OLUP BİTENLER deni Hukuk dersleri verdi. 1933 de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakül- tesine İdare Hukuku Profesörü tâ- yin olundu. 1951 senesinde, direktör- lüğünü yaptığı İdare u ve İ- dari İlimler Enstitüsünü kurdu. rd. Prof. Onar 1924 den bugü- ne kadar muhtelif gazetelerde, ec- nebi ve yerli meslek — dergilerinde sayısız makaleler yazdı. Kendisi, en fazla ders kitabı yazan ilim adamı- dır. Üç tanesi litografla basılmış, 9 cilt ders kitabı kaleme almaştır. Bu ders kitaplarının sonuncusu — 1406 sayfalık "İdare Hukukunun Umumi Esasları"dır ki talebeler bu muhteva ve hacim itibariyle — dolgun — esere "gayri menkul" lakabını takmışlar- dır. Ayrıca düzünelerle konferanslar yermiş, incelemeler yayınlamıştır. Ord. Prof.'un, zihni mahsulleri, üst üste dizildiği zaman kendisinin kısa boyunu geçer. Gayet güzel gilizce ve Fransızca konuşur. ca Bankalar caddesindeki yazıhane— sinde avukatlık yapar. Yalnız Tem- yizdeki ve Ş rayı Devletteki dâva- ları kabul e Bir tabıat âşığı olan Onar, başta musiki ve tiyatro olmak üzere gü- zel sanatlara karşı büyük bir alâka duyar. Rektörlüğü zamanında İstan- bul Üniversitesinin ağaçlandırılma- sı ve çiçeklendirilmesi ile — bizzat meşgul olmuştur. İyi bir aile baba- sıdır. YURTTA Rektörlerin en iyisi Onarın rektör seçilmesi, sadece ü- niversite çevrelerinde değil, bü- tan yurtta sevinç yarattı. Son yılla- rın üniversite hakkında yarattığı te- reddütler dağıldı. Üniversitenin, hür fikrin kalesi hâline geleceği umıdı kuvvettendi. Mesele sadece şahsi zaviyeden e- le alınırsa, rektörlük aslında hiç de cazip bir mevki değildi. Külfetleri, nimetlerinden çok fazlaydı. Rektör maaşı dışında 400 liralık bir ödene- nek alırdı. Rektörlüğün bir de 1959 da verilen 00.39. Tesmi plâkalı "Chevrolet" marka makam otomobi- li vardı. Her türlü ikbali — görmüş Onar için, ne makam otomobilinin, ne 200 liranın kıymetı olabilirdi. O- tomobili deseniz mevcuttu. — Maddi bakımdan refah içindeydi, O sadece, üniversite muhtariyetini kurtarmayı bir vazife bilerek rektörlüğe adaylı- ğını koymuştu. Hen de Egeli gibi, Timur gibi, kulis faaliyetlerine pek kulak asmamıştı. Sonra rektörlüğün geniş — selâhiyetleri yoktu. Senato ve İstanbul Üniversitesi Yönetim ruluna danışmadan yapabileceği tek iş hademe almak ve hademe kov- maktı. Ama eski Harbiyi Nezareti binasının muhteşem kapısının solun- daki bir kale burcunu andıran rek- törlük makamını işgal eden adam Onar gibi devâsâ bir şahsiyete sa- hip 1se İstanbul Üniyersitesine is- İ rengi vermeye muvaffak 0- lurdu Üniversit çevrelerinin ve Halk efkarının sevinci bundan ileri geliyordu. 16 Onarın rektör seçilmesine üzülen- ler de elbette ki eksik değildi. Üzü- lenlerin başında, hiç şüphesiz D. P. idarecileri vardı. D. alk ve ik- tidar arasındaki lerin dizginlerini bagımsız teşekkül- ele geçirmek için âdeta sistematik bir mücadeleye gi- rişmişti. Basına, sendikalara, talebe teşekküllerine, odalara, üniversiteye yapılan tazyikler bunun netıcesıydı ık Saminin idaresindeki bir üni- versıtenın D. P. idarecileri için "e- min" sayılmasına imkân yoktu. İk- tidar değil Türk — Universitelerinin, yabancı üniversitelerin bile hür fa- aliyetine tahammül — edemiyordu. Köprülünün Amerikan — Üniversite- sinde yapacağı konuşmanın Ankara- dâ uyandırdıgı telâş, bu tahammül- süzlüğün tipik bir örneğiydi. Bir Amerikan Unıversıtesının faaliyeti- Suut Kemal Yetkin Atları nereye koşalım ni değiştirmek elbette ki mümkün olmamıştı. Ama bir sefaret temsil- cisinin imzasıyla Amerikan Üniver- sitesine, Köprülünün Türkiyeyi tem- sil etmedıgını bildiren bir mektubun gönderilmesi suretiyle tahammülsüz- lük dışarı Vurulmuştu Böyle bir zih- niyetin Onar gibi bir adamdan muhtariyet» fîkrının şampiyonundan memnun kalmasına imkân yoktu. Onarın şahsında muhtariyet fik- rinin tâviz vermez bir taraftarını bulan. İstanbul Üniversitesinin dav- ranışının, Prof. Fikret Narteri rek- törlüğe yeni seçen Teknik Üniversi- te, Ankara Üniversitesi ve diğer ü- niversitelerin tutumuna tesir — ede- ceği şüphesizdir. Gerçi Ankara Üni- versitesinin yeni Rektörü Suut Ke- mal Yetkin ilk konuşmasında, halk efkârından iyi not almamıştır. Halk efkârı " mühim meselelerin mat- baa ve profesörler evi - olduğu" Söz- lerini arabanın atların önüne koşul- ması kadar garip karşılamıştır. Ama İstanbul Üniversitesindeki silkinişin dıger üniversitelere de sirayet etme- mesi — imkânsızdır. Dış Politika Londradaki taş! Her haliyle bir İngiliz — asilzadesi olan nazik tavırlı ve mütebessim ehreli adam, "Demek siz Muhalet- fettesiniz, peki ama, başınızdaki taş yarası nerede?" diyordu. Bu sözlere muhatap olan sempatık zat, suali cevaplandırmadı ve nezaketle mev- zuu değiştirmesini bildi Hâdise Londra Belediye Başka- nının, Atlantik Kongresi delegeleri şerefine meşhur Guild Hall'de verdi- ği resepsiyon sırasında cereyan edi- yordu. Başında taş ; C, D, Ş P. Başkan vekili Nüvit Yetkindi. halefetin başında taş yarası arayan da, harpte Alman donanmasına du- man attıran Amiral Gellico'nun bü- yük oğlu Lord Gellico idi. Tabii, bü- tün yabancılar gibi, o da Uşaktaki taş hikâyesini duymuştu. Bir nüktey- e dünyanın çok ufaldığını ve "taş" hadısesının acayiplipliğini belırtıyor— du. Gerçi Nüvit Yetkin de dünyanın eskiye nazaran çok — küçüldüğünü, içerde olan herşeyin dışarda duyula- cağını, dışarda duyulmaması iste- nen şeylerin içerde yapılmaması ge- rektiğini çok iyi biliyordu ama, ge- ne de bir yabancının önünde Türki- yenin iç meselelerini konuşmamayı tercih etti. Treni kaçırmadı! uild Hall'deki Ziyafet, Atlantik Kongresi delegeleri şerefine ya- pılan müteaddit davetlerden biriydi. Delegeler — Londradaki bir haftalık ikametleri sırasında, kongre çalış- maları, resepsıyonlar kokteyller, konserler arasında hummalı bir ha- yat geçirdiler. Birçok davete hayır demek zorunda kaldılar. Ama hiç bir ork'ta 4 sene oynan- n sonra, iki yıldır. Londrada bütün biletleri satılmış bulunan Fair Lady" piyesini kaçırmadı. legeler şerefine — verilen hususi tem- silde herkes mevcuttu. Royal Hall'- deki konser de ayni alâkayla karşı- landı. Bir "Lady"nin verdiği kokteyl- de de. Türk delegasyonu —Prenses Dürrüşehvar ile tanışmak — fırsatını buldu. Bu kokteylde Dürrüşehvarm da bulunacağını haber alan delegas- yon hemen hemen tam kadrosuyla hazırdı. Maamafih Türk delegasyonunun kadrosu bir hayli dar tutulmuştu. Memleketlerin delege sayısı, nüfusa göre tesbit ediliyordu. una göre Türkiye, Kongreye 37 delegeyle ka- tılabilirdi Ufacık Yunanistan bile öongre delege göndermişti. AKİS, 30 HAZIRAN 1959