Haftanın içinden KI BR |I S ıbrısla alakalı anlaşmanın esasları belli, olmuş bulu- K nuyor. Bu ua, Cumhuriyet hukumetının tutu- muyla mutabık degıldır Bu mecmuanın kanaatince, mevzuunda Cumhuriyet hükümeti tarafından senelerdir devam ettırılegelen basiretsiz ve ikaz din-. lemez, hayalleri realite yerine alan politika mukad- der neticesini vermış, dâva aleyhimize karara bağ- lanmıştır. Bunun siyasi mesuliyetini Cumhuriyet hü- kümeti tarih önünde yüklenecektir. Sayın Menderesin Zürih müzakereleri nevinden müzakerelerde bir ga- libiyet, veya mağlübiyetten bahse imkân olmadığı, hu- susundaki iddiaları ekseriya mağlüp tarafların, ilti- fat ettikleri bir fantezidir. Kelime olarak — galibiyet veya mağlübiyet kullanılmasa bile r müzakerede bir kazançlı taraf, bir de kayıplı taraf vardır. Bu mecmua, kazançlı tarafın Yunanistan, kayıplı tara- fın Turkıye bulundugu fikrindedir Bir noktanın herşeyden evvel tasrih edilmesi lâ- zımdır. Batı müdafaasının Doğu Akdeniz kesiminde- ki tatsızlığın ortadan kalkmış olması karşısında- se- vinmemeye ,hattâ rahat nefes almamaya imkân yok- tur. Menfaatleri eş bulunan Türkiye ile Yunanistan arasındaki kara kedinin uzaklaştırılması da aynı de- recede memnunluk uyandıran bir hâdisedir Zira Doğu Ak'denizdeki tatsızlık, aradaki kara realitelere aykırı durum, bunlar hic çıkmayabi- Yunan taleplerine karşı sesimizi yükseltmezdik, Âda üzerinde en küçük bir talepte bulunmazdık;,. İn- giltere ile Yunanistan karşı karşıya kalırdı ve muh— temelen netice bugünkü neticeden farklı olmazdı. Enosisin taksim tehdidi ile önlenmiş olduğunu sanmak için ya ziyadesiyle safdil, ya da siyasi tarihten ta- mamiyle habersiz bulunm k gerekir. — Kurbağaların tırkutulmesı vazifesini Türkiyenin üzerine alması ba- his mevzuu olmamak gerekirdi. Bu mülâhazalarla ko- parılmış bir fırtınanın bugün, mukadder netıceye var-. mak suretiyle dindirilmiş olmasını bir başarı, övünü- lecek bir zafer sanmak gürültülü bir'ticaretten cepte- ki para ile çıkıldıgı için bayram etmekten farksızdır İnsana "O h bütün vaveylaya ne lüzum vardı diye sorarlar. Cumhurıyet hükümeti irin sualin ce- vabini tarih önünde Vermek, son derece güç olacaktır. Kaldı ki Kıbrıs ile alâkalanmamızın iki hakiki sebebini, teşkil eden iki husus bugün, eskiye nisbetle aleyhimize değişmiştir. Cumhuriyet hükümeti bilme- lidir ki emniyetimiz bakımından Kıbrıs Cumhuriyeti İngiliz müstemlekesi Kıbrıstan daha az tekindir ve ırkdaşlarımız Kıbrıs Cumhuriyetinde İngiliz müstem- lekesi Kıbrista olduklarından daha az rahat edecek- lerdir. Bunlar iki kere ikinin dört ettiği kadar açık hakikatlerdir. Kıbrıs Cumhuriyeti, Türk menfaatleri bakımın- dan Enosisten sonra en kötü formüldür. Zaten bunun, bir hal çaresi olarak.bizzat Makarios tarafından or- taya atılmış bulunması Rumlar için ne cazip tarafla- rı olduğunun reddedilmez delilidir. Makarios, Grivas, Derviş... Türkler tarafından senelerdir telin edılen ve senelerdir kanlı hareketler tertiplemekten çekinme- yen bu insanlar şimdi, üstelik başlarında bir zafer ha- lesı Adanın mukadderatını hukuken ve fiilen ellerine almaktadırlar. Kâğıt üzerindeki garantilerin ellerinde kuvvet tutan kimselerce ne hale getirildiğini bilme- yen-'yoktur. Rum ekseriyetin adede dayanan hâkimi- yetini en kısa zamanda Ve ilk fırsatta Türkleri ezen, onları Adada yaşayamaz şekle sokan bir hâkimiyet haline geleceğini Zürih ve Londra anlaşmalarını ka- bul eden temsilcilerimiz hesaba katmamışlarsa ken- dilerini hemen ve samimiyetle realizme davet ederiz. Taksim tezi bu neviden tehlikeleri bertaraf ettiğin- kedi, lirdi AKİS, 21 ŞUBAT 1959 den -Cumhuriyet Hükümeti için bir şey söyleyemeyiz ama- Türk,milleti tarafından ciddi şekilde benimsen- miş, kabul edebileceğimiz son fedakarlık olarak dün- yaya ilân edilmiştir. Bunun gerisinde bir hal çaresi milli menfaatlerimizi haleldar etmektedir. Kıbrısı Avusturyâya veya Lübnâna benzetmek, oralarda tatbik sahası- bulan bazı formülleri Adayla alâkalı anlaşma kâğıtları üzerine geçirmek hiç kim- senin gözünü kamaştıramaz. r şeyden evvel 'bir husus açıkça ortada durmaktadır: Avusturyanın ve Lübnanm aksine, Kıbrıs kendi kendisine yeter bir böl- ge değildir. Bundan başka Avusturyada, yüzde yet- miş nisbetinde bir ekseriyet yüzde otuz nisbetinde bir ekalliyetle yân-yana yaşamamaktadır. Nihayet ne Avusturya için ne Lübnan için hakiki bir cazibe mer- kezi mevcut değildir. Kıbrıs Cumhuriyeti, eğer mut- laka bir başka Cumhuriyete benzetilmek isteniyorsa hatıra gelecek olan sadece H y umhuriyetidir. Bundan senelerce evvel, Hatay anlaşmazlığı dolayı- siyle -Doğu Akdenizde hava gene — gerginleştiğinde fırtına bir yeni Cumhuriyetin kurulmasını tarafların kabulü ile yatışmıştı. O zamanlar Cumhuriyet hükü- metinin basiretli tutumu sayesınde Fransa tarafından katlanılan' fedakârlığın hemen eşim, bugün Türkiye- ni'n yüklenmesi son derece dikkate şayandır Ve üze- rinde durmayı gerektirir. Hâtayda cereyan eden hâ- diseler, açıkça görülüyor, bizim için ters taraftan Kıbrista cereyan ediyor. Kıbrıs Cumhurbaşkanı Ma- kariosun Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmenin Türk?"olduğu kadar Yunanlı olduğu şüphesizdir. Ken- di kendine yetmeyen Hatay Cumhuriyeti nasıl nihai hal çaresine son adımı teşkil etmişse kendi kendine yetmeyen Kıbrıs Cumhurıyetının ayni neviden bir son adım" oldugunu görmek için kâhin sayılmaya lüzum yoktur Halbuki Cumhuriyet hükümeti Hatay hikâyesini tekrarlamak kudretine şartların değişikliği yüzünden sahip olmasa bile, bu hikâyenin başkaları hesabına tekrarlanmasını önleme imkânına pekâlâ sahiptir. On iki adanın devrini, İkinci Dünya Harbinden sıyrılmış olmamızın kefareti olarak sessizce ve göze pek çarp- mamaya çalışarak seyretmeye mecburduk. İtalyanla- ra ait toprakları müttefikler harbin hemen sonunda elbette ki İtalyanlar ve Almanlar tarafından yakılıp yıkılan Yunanistana vereceklerdi. O tarihte Türkiye— nin menfaati "Biz harbe girdik, Türkiye girmedi" tar- zındaki bir münakaşaya katiyen yol açmamaktı tekim o menfaatin .icapları mükemmelen yerine geti- rilmiş, on 1kıye çeyrek kala Almanlara harb ilân et- memize rağmen Türkiye galipler arasında yerini al- mış, milletlerarası teşekküllere pek az gürültüyle ka- bul edilmiştir. Bu günkü şartlar, altında ise Cumhu- riyet hükümetinin Taksim tezini kabul ettirebilmesi- ne hiç bir ciddi mâni yoktu. Hattâ bilinen, pek müş- kül ekonomık durumumuza ve âcil dış yardım ihtiya- cımıza rağm . Bunun için tutulan yanlış yolu terk etmek, hayalleri hakikat sanmaktan vazgeçmek, dış politikanın meydan. nutukları ve masalara yumruk in- dirmekle halledileceğini sanmamak, ikazlara, ihtar- lara kulak vermek, nihayet milli partiler arası bir politikayı gerçekleştırmek yetecekti. Fakat P. İk- tidarının bilinen zihniyeti Cumhuriyet hukumetını bu günkü başarısızlığı:'kabule mecbur, etmiştir Bunun ders olacağı hususunda bir teselliye dahi sahip bulunmamamız hikâyenin daha da acı tarafım teşkil' etmektedir. Kira grörüyoruz ki D. P. İktidarı Cumhuriyet hükümetinin bu muhteşem hezimetini da- hi millete bir zafer olarak kabul ettirmek sevdası pe- şindedir.