ZAMANINA KUŞ BAKIŞI ğından mütehassısların hakiki bir tereddüdü var idi. Boğazda sahil bataryalarının bu cephane durumu, son- ra gelen bütün Çanakkale seferleri esnasında, zihin- ler üzerinde korkulu bir kâbus tesiri muhafaza etmiş- tir. "Mısırda ve Çanakkale karşısındaki Yunan a lala- rında düşman askeri toplanıyordu. Karadan bir taar- ruza uğrıyacağımız ihtimal dahilinde görünüyordu. Zi- hinlerimiz bu ihtimali karşılamak için tedbir bulmak- la meşgul Düşmanın Gelibolu yarımadasının sarp kıyılarına çıkarılması en kuvvetli ihtimal sayılmıyor- u. Askerlerin Anadolu kıyısına çıkarak geniş bir ka- ra hareketi yapmaları daha ço timal dabilindeydi. Asıl mühim kâra taarruzu yarımadanın kuzey boğa- Saroz körfezinden bekleniyordu. Düşman bu suretle bütün boğaz tahkimatını çevirecek. Bulgaris- tanla Türkiye arasından ordumuzla hesaplaşacaktı. Bu esnada Liman Paşa ordu kumandanı olarak en çok ihtimalle meşgul görünüyordu. Liman Pasa denizden zorlayıp geçmenin muvaffakiyeti ihtimaline karşı da İstanbulu ve adaları hazırlamağa çalkıyordu. Sonra- dan anlaşılmıştır ki müttefikler arasında Saroz kör- fezine asker çıkarmak fikri ciddi olarak düşünülmüş ve bunun hararetli tarafları olan Fransız generali fik- ri kabul edilmeyince çekilmişti. "Seddülbahre ve Arıburnuna asker çıkarıldığı za- man bizde kıtalar her tarafı bekler bir halde dağınık bulunuyorlardı. Onun için yarımadanın 1stılaya karşı takviyesi parça parça ve heyecanlı olmuştur "En nazik durumda. Arıburnu karşısında — yalnız başına Atatürk 19 oncu fırkasıyla bulunuyordu. Ata- türk ilk çıkarma haberlerini alır almaz hemen fırka- sını harekete geçirmiş ve düşmana taarruz etmişti. Düşman baskınını görüş nüfuzu ile en iyi kavramış olan kumandan Atatürk sayılır. "Liman Paşa bu esnada 5 inci Ordu kumandanı olarak Gelibolu civarında bulunuyor ve güneye askeri ve her türlü malzemeyi yetiştirmeğe çalışıyordu. Geli- bolu yarımadasının güney nda ve istihkamların arkasında bulunan Atatürk en yakın tehlike istikame- tini kapamış ve durdurmuştu. Güneyde Seddülbahirden Alçıtepeye doğru ilerlemeğe çalışan kuvvetler de ol- dukları yerde kalmışlardı. İste kısaca, Çanakkalenin kara seferi böyle bir baskınla başlamış ve parça par- ça takviye edilerek, umumi harbin kanlı ve kahraman tabiatında en önde destanlarından biri bu suretle cere- yan etmiştir. "Çanakkale cephesinde yani Arıburnu ve Seddül- bahirde inanılması güç yakınlıkta bir siper harbi ce- reyan etmiştir. Cephelerin yakınlığı muharebe hatları- nın düşman donanması tarafından dövülmesini — belki mümkün kılmıyordu. Fakat bu hatların gerileri, hattâ sakiller ve Boğazın içindeki sefer vasıtaları mütemadi ateş altındaydı "Çanakkale cephesine hemen bütün Osmanlı, ordu- su bir defa girmiştir. Her taze kıta ayağının tozu ile bir. taarruz hareketine iştirak eder veya böyle bir ha- rekati karşılar ve 24 saatlik bir boğuşmadan sonra 15 bin kimlik bir tümen olarak harbe girmişse en çok 7 -8'ibin kışılık bir kuvvet olarak Çanakkale harbine alışmış olurdu "Agustos 1915 de İngilizler yeni bir baskın yaptı- lar. Kiçner ordusunun tümenlerinin böyle pir baskın AKİS, 7 MAYIS 1959 Mehmetçik Cihan Harbinde için hazırlandıkları biliniyordu. Bu kuvvetin- — Saroz körfezi sahiline çıkarılması ihtimaline. — Laman Paşa tekrar ehemmiyet veriyordu. Düşman taarruzu Arıbur- nunun kuzeyine, Suvle limanı civarına olmuştu. Bütün Arıburnu cephesi yeniden çevrilmek ve düşmek tehli- kesine maruz kaldı. Düşmanı Nisanda karşılayıp, dur- durduktan sonra teessüs eden cephe tümenine kuman- da etmekte olan Miralay Mustafa Kemal bey endişe ile vaziyeti takip ederken telefonla kendisine Liman Paşa fikrini sorar. Çare olarak Atatürk, kendisinin yeni cep- heye memur edilmesini söyler. Gerçekten Atatürk yeni açılan bu cepheye kumandan tâyin edildi. Düşman kumandanı karaya çıktıktan sonra uzun müddet askerlerini tertip etmek ve dinlendirmek için çok vakit kaybetmekle tenkid edilmiştir. Atatürk, düş- man kumandanının kendisini beklemek Vazıfesıyle mü- kellef olduğunu neşeli neşeli anlatırdı. Bu esnada her taraftan ele geçen kıtalar onun kumandasına veriliyor- du. Gelibolu civarında dar boğazı bekleyen tümenler de durup dinlenmeden muharebe meydanlarına koşu- yordu. Bu yeni cephe Atatürk kumandasında Anafar- talar cephesi adıyla askeri tarihte nam almıştır. Mu- harebenin idaresi hakiki bir sanat ve kahramanlık ese- riydi. Düşmanın Anafartalar taarruzu tara bir muvaf- fakiyetsizliğe uğramış ve düşman kıtaatı elverişsiz yerlerde ancak gece gündüz donanma himayesinde ola- rak barınabilmiştir. (Bu hatıratın her hakkı mahfuzdur. iktibas edilemez.) Kısmen dahi