TİYA Festivaller Çalkalanan İstanbul 3 Kasım Çarşamba günü Tepeba- şındaki Dram Tiyatrosunun fu- ayyesini, genç ve alabildiğine he- vesli bir kalabalık — doldurmuştu. O gün "İkinci İstanbul Dünya Üni- versite Tiyatroları Festivali" yordu. Frankfurt, Muncster, burg, Venedik, İstanbul ve Ankara- nın genç, tıyatrocuları bir kere daha ve bu kere memleketimizde bir araya gelıyorlardı Bu arada başka festival- lerde tanışanların — yeniden buluş- da görülecek şeydi. Bu fes- tıvallerde hiçbir nutuğun, hiçbir and- laşmanın kuramıyacağı büyük dost- hıklar kuruluyordu. O gün saat 15 de yapılan açılış merasiminde festivale katılacak olan tiyatroların mensupları halka takdim edildiler. Bu arada konuşan festival organizatörleri hükümetten hiçbir maddi yardım göremediklerini belirt. tiler. Bereket Vali Gökay yardımla- rına koşmuş ye kendilerine Dram Ti- yatrosunu temin ederek — festivalin yapılmasını yarı yarıya — garantiye bağlam Talebe federasyonunun enerjik i- darecileri misafirlerini Sirkecinin u- cuz otellerinde ağırlamak, hiç rek- lâm yapamamak pahasına da olsa dünya çapındaki bir kültür festiva- lini ikinci defa organize etmenin şe- refini, Türk Üniversitelerine kazan- dırıyorlardı. Festival başlıyor ynı günün gecesi ilk temsili Ham- burg Üniversite Tıyatrosu verdi. Oynadıkları piyes Kishon'un "Büyük İltimas"ıydı. Piyes modern bürokra- sinin hicvini yapıyordu. Hamburglu- lar alkışlandılar. Fakat bu oyundaki başarıları hiçbir zaman tam sayıla- mazdı ; Ertesi gün matinede, — İstanbul Gençlik Tiyatrosu yer almıştı. Genç- lik Tiyatrosunun oynadığı ilk piyes Reşat Nuri Dragonun "Halet'"iydi. Tiyatroyla uzaktan yakından hiçbir alâkası olmayan böyle bir eserin bir amatör tiyatro repertuarındaki yeri- ni ve hele böyle bir piyesle koca bir festivale katılmanın mânâsını hiçbir seyirci anlıyamadı Gençlik Tiyatro— sunun ikinci piyesi olan "Çocuklar" oturmamış olmasına rağmen seyredi- r bir piyesti. Bilhassa dekorundaki orıjınalıte seyircinin dikkatini — çek- Goldoninin Çocukları ynı günün gecesi Venedik Ca'fos- cari Tiyatrosu, Goldoninin Venedi- ğini oynadı. Oyun, sahneye koyan Gi- ovanni Poli tarafından — Goldoninin piyeslerinden alınan sahnelerin bir- leştirilmesiyle, meydâna getirilmişti. Birinci perde başlayıp da bittiği za- man bütün seyirciler sarhoşa — dön- müş, — olanca — kuvvetleriyle — sah- AKİS, 30 KASIM 1957 T R O nedekileri alkışlıyorlardı. Bu perdede Venedikliler, Goldoninin meşhur tipi rlekinonun metamorfozunu, Come- die de 1' Art bale pandomimiyle gös- termişlerdi. Bundan sonraki perdeler- de de' Goldoninin tipleri bir bir ramp aydınlığına geldiler. Dram tiyatrosun daki seyircilerin çoğu o gece tiyatro- nun, bildiklerinden çok daha başka türlü bir sanat olduğunu anlamışlar- dı. Oyunun her tarafı, bütün hareket- leriyle bir dantela gıbı örülmüştü. Seyirciler birinci perdedeki bale pan- domimi soluk almadan takip ettiler. Diğer perdelerdekı Goldoni sâhnele- rindeyse dil bilmeyen — seyircilerin kahkahaları butun salonu doldurup, taşırdı. Festivalin hemen bütün oyunları- nı seyredenlere şüphesiz en büyük tesiri yapan "Venezia di Goldoni"nin Wolfgang Alman tiyatrosunda yeni bir yıldız ilk perdesindeki bale paridomim ola- caktı. Hele arada Arlekinonun bir perendeli antresı vardı ki bu, çok az oyuncunun yapabileceği _bır işti. Aslında, bu roldeki oyuncu, İstanbul seyırcısının şimdiye kadar görmedi- ği kalitedeydi. Festıvalde bizimkiler kıncı İstanbul Festivali, memleke- mizdeki amatör tıyatroların faz- lalıgını bir kere daha açıkça gösteri- yordu. Festivale Ankaradan bir ve İstanbuldan yedi olmak üzere sekiz amatör tiyatromuz katılmıştı. Kaldı ki bu sekiz tiyatronun dışında — A- kademi, Genç yuncular, Teknik Unıversıte gibi amatör tiyatrolar da vardı ama bunlar festivale katıl- mamışlardı. Nevar ki, bazı lise tiyat- rolarının da festival repertuarına a- lınması, Dram Tiyatrosu sahnesinde hiç de bu festivale yakışmayacak oyunların çıkmasına yol açtı. Galata- saray Tiyatro Klubünün, Alman li- sesinin ve hele Sen Jozef Talebe Ti- yatrosunun oyunlarım ciddiye alabil- mek birhayli güçtü Üçüncü günün matınesınde Anka- ra ÜUniversiteliler Tiyatrosu yer al- mıştı.. Saarbrucken festivalinde An- karalıların Georges Neveux'nün "İ- kili Sistem"iyle başarı kazanmış ol- maları, İstanbul seyircisinin alâkası- nı bu oyun üzerine çekmişti. Anka- ralılar oyunlarını İstanbul seyircisine de sevdirmesini bildiler ve hayli alkış topladılar. Bu arada oyunu paradiden seyreden Alman gençlerı güzel bir jestle sahneyi çiçek yağmuruna tut- tular. Bu temsilden sonra festival prog- ramında ani bir sarsılma oldu. Son dakikaya kadar beklenen üç Yugoslav Tiyatrosu gelemiyeceklerini bildirmiş. lerdi. Bunun üzerine o gece Zagrep Üniversite Tiyatrosunun oyunu yerine matmenın başarılı temsili "İkili Sis- te bir kere daha tekrarlandı. Festıvalın diğer başarılı Turk Ti- yatrosu da Robert Kolej Tiyatro- suydu. Robert Kolejliler, festivale Samuel Beckett'in Pariste bile yeni temsil edilen tek perdelik iki eseriy- le katılıyorlardı Bunlar "Partinin on Öözsüz Oyun' Genç Kolejlıler böylece başarının yarısını isabetli bir oyun seçimi yaparak ka- zanmışlardı. Çünkü Beckett o kadar uvveth bir yazardı ki onu kötü oy- k bile zordu. Robert Kolejliler de ilk piyesteki haddinden fazla dur- gun ve statik, ikinci piyeste de ha- reket tekrarları olan rejiye rağmen Becketti anlamış bir oyun çıkararak hakları olan alkışı topladılar. Festivaldeki üç başardı Türk Ti- yatrosurıdan birisi de Cep Tiyatrosuy— Cep Tiyatrosu önce Tenness Wıllıams dan "Çökme Tehlıkesı Var 1 sonra da Plautus'dan "Amphitrion" u oynadı. Cep Tiyatrosu — festivale Küçük Sahnede temsiller veren pro- fesyonel bir kadroyla katılmıştı. A- matör ölçüler içinde ele alındıkları vakit başarılı görünen bu kadro için, profesyonelliğin henüz erken olduğu festivaldeki oyunlarından anlaşılıyor- du. En bariz hataları diksiyonlarının bozukluğu ve iyi Türkçe konuşama- mak şeklinde tebarüz ediyordu. Ne- var ki oyunları, bilhassa "Amphitri— on" metin dışı esprilerıyle seyirciyi çekti, dolayısı ile de p Tiyatrosu İ seyircisinde musbet bir in- tiba bırakmasını bildi. Kasımın 13 ünde başlayan festi- Val, programdaki bazı değişikliklere rağmen tam bir hafta, bütün hızıyla devam etti. İstanbul bu bir hafta i için- de temsilleri, kritikleri ve konferans- larıyla tam bir tiyatro haftası ya- şadı.. Nihayet 20 kasım gecesi; sa- baha kadar verilen bir baloyla fes- tival kapandı. Bu haftayı İstanbulun sanatseverleri uzun yıllar unutamıya- ca 27