M U S Festivaller Mahzende caz Tniversiteliler Müzik Derneğinin, Ankarada bir musiki festivali ha- zırlamak, Türk bestecilerinin eserle- rini imkân nisbetinde çok sayıda ic- ra ettirmek, bir "Türk bestecileri Fo- rumu" tertiplemek, bir bestecimize eser sipariş etmek gibi memleketimiz. e hiç de alışılmış şeyler olmıyan, fakat batı memleketlerinin — musiki hayatının çok tabii hareketleri ara- sında sayılan, teşebbüslerinin en ö- nemlilerinden biri Ankara —Müzik Festivali — çerçevesi içinde bir caz konseri verdirmek oldu. Caz musiki- si, artık Batının sanat çevrelerinde, musiki sanatının bir dalı olarak ka- bul ediliyordu; Carnegie Hall, Met- ropolitan Operası, Royal Festival Hail, Paris Schola Cantorum gibi cıddı musiki yapılan yerlerde yıllar- dır caz konserleri veriliyor, konser- vatuvarlar bu arada Juillard gibi ün. lü bir musiki okulu- müfredat prog- ramlarına cazı dahil ediyorlardı. Ni- çin Ankara'da, Opera salonu, Kon- servatuvar, Milli Kutuphane gibi "klâsik" konserlerın verildiği' salon- larda bir caz konseri verilmesindi ? Fakat Dernek idarecileri, daha fes- tivalin diğer konserleri için salon te- min etmek hususunda operayla te- masa geçtiklerinde, peşin olarak şöy- le bir ikazla karşılaştılar: "Sakın ha, caz konseri vermek gibi soğuk bır şaka yapmaya kalkmayınız." Mil- li Kütüphanenin red cevabı daha ne- zaketli, fakat aynı derecede kate- gorikti. PKonservatuvar — salonunun temini için Amerikan Haberler Mer- kezi vasıtasiyle — Maarif — Vekâletine baş vurulduğunda Güzel Sanatlar mum. Muduru Cevat Memduh Al- tar "daha ce konservatuvar .salo- k verebilirseniz dedi. Aksi gibi böyle bir örnek vardı, İki yıl önce Gillespie or- kestrasının ziyareti esnasında, bera- ber gelen tenkitçi Marshall Stearns Konservatuar salonunda caz musıkı— si hakkında bir konferans bol. bol da caz plâğı ornegc rağmen C. M. Altar medi. Gerıye bir çare — kalıyordu: Konseri Türk - Amerikan Derneği- nin bodrumunda vermek. Geçen hafta Cumartesi günü öğ- leden sonra, konser salonundan çok alırsınız" çamaşırhaneye benziyen bu yerde bugüne kadar memleketimizde ku- rulmuş e iyi caz topluluğu -Erol Pekcan ve Arkadaşları bugüne ka- dar memleketimizde yerli bir grubun verdiği ilk tam ve saf modern caz musikisi konserinde buyuk bir ba- şarıyla çaldılar. Grubun başlıca ön solisti olan kornocu Melih Gürel, bu .topluluğun radyo yayınlarını takip edenlerin tanıdığı yumuşak tonunu, kolay tekniğini ve iyi kurulmuş cüm- ALİS, 8 ŞUBAT 1958 İ K İ lelerini ilk defa olarak konser dinle- yicisine sundu. rompetçi — Angelo Rota çalışım modern caz telâkkileri- ne uydurabilme yolunda ilerlemiye başlamıştı. Davulda Erol Pekcan, ge- ne düzenli ve rahat temposuyla dik- kat çekiyordu. Fakat en çok alkı toplıyan icracılar, piyanist Atilâ Ga- rai, kontrabasçı Selçuk Sun ve misa- fir davulcu Mike Harry oldu. Maca- ristanın en iyi caz musikişinasların- dan biri olarak tanınan 26 yaşındaki Garai, mükemmel tekniği, svvingi, hayal genişliği ve parlak — çatısıyla konsere seviyesini veren bir icracıy- dı. Programdaki parçalardan bir ço- ğunun düzenleyicisi ve birinin beste- cisi -Amerikada, Gerry Mulligan topluluğunun repertuarına girmiş ara O gün bilhassa formunda olan kontrabasçı Sun, bü- yük yuv. o atılgan ve gosterışh calışıyla salonda alkış fir- tınaları kopardı. Herhalde Selçuk Sun, konserin misafir kontrabasçısı Tommy Hardy'den daha çok takdir topladı. Mike Harry, dünya çapında Şöhret kazanmaya namzet bir davul- cuydu. Tenipo tutuşu gerçi soloları kadar doyurucu değildi. Fakat solo- larındaki ritm ve sonprite çeşitliliği, onu büyük caz davulcularının çapma yaklaştırıyordu Erol Pekcanla yap- tığı çift' davul gösterisi konserin en zevkli kısımlarından biri oldu. nserden çıkarken birçok dinle- yici; Turkıye de bugüne kadar -yerli bir caz teşebbüsünden, böyle icralar dinlememiş — olduğunu düşünüyordu. Konsere katılan bütün musikişinasla- rın cazı seven, ciddiye alan, sadece bir eğlendirme vasıtası-.saymıyan iyi yetişmiş sanatçılar oluşu bu başarıyı rtık Üniversiteliler Mü- bu çeşit sağlamıştı. zik Derneğinin konserleri Selcuk Sun Yıldız kontrabasçı tekrarlaması ve -Türk - Amerikan Derneği bodrumunun bu konserin at- mosferine nasılsa yabancı kalmama- sına rağmen- Cazı daha üst katlara çıkarması beklenir Bestecıler Varan dört Ihan Usmanbaşın "Müzikli Üç Şiir"i Amerikada dördüncü defa olarak, 19 Ocak gecesi New York'ta Kaufmânn -Konser Salonunda, "Ça- ğımızda Musiki" serisinin bu mev- simdeki ilk konserinde icra edildi. defa da soprano Atıfet Usmanbaş ta— rafından pıyanıst Debna di Domeni- ca ile birlikte, icra edilen parçalar, son beş ay zarfında Amerikadaki ic- ralarında kazandığı — başarıların en büyüğüne erişti New York Herald ' Trübune ten- kitçisi Lester Trimble, konserden 'şöyle bahsediyordu: "Dünkü parlak konserde... Elliott Carter, İlhan Usmanbaş, — Roger Goeb, Robert Di Domenica ve Char- les Wuorınen in eserleri sunuldu. Adı bestecilerden ilk üçünü hiç bir tereddüde m eden gerek işçilik ve gerek ifade bakımından en birinci sınıftandılar Duygu derinliği, İlhan Usmanba— şın ses ve pıyano için yazılmış "Mü- Zikli Uç Şiir "inin bir vasfıydı. Bu eserde, insan sesinin bütün imkânla- rı -mırıltı hariç- kullanılmıştı: fısıl- tı, konuşma, konuşma-şarkı ve sa şarkı. Parçaların refakat partileri muhteşemdi; sesin kullanılışı olabi- leceği kadar duyguluydu; eserin din- leyiciye yaptığı tesir çok büyüktü." Tenkitçi yazısını — "varol!" diye bitiriyordu. New York Times tenkitçisi Ross Parmenter ise eserin, soprano Atı- fet Usmanbaş tarafından "şahsiyeti- nin büyük cazibesiyle" icra edildiği- ni belirtiyordu. Sanatçılar Bir sopranonun macerası oprano Selma Emiroğlu — geçen Pazar günü Devlet Konservatuva- rı salonundaki konserinden — sonra, sahne arkasına kendisini tebrike ge- lenlere "başıma gelenler, pişmiş ta- vuğun başına gelmemıştır"' diyordu. Konserden az önce bir dostunun, ba lerin Kaya İlhanın, evine uğramış— tı. Konser heyecanından olacak kal- bi çarpıyordu. Amatör doktor Kaya İlhan sopranoya derhal bir çarpıntı ilâcı yetiştirdi ve o da kemali afiyet- le içti. Az sonra içilen'ilâcın yan- lışlıkla verilmiş makina yağı olduğu dehşet içinde keşfedildi. Amatör, dok- tor İlhan bu sefer, "yağları dağıtır" diye su kaynattı Tlınmasını bekleme- den içtiği kaynar su bu sefer de sop- ranonun ağzını, dilin, haşladı. Bütün bu olup bitenlere rağmen soprano Emiroğlu, yüklü bir progra- mı başarıyla söyledi. Ama — "bütün konser boyunca soğuk terler tüm" diyordu ve sopranolara şu tav- sıyede bulunuyordu:. "Konserden on— sakın makina yağı içmeyiniz.' 33