16 Bir Teşhise Dair Resmî itibariyle olmasa bile şah- siyeti bakımından simdi İktidar partisinin en nüfuzlu simalarından biri, Kemal Aygün, meşhur "Va- tan Cephesine İltihaklar" mevzu- unda son zamanlarda bir izahı tar- zı buldu. Efendim bu muhalefet İk- tidara öyle şiddetle tecavüz edi- yor, öyle zalimcesine saldırıyor- muş ki ve bu hücumlarında o ka- dar haksız, insafsızmış ki "evinde sükunetle oturan muhterem hanım, Soğanağadaki muhterem hanıme— fendi" dayanamıyorlarmış ve "a- man azılı bir tecavüz geliyor, ye- rimizde oturmayalım, kalkalım Va- tan Ocağına gidelim" diyorlarmış. İşte, meşhur "Vatan Cephesine il- tihaklar"ın sebebi hikmeti buy- muş. Yoksa baskıymış, — menfaat vaadiymiş, paraymış - oyle mevzuu bile değilmiş! D. İst bul İl başkanının soyledıklerı kelı— mesi kelimesine budur Kemal Aygünün değil, aynı zamanda realist, mantı- ki ve başkalarının idrakini, selimini ' kendi idrak minden aşağı saymak safdilliğinde | bulunmayan bir insan olduğunu bi- lenlerin bu inciler karşısında hay rete, hattâ dehşete düşmemesi im- kansızdır Yoksa D. yükselmek, nüfuz sahıb olm damı mutlaka bir muayyen fıkır carkının içine sokuyor ve o çarkın bir parçası haline mi getiriyor" Zi- £ ra bugünkü "D. P. nin nüfuzlu si- ması Kemal Aygün"ün bu inci incileri- ni bir başkasının ağzından duy say- dı İstanbulun eski Şube müdürü, İstanbulun Eski Emnıyet müdürü; eski Emniyet Umum müdürü, hat- tâ eski Ankara Vali ve Beledıye Başkanı Kemal Aygün o kentlisine has neşeli kahkahalarından birini atar ve sonra basını sallıyarak "iş- te, partileri böyle sözler batırıyor, parti İiderlerini boyle sözler yanıl- tıyor, onların dış dünyayı görmele- rine mâni oluyor derdi. Halbuki şimdi " . nin nüfuzlu siması Kemal Aygün" bunları inanılmaz bir fütursuzlukla, işin kötüsü, bel- ki de hakikaten kendısını 1nandıra— rak söylemekten çekinmiyor. İhti- mal yarın, bunlara inanmayanlara kızacak, onları v hainliği itham da edecektir. Zira insan bir kere bir arabaya bindi mi, ister is- temez O arabanın gittiği yere ka- dar gidiyor. Aslına bakılırsa D. P. başka- nına teşhisinden dolayı hak verme- meki imkânsızdır. Dünyada hiçbir şey insanları,: hattâ insanların en gerisini en basitini, haksızlık ka— dar infiale sevkedem ez. Hele göz- lerin içine baka baka. yapıyorum işte, ne olacak" diye diye elde tu- tulduğu sanılan bir. kaba kuvvete dayanarak ika edilen — haksızlıkla- rın o haksızlığa doğrudan doğruya maruz kalanlardan pek çok geniş bir kütlenin tüylerini diken diken ettiğini bilmeyen yoktur. Böyle bir infiale en sağlam binaların dayana- madığı da ayrı bir hakikattir. Şimdi, düsünmek lâzımdır. Mu- halefetin iktidara tecavüzü, taar- ruzu! Yani binbir baskı altında ko- nuşan, mikrofonları sökülen, top- lantılarını polis kordonu altıda ya- anların, elinde vasıta olarak lâf- tan başka hiçbir şey bulunmayan- ların haksız tecavüzü, haksız taar- ruzu... Eğer bu, evmde oturan ha- yalnız sevimli #& z çevrelerınde, Kemal Aygün nımı, Soğanağadaki muhterem ha- nımefendiyi — galeyana getırıyorsa Kemal Aygün kendi partisinin ve kendi büyüklerinin yaptıkları hak- sızlıkların doğuracağı galeyanı dü- şünerek geceleri dehşetten uyuya- mamalıdır. Kasımpaşada P. hatibine tek mıkrofon çok gorule— cek Kemal Aygün sokakta topla- n halka hıtap edecek, D. P. Ge- nel Başkanı İzmire gıdınce okullar- dan iş yerlerine her daire tatil e- dilip vali tamimlerle — karşılayıcı kalabalığı -hattâ zorla, toplayacak, C H. P. Genel Başkanı İzmire git- tiğinde vali balo verilmesine dahi müsaade etmiyecek, parti kongre- lerine yasak diyecek. Hattâ türlü tertiplerle C. H. P. Genel Başka- nının İzmire gitmesi önlenmeye ça- lışılacak. Bir kopasıca el, en yük- sek polis âmirlerinin gözü önünde, milli kahramana taş atacak. Dev- let Radyosunda, İçişleri Bakanının muhalefete — cevapları acak, muhalefetin ne söylediği bilinmeye— cek... Muhalefetin protestoları baş- ka kanallardan duyulmasın diye, milli mücadeleden beri ilk defa ga- zeteler bembeyaz çıkartılacak. Mu- zaffer Kurbanoğlu bir şehre gidin- ce taklar kurulacak, bando çalına- cak, muhalefet liderleri ortada gö- rülünce coplar çalışaca Görülmemiş israf, — İşitilmemiş israf, işitilmemiş depdebe iki muh- ripli sefahatler, gümrüğe dahi uğ- ramayan bavul bavul eşya, aylar ve aylar, hattâ seneler senesi mec- lis gündemine sokulmayan tahki- kat talepleri -hem de yolsuzluk tahkikatı talepleri- parayla besle- nilen ve "yaşasın Menderes" diye bağırmak şartıyla en âdi yazıları yazmasına göz yumulan, hattâ yaz- ması istenilen irtica ve şantaj mec- muaları... Bunların yanında bazı- larına niçin zulüm edildiği Kemal Aygünce mükemmelen malüm bir sürü gazeteci hapishanede, bir sü- rü gazeteci mahkemede. Hayır, bu haksızlıklar — evinde oturan hanımı, Soğanağadaki muh- terem hanımefendinin kılını dahi kıpırdatmıyor da o dört bir tara- fından ballanmış — Muhalefetin üç milletvekili " taarruzu" adı verilen bir seyahate çıktı mı herkes Cephesinde soluğu alıyor! mal Aygünün teşhisinde bir ha- kikat yatıyor. Ama bu meşhur "Va- tan cephesine ilhaklar"ın hakikati değil, D. P. nin bugünkü halinin hakikatidir. Herşey o kadar açık ki!.. D. P. İl başkanı o incileri pro- paganda maksadıyla söylüyorsa bu. Kemal Aygünün bilinen — zekâsına uygun bır propaganda degıldır Ke- mal Aygün daha sini bulabilir. Yok, ustelık soyledıklerıne hakika- ten inanıyorsa.. O takdirde Kemal — Aygünün dostları için "Vah, yazık oldu Ke- mal beye de" demekten başka lâf kalmıyor demektir. Hele İstanbul İl başkanının nutkunu iki ellerini yana açara Üüyük bir mesuliyet İçinde -ve muhtemelen âlemi kör ve sağır addederek. "Bakın biz te- cavüz ediyor muyuz!" diye bitirdi- ği göz önünde tutulursa galiba es- ki Kemal Aygünü artık bulmak tatlı bir hayalden ibaret olacak. AKİS, 7 MAYIS 1959