SİNEMA Yaşar Kemal Bis!.. çarpmaktadır. Gurultulu karmaka- hassa başlangıçtan Halil'in köye, dö- nüşüne kadar olan kısımda — birkaç koldan gelişen paralel — anlatımdan dolayı-, kötü bir dublâj — yüzünden sahnelerin bütün samimiliğini bozan bütün filmlerinde oldu— msemek ve somur n iba- ret olduğunu sanan bir oyunda ayak dırıyor Beyaz perdede ilk defa gö- rünen Yılmaz Güney, kendinden tec- rübeli meslektaşlarından daha tabii bir oyun çıkarmağa gayret ediyor, fakat kameranın varlığını sık sık duyması, -"kamera — korkusu" ndan henüz tamamiyle kurtulamaması bu gayretleri baltalıyor. Geri kalanlar. köy filmlerinin kalıp tipleri içinde defelarca oynadıkları rolleri bir ke- re daha tekrarlıyor. Eğer"Alağeyik"ten Atıf Yılmaz hesabına bir ders çıkarmak gere- i rejisörün kendisine çalış- olarak, uzun bir hazırlık kısa bir çekim devresi seç- mesinin daha yerinde olacağı söyle- nebilir. Uzun hazırlık devresi, senar- yosunu daha iyi hazırlamaga "Ala- geyik" te aceleye gelmiş unsurların daha film çekılmeden önce kararlaş- tırılmasına yol açacaktır. Kısa çe- im devresi ise filmlerine daha ra- hat, daha tabii ve yapmacıksız bir hava sağlıyacâktır. Fakat Atıf Yıl- mazın herşeyden önce en Zayıf iki 30 noktayı halletmesi gerekir: Biri sağ- am bir senaryodan mahrum kalışı, öbürü oyuncu idaresindeki başarısız- lığı. Atif Yılmaz ne zâman eline sağlam bir senaryo alacak, oyuncu- larının seçimine ve idaresine ne za- man dekor ve aksesuvara — verdiği ehemmiyeti verecek ve bu iki mese- leyi hallettiği vakit ne elde edebile- cek? Kendisinden merakla beklenen budur. Her halde, on yıldan beri bir düzüneden fazla fılm çeviren ve pi- yasadaki rejisörlerin en önde gelen- lerinden biri olan Atıf — Yılmazın böyle bir denemeye girmesi zamanı çoktan gelmiştir "Gurbet" ejisör Osman F. Sedenin son ese- ri "Gurtbet'i daha — başlangıçtan mevsimin en kötü, fakat -maalesef - aynı zamanda en fazla para getiren filmlerinden biri olmağa — namzettir. Bu birbirine zıtiki netice aynı sebep- ten ileri geliyor: Başrolde Zeki Müre- nin oynaması. Anlaşılmayan taraf, Müreni dinlemek için filme gidenleri -bu da anlaşılır şey değil ya- lamak üzere ayrıca Sadık Şendilin senaryosuna niye ihtiyaç duyulduğu- ur. Eğer maksat Mürenin sesi ise, bu kadar gürültü patırdıya ne lüzum var? Mürenin birkaç şarkısını sah- nedeki söyleyişiyle aktarmak, biraz yaşayışından bahsetmek yeterdi. Ama — Mürenin, i isi bıle beyaz perdede beceriksizliğini kestırenler işi sağlama bağlamak is- mişler. Müreni öbür filmlerindeki gibi en inanılmaz rollere çıkarmak- ta devam ediyorlar. Müren bu fil- minde. Köprüdeki kayığı içinde ba- lık kızartıp satan, birini canlandırıyor. Müreni "çevresine — oturtmak" için yine bir sürü argo — ezberletmişler, bunlar da Her zamanki gibi ağzın- dan “"dökülüyor". Çevresine otura- mıyan Mürı hali ise, silindir şap- kalı, fraklı bir adamın balık kızartıp satması kadar gülünç, üstelik bu gülünçlük kayığın dışında da devam ediyor. Bunda, Şendilin yardımla- rım belirtmemek haksızlık olur. Şen- dil, tıpkı Yaşar Kemal gibi, senar- yolarında hep aynı şeyleri tekrarlar. -tabii başka birtarzda-. Şendilin an- layışına göre bir senaryo ne kadar çapraşık, "kutu kutu içinde" çeşidin- den birbirine geçme hikâyelerle do- lu, entrikası ne kadar bol. olağanüs- tü tesadüfleri ne kadar çoksa o ka- dar mükemmeldir.; Bu işde kabahat- li olan Sendil degıl bu senaryoları kabul eden prodüktör, ve rejisördür. Şendilin yeni senaryosunda, hizmet- çilik yaparken kendisine — tecavüze yeltenen zengin efendisinin oğlunu yaralayın erkek kılığına girerek ka- n ve Mürenin himayesine sığınan bir genç kız -Muallâ Kaynak- Mü- renin iki arkadaşı -Münir Özkul.Feridun Karakaya- ve genç kızı kötü yola sürüklemeğe 'çalışan biri kadın öbürü erkek iki randevu- cu -Melâhat İçli, Kenan Pars- var. Bu arada bir ırza tecavüz teşebbü- sü, bir öldürmeye teşebbüs, iki, ke- re randevu evine düşüş, iki kere ran- devu evine baskın, iki kere temize kere gidiş gibi olaylar arasında, MÜ- ren, herşeye rağmen yarim düzüne şarkı söylemek — fırsatını — buluyor. Hattâ, sırf Mürenin özel gardrobunu teşhir için araya bir de hayal sah- nesi eklenmiş, "Edi ile Büdü" film- lerindeki kıyafet ve oyunuyla Münir Özkul, "Berduş" daki rolünden iğre- ti alınan Feridun Karakaya. bu ağ- dalı melodramı sulandırmak için so- ğuk bir şaklabanlık yarışına girişi- yorlar. Bütün bu patırtıdan geri kalan üç şey var: Mithatpaşa stadyumun- da çekilen uzun bir futbol maçı bö- lümünde haykıran, tepinen, birbirle- rini hırpalıyan seyircilerin görüntü- sü arasına, stadyumdaki — "Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" Jlev- hasının sokulması. Bu, — rejisörün "sosyal hiciv” alanındaki buluşunu meydana getiriyor. Üstelik o kadar beğenmiş ki, dalgın seyirciler atla- masın diye iki kere tekrarlamış. İ- kincisi, er olarak askerliğini yapan ve kepi altından Tarzanvari saçları taşan Mürenin sevgilisine yazdıgı mektupta okuduğu cümle: evgi- lim, burnumda sinüzit hastalıgı bul- duklarından saçlarımı . Mürenin sevgilisini daha çok erkek kılığında göstermek ise filmin üçün- cü buluşu... Zeki Müren Saçı kepten - taşıyor AKİS, 21 ŞUBAT 1989