Hafız-i beşer nisyan ile malul değildir! HİLTONDAN GELİYORUM! enim Hilton'u bu üçüncü ziya- B retimdir. Şu gazetecilik- mesle- ğinin çile potasmda başımıza gel- medik bâl mi kaldı dersek yerıdır nkara Cezaevinin demir par- maklıklı kapısı önünde dıkılıp ilk defa kendimi beton duvarlar ara- sında bulduğum zaman, cebimdeki kalemin göğsüm üzerinde çırpınan yaralı, çaresiz bir kuştan nasıl farksız olduğunu bir kere daha an- ladım. İnsanoğlunun 1ç1ndekı tatlı, acı hatıraları kabuklaştırıp, derm— lemesme bir koşeye yerleştiren za- , bi mir parmaklıklar, bu b on duvarlar arasında bizlere çok şeyler ö Hürriy etı clort metrekarelik bir dehliz 1çkıde teneffüs etmenin, ma pusluğun bir sanıyesme bile katlan— manın ne deme ld unu bu çile- yi birazıcık çekm olanlar bılır Mahpushane edebıyatı yapa ufacık yazıda falanın, fılanı mer— hametini tahrik etmek istediğimiz zannedilmesin! Acı ve çırılçıplak realitenin, yüreğimizde, dudakları- mızda bıraktığı burukluk, bizlere yeter de, artar bile... Bugun bir avuç aydını duvar- ları araşma sıkıştıran, iki oda, bir holden ibaret 'Ankara Hilton de- mokrasi devrimizin şanına yakışan bir sembol olarak, ileride yazılacak mücadele tarıhımızde sımsıyah bir nokta olarak kalaca Her geçen gün, kadrosuna yeni takviyeler alarak bu k bir gaze- teyi idare etmeye yetecek kadar e- lemana sahip olmaya başlıyan Hil- tonda benim ismim "Turist Fethi"- dir. Bu ince ve zamanımıza yakışır etiket,,bana sevimli dostum, Hilto- nun gedikli müşterilerinden Şinasi Nahit Berker tarafından hediye e- dilmiştir. Burada, beni hakiki is- mimle gardiyanlar bile zor tanır İllâki turist sıfatının ismimin baş tarafına yerleşmesi şart. Bu şanın bendenize lâyık görülmesi cezala- rımın hafif olmasından sık sık Hıltonu ziyaretimden 1lerı gelmiş- Toplu hayâtın, bir arada uzun müddet beraber yaşamanın ihsanla- rı nasıl çocuklastırdığının en canlı misaline Hiltonda rastlıyabilirsiniz. Sabahleyin çay pişirilecek, kahval- tı edilecek, bardaklar yıkanacak. Herkes vazifesini bir metrdotel ka- dar bilir, burada. Çayın en demli- sini Metin Toker içer. Onun çayı AKİS, 21 ŞUBAT 1959 Fethi Giray Turist!.. ikinci postadan verilecektir. Fatin Fuat, sabah gazetelerini yatağında okumağa alışıktır, aynı anda çay bardağı elinde olacaktır. Ülkü Ar- man bu saatlerde modern resim ve son mavi bulut parçasının Hiltonun Ankara Hilton Ne günler, ne günler!, Fethi GİRAY üzerinde nasıl durması lazım geldi- ği hakkında Kurtul Alt konfe— rans çekm ektedir. Şınas Nahı arda en sin tır ve Ulkun n konferanstan gına getirdiğini hay- kırır, "Bu küçük Dingolar"ı bura- ya kım gönderdi diye acı acı şikâ- yet, eder. Şinasiye göre Dingo, mah- pushane dilinde küçük böcek de- mektir Bulut, güneş tepemize dikildiği zaman, M. bulva a bir ştır saat birisini kovalıyo rTumuş' gibi gı der gelir. Metin bitirir, bir de karsın pıste Fatin Fuat çıkmış, bır saat de o gider gelir. Yalnız Fati- nin, Metin Tokerden farklı bir de Isveç Jimnastiği vardır ki, görül- meğe değ Arkadan küçük Dingolar, yani Şinasi Nahitin küçük böcekleri: ÜUl- kü Armanla Kurtul Altuğ başlarlar M. bulvarında yürümeye. M h hanedeki gazetecilerin tek yü m yen insanı Şinasi, bu saatlerde hala ranzasmda vaziyettedir, lar, bardaklar yıkanacak. Bu meş- hur ikametgâhın bir tek masası ol- duğu için, herkes grup grup, sıray- la yemek yemeğe mecburdur. Biz gazetecılerm sofrası 6 kişilik ve dır. Bu yemeği nasıl yedıgımız ha- kıkaten görülmeye değer. n, yakasını akşama kaptırın— ca herkesın ehnde bırer kitap, ü- zerimize kap demir kapı açı- lıncaya kadar fasılasız bır okuma devresi başlar. Uyku denilen sihir- li rahatlığın burada zerresi yok dersem bana inanın. Herkesin bir uyumak gayreti içinde çırpındığı, gece yarısından sonra tam mana- sıyla belli o u arada birazıcık dalıp horluyanları kontrol etmek, yastıklarını, elle düzeltip, böğürle- rine sopayla' dürtmek Şinasi Nahi- fin asli vazifeleri arasındadır. Gece bir türlü başlar sevgili Akis okuyucuları bir türlü bitmez Hilton denilen mahpushanede. Hil- ton geceleri sırası gelince, o da u- zun uzun anlatılacak bir başka mevzudur. 17