledilmesine - fiilen başlanılmış ol- masından ziyade "bekleme vasatı"nın gerçekleş- mesi dolayısıyla siyasi hayatımıza zahiri bir sükü- net gelmiştir. Sükünetin Büyük Meclisin yaz toplan- tısına kadar, ufak tefek bazı dalgalanmaların dışın- da, sürüp gitmesi kimseyi saşırtmayacaktır. Şimdi, bir noktayı belirtmek lâzımdır. Hâdisele- re teşhis koymakla, hâdiselerin hangi şekli alması ge- rektiğini arzulamak arasında bir büyük fark vardır. Siyasi hayatta yumuşaklık, küçük bir takımın dışın- da, kentlisiyle ve köylüsüyle, gazetecisiyle ve politi- kacısıyla, bu milletin hakiki isteğini teşkil etmekte- dir. Fakat teşhis konulurken insanın kendisini arzu- larına, hattâ umumi arzuya kaptırması varılacak ne- ticenin doğruluğunu zedelemekten başka bir işe ya- ramaz. Bu bakımdan, cevabı aranacak sual, bazı kim- selerin kolay tarafa sanarak ortaya attıkları gibi "Yumuşama olsun mu, olmasın mı" değil "Yumuşama- olacak mı, olmayacak mı"dır. muşamanın büyük nisbette İktidarla alâkalı bir değişiklik olduğu inkâr edılemeyeceğine göre -in- kâr edilemeyecek bir başka husu muşamanın da- ha küçük nisbette, Muhalefetle de alakalı bulundu- ğudur- bir teşhis konulurken n başındaki eki- bin zihniyeti ön plânda ı[utulmalıdır En ziyade nik- binler bile derhal itiraf edeceklerdir ki bu zıhnıyet rejimin ıslahı yolunda adımlar için ümit verici ol- maktan son derece uzaktır ve değiştiğine dair de or- tada elle tutulur en ufak bir delil yoktur. Bilâkis, şimdiye kadar müteaddit defalar denenmiş bir tak- tiğin yeniden sahneye konmakta olduğu hususunda, görmesini isteyen gözlerin önünde çeşitli belirtiler mevcuttur. Bu İktidarın düşmesi, artık eşyanın tabiatı icabı arasına girmiştir. Gökten Hızır yere inse umumi seçimlerde yerini H. P. ye terkedecektir. Nitekim eşyanın tabiatı 1950'de de C. P. nin İ tidarı vermesını emrediyordu ve bu emır yerine gel- miştir. "Kul sıkışmayınca Hızımı gelmeyeceği" ka- naatinde olan Sayın Başkanı şimdiye ka- dar başı her darda kaldıgında muhtelıf kılıklarda be- liren bir Hızırın yardımı sayesinde bâdireyi geçiştir- miştir. Fakat badireyi geçiştiren Savın Genel Ba: kan hâdiseden ders almayı ihmal ettiğinden bugün Hızırın da elinde yapacak fazla bir şey kalmamıştır. Hatırlardadır, 1955'de İktidar bir yumuşaklık göstermiş, Muhalefet liderleriyle medeni münasebetler köprüsünü atmış, eyin iyi niyetle düzeleceği" temasını işlemeye koyulmuştu. Muhalefet böyle konuşan İktidar lıderının kendi Grupunda başka tema işlemesi, orada "Hiç bir şey yapacak de- giliz, kendileriyle görüşmeye razı olmamızı kâfi lü- tuf saysınlar" yolunda beyanda bulunması ve zaten -hakikaten, selâm vermekten gayri ıslahata yanaş— maması barometreyı fırtınaya çevirmeye yetmişti. zaman herkes anlamıştı ki İktidar, 1954 sonrasının şiddet tedbirlerini hazmettirmek için sadece — siyasi bir manevraya girişmiştir. AKİS, 30 HAZİRAN 1959 Gene hatırlardadır, aynı manevra 1957'de de tek- rar edilmişti. O tarihlerde başlayan Bahar Havası iktidarın başı ile Muhalefetin başını bir araya getir- miş, bilhassa Sayın Menderesin ağzından istikbale alt ballar dökülmüş, Sayın Genel Başkan — Eskişehirde "artık Demokrasiyi kurmak" planını açıklamış, tan- siyon azalmıştı. Ancak aylar ve aylar geçip Kaırşehi- rin tekrar il olmasından başka fiili netice alınmayın- ca ibreler donup dolaşıp yüksek tansiyonun üzerinde' durmuştu. O zaman da herkes bu siyasi manevranın gayesının badıresı ni suhuletle geçıştırmek— ten ibaret bulunduğunu kolayca farketm 1939'un siyasi konjonktürü 1955" den ve 1957'den bambaşkadır. Cömertçe israf olunan 1955 ve 1957 fir- satları basiretle kullanılabilseydi. "İktidardan — düş- k" P. nin mukadder akıbeti haline gelmeyebi- lirdi. D. P toplanabilir, eline sopa aldığından beri kay- bettiği sevgiyi yeniden kazanabilir, siyasi rejimle bir- likte o tarihlerde sıhhate kavuşturacak bir iktisadi politika sayesinde şanslarını düzeltebilirdi. Bugun bunların hiç birine imkân kalmamıştır. 1959'd P. ilk umunu seçimlerden sonra İktidarda kalmayı ha- yal dahi edemez. Bunun bir çaresi artık mevcut de- Siyasi havada yumuşaklık, , belki sü- ratlendirecek, fakat . için hayırlı netice olarak sadece ve sadece bunun kazasız, belâsız — geçmesini sağlayacaktır. Bunun, bir mükemmel netice olduğu "İllâ İkti- dar" demeyenler tarafından kolaylıkla anlaşılır. Nor- mal yollardan Muhalefete geçmek, memlekete ve mil- lete yeniden ve bir zaman için o sahada şerefle biz- met etmek, sonra, tekrar, milletin arzusuyla iş başı- na dönmek tarih ve realite mefhumlarına kıymet ve- ren siyaset adamları için kuçumsenmeyecek nimetler- dir. Fakat D. P. nin bugün başında bulunan ekibin böyle bir zıhnıyet taşıdığını gosteren deliller yoktur. Bilâkis kaba ku akıbeti — önliyeceği kanaati hâkim görunmektedir. Aslında "Yumuşarsak düşeriz" lâfı doğrudur. Doğru olmayan bunun aksı— meyiz" inancıdır. Ama bu üksek çevrelerinde anlaşıldığı husu— sunda eli ateşe sokmaya imkân yoktur. halde, düşmenin ölüm demek olmadıgı kabul edilmediğine, yumuşamanın ise mutla k mâ- nasına geldıgı bilindiğine göre bu mecmuanın kana- ati İktidarın bu eltinle yumuşamasına imkân bulun- madığı merkezindedir. Yanılmış olmayı bizden fazla isteyecek kimse yoktur, ama teşhisimiz odur ki re- jimin ıslahı yolunda en ufak adım atılmayacak, ne Basın Kanunu, ne Toplantı Kanunu, ne Emeklilik Kanunu degışe cek, ne Hâkim Teminatı sağlanacak, ne Üniversiteye saygı yerleşecektir. Tabii ne de par- tizan idare son bulup, Radyo normal neşriyatına baş- lıyacaktır. Gerçek yumuşama tenkide tahammül ile başlar. 1959 D. P. sinin ise serbest tenkide mukave- met edecek hali kalmamıştır. O halde? O halde İnö- nünün maceralı seyahatinin ve vâki tecavüzlerin bü- tün yurtta yarattığı heyecanlı havayı, D. P. ye karşı doğurduğu büyük infiali geçiştirmek için girişilen son manevradan, şartlı bir Basın affı kurtarılabilirse, bugün hayırlı netıceler istihsali ümidiyle şırınlık mus— kası takıp takıştıranlar şükretmelidirler. "Hususi a- âka"ya mazhar bazı kimseler zaten aylardır hapis- te yatırıldıkları ve geri kalan kanuni müddetleri bir şey ifade etmez hale geldiği için artık kaçınılmaz bir kefaret manzarası da alan Basın affının -1957 manev- rasından elde bir Kırşehir işi katıldığı gibi- 1959 ma- nevrasının tek neticesi olması bu mecmuanın kanaa- tince en kuvvetli ihtimaldir.