Kahire ve Şamdaki nüfusunu gittik, çe arttıran Rusya herhalde durumdan memnundu. Amerika hiç te sevinçli gözükmüyordu. Suriyeli ve — Mısırlı müslüman kardeşlerin birleşmesi bi- ze sevinç verir diyen Zorlu ise her- halde artık eskı Fkrınde ısrar etmi- yordu. u yem n çocuğun babalıgım harhalde benımsemıyecek— Küba Caracas misali eçen hafta başında Güney Ame- rikanın sayısı hâlâ bir hayli kaba. rık olan diktatörlüklerinin birinde çile sinin dolmasını bekleyen halk, radyo- nun soyledıklerıne inanamadı. Kubalı— lar herhalde bir rüya görüyorlardı, her halde kulakları kendilerine ihanet e- diyordu. Jimenez'den daha az zalim olmayan Batista'nın — memleketinde radyo nasıl Küba halkını — Caracas misalini hatırlayarak umumi grev i- lânına davet edebilirdi? Fakat Ba- tista'nın çizmesi altında yaşayan Kü- balıların kulakları yanlış işitmiyor- du. Radyo hakikaten halkı Caracas'tı- lar gibi hareket etmeye davet edi- yordu. Zira Batista'nın aylardır sus- turdugu dünkü üniversite — talebesi Castro'nun adamları âni bir baskın- la radyoyu ele geçirmişlerdi. Hürri- yet ye seçim vâdıyla Küba halkını o- yalamağa çalışan diktatörün oyunla- riım halka açıklıyorlardı. Batista'nın askerleri acele radyo evine koştular, fakat Castro'nun cesur olduğu ka- dar tecrübeli adamları çoktan radyo- yu terketmişlerdi. Altı aydır devam eden amansız çarpışmalara rağmen Batista bir tür- lü halktan yardim gören genç Cast- ro ve taraftarlarını susturamamıştı. Diktatör mecburen en son ve en teh- likeli oyununu oynuyordu. Yeni seçim- lere karar vermişti ve seçimleri tam bir komedıye benzemekten kurtarmak için sansürü —kaldırmış ve askıdaki ferdi hürriyetleri -hiç değilse lâfta - tanımıştı. Fek tabii ki Castro'nun bölgesi olan Kübanın en mühim eya- leti Oriente'de bahşedilen bu haklar- dan faydalanamıyorlardı. Oriente'de sansür devam ettikçe basın Castro'- nun hareketini Kalka duyuramıyacak- tı. Zaten basın hürriyetini bahşeden Castro, gazeteleri kendi kendilerini sansüre davet ediyordu. Buna rağ- men Küba'nın cesur haftalık mec- muası Bohemia, herhalde halka Ori- ente eyaletinde cereyan edenleri du- yurmak fırsatım bulacaktı. Castro' yu susturamayan diktatör, Haziran a- yında seçim yapmayı kabul etmekle, tehlikeli bir oyuna girişmişti. Ama Castro bu oyuna inanmamakta hak- . İç harbin bütün şiddetiyle'.de- vam ettiği, kuvvetin kanun'yerine geçtiği bir anda seçim komedisi ve sözde iade edilen haklar nasıl ciddi- ye alınabilirdi? Bununla berab Kübadaki — Amerika — Sefiri — Earl âmith aynı fikirde değildi. Seçimle- rin "şayanı kabul" olduğunu söylü- yordu. AKİS, 8 ŞUBAT 1958 İKTİSADİ VE Petrol Emareler ve ümitler B u haftanın ilk günü Petrol Dairesi eisi Emin İplikçinin Zafer'ga- zetesine verdiği beyanâtta ümit ve emareden başka birşey yoktu. Petrol işi zaten bir kumardı. Fakat geçen yıldan beri memleketimizde petrol a- rayan şirketlerin sayısının — artması ve faaliyetlerinin hızlanması tabii ki umarda kazanma şansım arttırmış- tı. Belki beklenilmedik anda sevinçli haberi işitecektik. Şimdilik Garzan ve Ramandan başka yerde istihsal yapılmıyordu. Bu sebeple petrol ku- marına güvenerek iktisadi kararlar- da kumar oynamayı haklı bulmaya imkân yoktu. Dereyi görmeden pa ları sıvamak, mevcut güçlükleri' daha Petrol kuyusu Ya — tutarsa? da arttıracaktı. İktidar mensupları Emin İplikçinin objektif beyanatını dikkatle okumalıydılar. Bu . arada Türkiye Petrolleri Anonim Şirketi- nin dövizsizlik yüzünden çektiği sı- kıntıları da hatırlamalıydılar Tasfiyehane işi .) Ecnebı şirketlerle hukumetımız a- rasında. İskenderun veya Mersin- de 3,2 milyon kapasiteli bir tasfiye- hane kurulması da kararlaştırılmıştı. Bir aksilik olmazsa -ki aksilikler git. tikçe çoğalıyordu- tasfiyehane, Türki- yenin petrol ihtiyacını rahat rahat karşılayacaktık O zamana kadar kâfi tarda petrol bulunursa dış öde- me terazisinin muvazenesini bozan a- ğırlıklardan biri kalkmış olacaktı. Ta. bil ki ecnebi şirketlerin bu kararını Türkiyede mutlaka petrol bulunaca- MALİ SAHADA ğının kat'i bir delili saymak hatalıy- dı. Tasfiyehane ve petrol istihsali a- rasında mutlak bir münasebet elbette ki yoktu. Petrol bulunmazsa ecnebi şirketler dışarıdan getirdikleri ham petrolü işliyeceklerdi. İstanbulda ku- rulacağı söylenen ufak tasfiyehane- ye gelince, yıllardır lâfı edilen' bu hikâye daha rensip — anlaşması"”, safhasından 1ler1 gitmemişti. Ya petrol boruları bir oldn Y Zafer gazetesinin | bıttı diye takdim ettiği, İran'dan gelecek olan petrol boruları ne âlem- deydi? Irak petrollerinin — akıbeti malümdu. "Adeta bir memleket gibi Olduğumuz Irak" petrol borularının Türkiyeye akıtılmasına razı olmu- yordu. Saten, denk bütçelerin süsü petrol borcunu ödemeye bile niyeti yoktu. Ama bir anlaşma imzaladığı- mız soylenen Iranlılara ne olmuştu? Emin İplikçinin bu mevzua dokun- mamayı tercih etmesi herhalde se- bepsız değildi. Mutlaka birşeyler var- dı. İranla son dakikada ihtilâflar başgöstermişti. Petrol borularından alınacak vergi ve ihtilâf vukuunda başvurulacağı — hususlarında mak mümkün olmamıştı. Zaten Kum petrollerı ilk ümitleri haklı gös- terecek kadar zengin çıkmamıştı. Son derece bereketli gözüken ilk ku- yunun' İstihsali gittikçe — azalmıştı. Petrol bereketli bile olsa, büyük ya- tırımlara ihtiyaç vardı. Bu işin tek başına üstesinden gelemiyeceğini bilen İran hükümeti henüz bir ecnebi şir- ketle anlaşmaya varamamıştı. Siyasi sebepler dolayısıyla büyük şirketlere yanaşmayan İran, — İtalyayla müza- kerelere girişmişti. Hâlen Japonlar- la konuşmalar devam ediyordu. Vel- hasıl etrafında çok gürültü yapılan petrol boruları işinden daha uzun müddet' konuşulacaktı. İşte bulunması için bütün Türk- lerin dua ettiği petrol işi hâlen bu safihadaydı. Şimdilik sadece ümit ve emareler vardı. Halbuki, Zafer ceri- desi petrol mevzuunda ne büyük ü- mitler uyandırmıştı. Ümitleri, suku- tu hayaller takibedecekti Yine Zafe- rin yazdığına göre sukutu — hayalle- rin takibettiği yalancı ümitler. uyan- dırmak gizli komünistlerin denenmiş bir taktiğiydi. Şu Zaferin gizli köşe- lerinde herhalde birşeyler gizlen- di.'” mekteydi Kalkınma Yeni bir rapor fakat gayretli İKA bu haftanın ilk günü, A- merikalı mütehassıs Richard D. Ro- binsori'ün memleketimizin iktisadi durumu hakkındaki yeni Traporunun kısa bir —hülâsasını — neşrediyordu: Kalkınma meselesinin anahtarı, ve- rimi artan istihsalde, bilhassa zirai istihsalde bulunmaktaydı. Sanayileş- me ancak artan zirai istihsalin, temin 21 üteyazi, Ajansı,