YURTTA OLUP BİTENLER di. Irak İsraili unutmuştu. İran Bah- reyndeki taleplerinden vazgeçmişti, Pakistan Keşmir dosyasını kapamış- tı, Saım Amcadan dolar musluğunu ardına kadar açmasını bekleyen müs- lüman memleketlerin susuzluğunu on milyon dolarcık teskin etmişti. Han- gi mucize yetmişiki saat içinde, Pak- tın herbiri başka türkü söyleyen ü- yeletine hep bir ağızdan "Dağ Başı- nı Duman Almış"ı okutturmaya mu- vaffak olmuştu ? Dünya, bu mucizeyi gazetecilerin bir türlü ısınamadıkla- rı Paktın Genel Sekreteri Halidi ve yardımcılarına borçluydu Genel Sek- reterlik Çarşamba günü akşamı de- legasyonlara tebliğin ilk - şeklini da- ğıtmıştı. 'Tebliğler, ne sihirdir ne ke- ramet, her delegasyonun kendi tür- küsünü aksettiriyordu. Kolları sıva- yıp yeniden çalışmaktan başka ça- re yoktu. Delegasyon şefleri he- men toplandılar ve dört saatlik na- zikâne pazarlıktan sonra ne şişi, ne kebabı yakan tebliği yayınladılar Ama Sir Nuri Said'Paşayı ikna hiç de kolay olmadı. Son dakikaya kadar Irak delegasyonunun başkam tebliğ- de "İsrail" kelimesi geçsin diye a- yak diretiyordu. Dulles'in bile bir is- teği vardı: Eisenhovver Doktrini do- layısıyla ortaya çıkan Mılletlerarası Komu izm" tabirinin yerine tebliğde Sovyetler Birliği" ibaresinin alma- ---- istiyordu. Uzlaş maktan — başka çare ktu— "İsrail" ve — "Sovyetler Birliği' tebliğde arzı endam etmiye- eklerdi. Ama hiç değilse İsrailden vazgeçen Nuri Saidin hoşuna gidecek bir cümlecik tebliğe konulmalıydı. "Orta Doğuda sulhu tehdit eden du- rumun adalet prensiplerine ve Birleş- miş Milletler Antlaşmasına uygun bir şeklide halli" bu sebeble kaleme, a- lınmişti Arâpçaya. tercüme edilince bu cümle, mülteciler ve İsrallin hu- dutları meselelerinin Arapların arzu- ladıkları şeklinde halledileceği mâ- nâsına gelecekti! Bu güzel cümlenin yüzü suyu hürmetine Iİrak delegas- yonu başkam, hiç sevmediği bir fik- rin, şalla örtülmek şartıyla, tebliğe İzmir C. H. P. Teşkilâtında göl- gede adamyoktur ve bu teşkilâtta vazife görenler gölgede — adamlarla idare olunacak şahıslar değildir. Mec- muanızın. 18/Ocak/958 tarihli nüs- hasının 14. üncü sahifesinde (C H- P. Kaynayan İzmir) başlıklı yazının şahsıma tealluk eden kısmının ha- katla hiç bir ilgisi yoktur. 1 — İzmir parti teşkilâtında yeni- ler eskiler ihtilâfı olmadığı gibi bir tarafın lideri olduğum yolundaki id- dia da bir vehim ve hayal mahsulü- dür. 2 Hayatımda hiç bir zaman gölgede adam olmadım. Düşünce ve kanaatlarımı daima söylemekten, ge- rektiği zaman memleket ve parti menfaatına açıkça mücadele etmek- ten cekinmedim 50 yılında memleketim olan Izmıre geldikten sonra partili arka- daşlarımın gösterdikleri arzu üzeri- 14 ne ve o zaman parti kurultayınca parti divanına aza seçilmiş bulundu- ğum hâlde partinin İzmir ili yönetim kurulu başkanlığım tercihan deruhte ettim Bu vazifede ağır ve ğüç şartlar için. de fasılasız olarak 905 yılına kadar arkadaşlarımın — itimadı ile Arkadaşlarımın devamını arzu et- tikleri itimatlarına ve hatta ısrarla- rına rağmen bu vazifenin başka arkadaşa devrinde parti ve memleket menfaatını gördüğüm için 1955 yı- lında bu vazifeden ayrıldım ve beni istihlâf eden arkadaşlarıma — elden geldiği kadar yardımcı oldum. Bu itibarla yazınızda (954 seçim- lerinden sonra yeniler, — seçimlerin kaybedilmiş olmasından — faydalana- rak parti içinde iktidarı ele geçirmiş» lerdir) beyanı da hakikata — uygun değildir. 4 — C. H. P listelerinde (İzmirli- lerin tutmadığı isimler) diye kimle- rin ima edilmek istediğini bilmiyo- rum: Yazınıza göre karşı tarafın li- derleri olduğu vehim ve İddia edilen Münir Birsel — arkadaşımla şahsım kastediliyorsa her ikimizin aday lis- tesinde İzmirlilerin tutmadığı ve is- temedikleri aday olup olmadığımızın takdirini sayın İzmirli — hemşehrile- rimle partili arkadaşlarıma bırakı- rım. Hususi maksatlarla — aksettirilen bu kabil haberlerin bir tetkik ve tah- kike tâbi tutulmaksızın mecmuanızda yer almasını ve bu dedi kodulara is- mimin karıştırılmış — olmasını derin üzüntü ile karşıladığımı — belirtmek isterim. Bu yazımın mecmuanızın ilk çıka- cak nushasında ve aynı sütunda neş- rini rica eder Şevket Adalan 30/1/958 girmesini kabul etti' e Hü n diğer savunma te- şekkullerı arasında işbirliği yapılma- sı sayam arzudur" lâfı da — böylece dünyaya geldi. Hepimizin — anladığı Türkçeye çevrilince bu cümle, Bağ- dat Paktının ilerde NATO ve SEA- TO'ya bağlanacağım ifade ediyordu. Turkıye ve Pakistan Paktlar arasın- daki bağların sağlamlaştırılması fik- rinin hararetli taraftarıydılar. aha bunun gibi bir iki ufak rötuştan son- ra tebliğ, ' uye milletlerin derin mem- nunıyetını aksettirmeğe hazırdı. fare doğurdu Ğeçen hafta sonunda ciddi Le Mon. le gazetesi konferansın hitamım şu başlık altında veriyordu: ""Bağ- dat Paktı Konferansı bir neticeye Vardı: Amerika on milyon dolar ve- ecek." Ağır başlı Fransız gazetesi haksız değildi. Hakikaten Paktın tek müsbet neticesi bu mütevazi kredi oldu. İktisadi komisyonun hazırladı- ğı muazzam projelere rağmen, Dulles daha fazlasına yanaşmadı. — Paktın müslüman üyeleri Rus yardımının astronomik rakkamlâra ulaştığım i- zah etmeğe çalıştılar. Nuh deyip Pey. "Bağdat Paktı gamber demeyen inatçı Dışişleri Ba- kanı, iktisadi bir vaazla — mukabele etti: Rus yardımı sanıldığı kadar mü- him değildi. Bu sadece bir muhasebe oyunuydu. Sam Amca da aynı muha- sebe oyununa başvursaydı, geçen sene Bağdat Paktı üyelerine yapılan tar- dımın 2000 milyon doları bulduğunu söyleyebilirdi. Ama muhasebe bılgıcı pek kuvvetli olmayan müslüman deşler dört memlekete yapılan on mil- yon yardımla, Moskovanın — sadece Mısıra açtığı son 200 milyonluk kre- mukayese etmekten kendilerini alamadıl Askeri sahada da durum parlak değildi. Türkiye Ba'ğdat Paktının NATO gibi tek bir kumandanlık al tına konması fikrini kabul ettireme- misti. Amerika gibi, bu — toplantıya niçin geldiği, pek iyi anlaşılmayan rak. mutad üzere bu fikri de beğen- memişti, Bunun üzerine askeri bir plânlama komitesi kurmakla yetinil- mişti. Zaten Karaside buna benzer bir teşkilât vardı. Bağdata yerleşen komitenin vazifesi nazariyattan Öte- ye gitmiyordu. Emrinde hiç bir aske— ri kuvvet yoktu. Müşterek - kurm heyetinden ve askeri kuvvetlerden mahrum olan NATO'nun Arapça nüshası, Batılı agabeyıne benzemek- ten çok uzaktı Bölgedeki komünist sızmalarına karsı ne tedbirlerin alındığı ise gizli tutulmuştu. Iİrak hariç — herkesin, Suriyedeki Rus ilerlemesinden endişe duyduğu malümdu. Zorlu, Suriyede- ki komünist sızmasının konuşmala- rın başlıca mevzuunu teşkil edeceği ni söylemişti. Gelgelelim bu — temel meselede bile; Irak diğer üyeleri ay- nı fikirde değildi. Nitekim Paktın, I- raklı Genel Sekreteri, yüz kadar ga- zetecinin kahkahalarına aldırmaya— rak toplantıda "Suriyedeki durum gö- rüşülmedi ve görüşülmiyecek" dedi. Genel Sekreterin bu lâfına peşten başka ne denirdi ki... İşte Paristeki NATO toplantısın- dan beri D. P. organlarının hazırla- maya ç lıştığı "Buyuk Zafer"in ve "tFetih"lerin makyajsız hikâyesi bun- dan ibaretti. Ankara konuşmaların- dan sonra nüfuzlu senatör Humphrey. Bağdat Paktı hakkındakı nıhaı hük- münü veriyordu: "bir tefri- ka kaynağı olduğunu 1sbat etmişti... Bir harp vukuunda bile, Paktın bır işe — yarıyacağı şuphelıydı Protokol Pahalı bir yolculuk G eçen haftanın sonunda Pazar gü- nü, İstanbulda öğle üzeri Galata rıhtimına — yolu — düşenler civar- da sıkı trafik ve emniyet tedbirleri alınmış olduğunu gördül Pazar, günleri burası, Istanbulıın en kalaba- lık mahallerinden biriydi. — İstanbul civarındaki birliklerde vatani vazife- lerini yapmakta olan erler hemşeh- rileriyle burada randevulaşıyor, bu- luşuyordu. Nitekim o gün de Gala- ta Köprüsünün başlangıcından Deniz- AKİS, 8 ŞUBAT 1958