İdare İdare Adamlarına Tavsiyeler. M ayısın ılk günü Uşakta bir va- li —her de daha — yukarlardan aldığı bir emre uyar C. H. P. Genel Başkanının mısafîr bulundu- ğu evden çıkmasını yasak ederken daha doğrusu yasak etmeğe çalışır- ke u valinin mezun olduğu Siya- sal Bılıgı]er Fakültesinde ak saçl bir idare hukuka profesörü yarının ıdarecılerıne vazifelerini — anlatmak- Ak saçlı profesör uzun yıllar bakanlık yapmış Tahsin Bekir Bal- taydı. Ve yarının idarecilerine, bu günün — idarecilerinin de Vazıfelerı başında — akıllarından çıkarmamaları lâzım gelen hususları hatırlatıyordu. Prof. Balta, talebelerine kanuni olmayan hareketlerden kaçınmaları- nı tavsive ediyordu. Bir idareci va- zifesini kanuna uygun olarak yap- maktan hiç bir zarara uğramazdı. Kendine verilen bir emrini kanuna uygun olmadığını ileri sürebilmek hakkına sahipti. Böyle durumlarda verilen emir yerine getirilmemeliy- di. Bir idare amirine, bulunduğu yarda yapılacak bir toplantı veya bir gösteriyi, ancak memleketin se- lâmeti ve sükünetini ihlâl edici ma- hiyette ise men etmek hakkına sa- hipti. Şahsa yapılan sevgi tezahürü salâmet ve sükünu bozucu, Zararlı bir şey olmadığı için bunu menet- mek yersizdi, kanunsuzdu. gün Türkivedeki idare âmir- leri kanunları harüyen tatbikte Za- rarlı çıkmazlardı. "Kanunsuz da ol- sa, emirleri yerıne getirmezsek işi- mizden oluruz" zihniyetiyle hare- ke eden bazı idare âmirlerine Prof. Baltanın tavsiyesi şuydu: Bütün i- dare amirleri siyasi tesirlerden uzak olarak hareket etmekte Iısrar ettik- leri takdirde her türlü mahzur orta- dan kalkardı. Türk idarecilerinin, kati — şekilde siyasi tesirler ve kanunsuz hareket- lerden uzak kalmaları, memleketi- miz için hayati bir meseleydi. Edebiyat Haftanın incileri Tarihte başka memleketlerde, bu neviden hareketlerin benzeri, me- selâ Roma üzerine yürüyüştür. Böy- le bir felâketten memleketimizi Al- lah korusun. Baştan basa sükünet ve huzur i- çinde kendi günlük işleri ile meşgul ve başında da kendi arzu ve iradesi ile seçtiği bir hükümet bulunan mem- leketimizde. Roma Üüzerine yürüyen faşistler, yahut Harzburg'ta, devlete alenen karşı koymuş ve onu artık tanımadıklarını beyan eden S. S. ler gibi, Türk Milleti ile onun Ş iktidarını evvelâ — sokaklarda arka- sından da kendi hariminde tedhiş et- meyi hedef tutan bu tertipli hareket- leri kökünden sökmek hükümetin ve iktidarın bugün en başta gelen ve müstacel vazifelerinden biridir. Namık Gedik AKİS, 7 MAYIS 1959 İktidar Tehlikeli Tohumlar Ekiyor Uşak ve İzmir hadiseleri, siyasi hayatımıza — kapkara bir istifham işareti getiriyor: Türkiyede vatandasın can ve mal emniyeti, Anayasada yazdığı gibi her türlü te- cavüzden masun" mudur? Yok- sa gözüne kan oturtulmuş par- tizanların şerrinden kurtulmak için, her vatandaş, — tecavüze karşı korunma imkânını bizzat mı arıyacaktır ? Uşak ve İzmir hâdiseleri, yirminci asır dünyasının dev- let anlayışına, bu bancı bir meseleyi. kiyeli için günün meselesi ha- line koymaktadır. Devrimizde Afrika — memleketlerinde bile münakaşasız kabul edilen bir mütea ite üzerinde -can ve mal emniyetini devletin — koruduğu mütearifesi — üzerinde- — bugün Türk vatandaşı uzun uzun dü- şünmek mecburiyetindedir. Na- s,| düşünmesin ki; Uşakta te- cavüze ugrıyanların yardım bekledıklerı Cumhuriyet poli— sınden "Biz emirsiz iş görm yiz." cevabını aldıklarını ışıt— miştir. Sopalar ve taşlarla mü- sellah eşkiyanın Cumhuriyet polisinin gözleri önünde canla- ra ve mallara kaydettiğini gör- müştür. Dahi kötüsü, bu hare- ketlerin bir merkezden — idare edilircesine devam ettiğini ve devam edeceğini -hem de res- mi ağızlardan- öğrenmiştir. Bu, 1959 Türkiyesi için ha- zin, hazinin de ötesinde dehşet verici bir manzaradır. Ne Cum- huriyet tarihinde, ne de daha gerilerde, — mütecavizlerin bu derece cüretkâr olduğu, daha doğrusu bu derece cüretkâr hi- le sokulduğu — görülmemiştir. Bir valinin, seyahat hürriyeti- ni — kullanarak vatandaşlarla temas vazifesini ifa eden bir siyasi partinin liderine ve di- ğer temsilcilerine, "Seyahat- İ karış- mam." dediği aklın almıyacağı Hele bir İçişleri Ba- kanının, o valinin ihtarını e- sas alarak, o siyasi partinin liderini ve "diğer temsilcilerini "seyahatten vaz — geçmediler" diye takbih ettiği ve tecavüz- lerden doğmak mesuliyeti on- ların sırt ne yüklemeğe — kalk- tığı hiç işitilmemiştir. Fakat gene görülmemiştir ki, herkesin tespit ettıgı müte- cavizi mağdur, mağduru mü- tecaviz diye ilâna — kalkanlar, mağduru koruyorum iddiasıyla mütecavizi — himaye — edenler, kimseyi aldatabilsin. e va- tandaş, ne de tarih, bu gibi yutturmacaları yutmamıştır. Barthelemy katlia- mında -netice farklıdır. ama- benzeyen tarafları olduğu için zikredelim- kimin — mütecaviz, kimin mağdur olduğunu ve ki- min mütecavizleri himaye et- tiğini bugün bütün dünya bili- yı Tıpkı bugünkü gibi, 1572 yılında yaşıyan Fransızlar da biliyordu. Mağdur — Fransızlar ve mağdurların safında olanlar, o zaman ekalliyetteydi; sesle- rini çıkaramadılar. Fakat ek- seriyette olsalardı, hele kahir ekseriyette olsalardı, Katherin de Medicinin ve diğerlerinin is- tikbali, herhalde tarihin yazdı- ğı ka dar da parlak olmıyacak- tı. Sunu akıldan çıkarmamak lâzımdır ki, halkın — emniyet duygusuyla oynamağa gelmez. Onda hir kere tecavüze karşı yalnız olduğu hissini uyandı- rın; polise, jandarmaya olan itimadın sarsın, arkasını geti- remezsiniz. O zaman onu, ken- dini bizzat müdafaa durumun- da göreceksiniz ve isteseniz de, istemeseniz de artık, bizzat ih- kakı hakkı -tabit — mukabeleyi bilmisil hakkıyla beraber- meş- ru tatbikat haline getirmiş o0- lacaksınız. Ya bu hak size kar- sı da kullanılırsa o Zzaman ne D olacak? Mese Genel Başkanının bır seyahatınde— -Zaferin tabiriyle- "vatandaşlar toplanıp Genel Başkanı şehır— den âdeta koysa”, rin iddiasına göre başına bır taş isabet etse ve derisini sı- yırsa" ne olacak? İçişleri Ba- kanı Gedik, mütecavizleri bı- rakıp, mağdur D. P. Genel Baş- kanım tecavüzle itham edecek mi? Ona "Madem ki ortalık karışık, niye seyahate çıkıyor- sun da. başına taş yiyorsun ?" diyecek mi? Zaferin — sefahat muhabırı bu hâdiseyi de, "Doğ- rusu manzara gorulmege de- ğerdi" cümlesiyle, tasvir ede- cek mi? — Havadisin Uşak te- cavüzlerine "Bir kere sınırler gerildi mi, böyle şeyler olur." diye meşruiyet tanıyan baş- muharriri, ayın şeyleri bu hâ— dise hakkında da — söyliyecek mi? İktidar yetkilileri ve neşir organları tecavüze alkış tatar- ken, hiç olmazsa bunları düşü- nüp biraz ihtiyatlı olmalıdır- lar. Çunku -Havadisin tabiriy- le- "rüzgâr ekmenin bir de fır- tına biçmesi vardır." Ve böyle rüzgârın getırecegı fırtına da, muhakkak ki bütün — millete, fakat ilk başta rüzgâr ekicile- rine Zarar getirecektir.