zakere heyetiyle temasa — geçmişti. Fakat, Moskovalı diplomatlar pa- zarlık kapısını bir hayli yukardan açmışlardı. İranın Rusya aleyhine iki taraflı bir andlaşmaya girmesine şiddetle muhaliftiler. Hele İran top- rağında Amerikan üslerinin kurul- masına razı olmiıyacaklarını 1srarla ileri sürüyorlardı. u flört işinin i hlıkelı mecralara doğru sü- rükiendıgını gören İranlılar müza- baltalamaktan başka çare kalmadığına karar verdiler ve yap- tıklarına yapacaklarına pişman ol- dular. Ama iş işten geçmişti Ve Rus- lar kendilerine oynanan oyuna hay- li kızmışlardı. Şahın derdi başka B aşbakan İkbal ve Dışişleri Baka- nı Hikmet böyle tehlikeli oyun- larla meşgul oladursunlar, artık saç- düğün mevzu - hayli ileri bir bildirdiklerine göre, undaki görüşmeler safhaya ulaşmıştır. "Babam yerinde adam" aria Gabriella Giuseppâ —Alde- M gonda Adelaide Ludovica Feli- cita Gennara di Savoia -Prensesin tam adı budur- Savoya hanedanının yetiştirdiği en güzel kızlardan biri sayılır. çoktur. Güzel şarkı söyler ve gi- . Tabii, bu kadar guzellık ve kabiliyet bir araya gelince -genç yaşına rağmen, prensesin talipleri Şah Pelilevi Prenses Elia Öp babanın elini!.. larına ak düşen Şah Hasretleri bam- başka işlerle meşguldü. Memleketi- ne bir veliaht hediye edebilmek için olmadık zahmetlere katlanan ve dü- ğün üstüne düğün tazeleyen kalın kaşlı hükümdar, fa oğlan ço- cuk doğuracak namzedi bulmuş gi- bidir. Tahrandaki sarayın müstak- bel kraliçesi, eski İtalyan kral aile- sinin mensuplarından Prenses Maria Gabriella'dır. Bazılarının iddiasına göre Süreyyadan da güzel olan Ma- ria Gabriella henüz onsekiz yaşın- dadır ve İsviçrede tahsildedir. Beş dili bülbül gibi konuşur ve tıpkı Sü- reyya gibi müthiş spor ve kaya düşkünüdür. Simdi Maria Gabriella'- nın ablası Prenses Maria Pia ile ko- cası Yugoslav Prens Alexandre, Şa- hın misafiri olarak Tahranda bulun maktadır. Saraya yakın — çevrelerin AKİS, 21 ŞUBAT 1959 de hayli çok olmuştur. Bunlar ara- sında en meşhuru, İspanya tahtı vâ- risi Don Juan'ın oglu Don Juan Car- Geçen yıl İtalyan gazetele- ri bu mevzuda, hayli neşriyat yap— mışlar, böyle bir izdivacın çok mü- nasip olacagını yazıp durrnuşlardır Fakat, prensesin tahsılıyle alâkalı mülâhazalar daha ağır basmış ola- cak ki, o zamanki dedikodular faz- la sürmemiş ve Maria Gabriella he- nüz evlenmek nıyetınde olmadığını gazetecılere açıklamıştır. Bu defa, İran Şahıyla alâkalı ilk şayialar ortada dolaşmağa başladığı zaman kendisiyle görüşen muhabir- lere şöyle demiştir "Hiç öyle şey İran Şahını şimdiye ka- dar ancak on dakika görebildim. Ba- bam yaşında adam; üstelik büyük babam kadar da yaşlı gösteriyor!" DÜNYADA OLUP BİTENLER Din meselesi imdi >” prensesin o zamanki sö nesinin ve Şahın ısrarı karşısında, pek para etmemiş ve evlenme işi az çok karara bağlanmıştır. Fakat hâ- lâ tereddütlü bazı noktalar mevcut- tur. İtalyanlar Katolik bir prensesin Müslüman bir hükümdarla evlenme- sini hiç de hoş karşılamamaktadır- lar. anlaşılıyor ki, gen özleri, an— Tahrandaki saray çevrelerine ba- kılırsa, bu gibi güçlüklerin yenilme- si pek fazla zaman — almıyacaktır. Onların iddiasına göre, Savoya hâ- nedanı, bu neviden evlenmelere hay- li alışıktır. Prensesin ablası Maria Pia. Prens Alexandre'la yani bir or- todoksla evlenmiştir; i i yanna'nın Ortodoks se unutmamaktadır. Tabii, man bir hükümdarla evlenmek biraz daha fazla küclük çıkaracaktır ama, bır yandan Tahranda Şahın gayreti, ndan da İsviçredeki — ablası Prenses Semsın uğraşmaları sonun- da herseyin yoluna gireceği günler yakındır. Cezayir Oyalama siyaseti rânsız Başbakanı Michel Deb- re'nin geçen hafta Cezayire yap- tığı ziyaret, birçok bakımdan, vak- tiyle Sosyalist Başbakan Guy Mol- let'nin başına gelenleri hatırlattı. Cezayirdeki nutuklarından birinde biraz hafif tu- milliyetçilik dozunu ta C lilere hürriyet vaa- dinde falan bulunan eski başbakan oradaki Fransızlar tarafından açılan taş, domates ve çürük yumurta yağ- muru altında canını zor kurtarmış- tı. Bu defa, de Gaulle'cü başbakan Debre'ye bir şey atan çıkmadı ama, geçtiği yerlerde aleyhinde çağıranlar, tezahürat yapanlar ek- sik olmadı. Halbuki, ihtiyatlı siyaset adamı mümkün olduğu kadar konuş- mamağa dikkat etmiş, — konuştuğu zaman da artık klişeleşmiş sözleri ağzına almaktan kaçınmıştı, Michel Debre, birtakım kısaltılmış formül- lerin veya yuvarlak lafların aleyhin- de olduğunu söylüyordu. Cezayir me- selesi sabırla ve karşılıklı anlayışla halledilecekti. Bunun için de, ö ve sükünun yerleşmesı memle- kette nizamın tesis edilmesi gerek- mekteydi. Halbuki, Cezayirdeki Fransız hal- kının beklemeğe hiç tahammülü yok- tu. Massu-Salan ayaklanması saye- sinde işbaşına gelmiş olan bir hü- ümetin kendı isteklerini hemen ye- rine getirmesini ve Arap milliyetçi- lerının sozlerıne pek aldırış etmeme- sini ıstıyorlardı De Gaulle hüküme- te, şimdiye kadar ıkı tarafı da o- yalayıcı bır yol gütmüş herhangi bır âl çaresine yanaşmamıştı Va- atlerle işbaşına gelen Debre hükü- 21