YURTTA OLUP BİTENLER toplattırılmıştı. Bu sefer ise matba- el konuyordu. Ziyam büyüktü. Bu bakımdan Savcıya bir espiri ile değil düpedüz bir sualle cevap verdi: "— Dolmuşu toplatmak ıçın eli- nizde yazılı bir karar var mı? Hicabi Dinç bir ara şaşırır gibi oldu. Hiç de böyle bir cevap bekle- niyordu. "— Hayır" Savcının elinde boyle bir karar yoktu. Ama madem ki Turhan Sel- çuk istiyordu. Böyle bir karar alabi- lirdi. Bileğindeki saate baktı. Saat 12.05'i gösteriyordu. Resmi daireler paydos olmuştu. Eğer Turhan Sel- çuk saat 14 de "teşrif ederse" böyle bir kararı kendisine gösterebilirdi. Turhan Selçuk son derece çaresiz ama kızgın bir eda ile dışarı çıktı. Ertesi sabah Turhan — Selçuğun kardeşi ve Dolmuşun Yazı İşleri Mü- dürü İlhan Selçuk Savcılığa gitti. Toplatma kararının tarih ve numa- rasını Öğrenmek istiyordu. Savcıyla bir buçuk saate yakın konuştular. Mesele anlaşılmışta. Dolmuşun toplattırılan bir evvelki — sayısında Menderesin köylü kıyafeti ile bir karikatürü neşredilmişti. O sayı onun için — toplattırılmıştı. — Matbaada el konulan sayıda ise Menderes V ka- binesi ile ilgili bir karikatür vardı. Hicabi Dinç, Menderesin karikatürü- nün yapılmasını istemiyordu. Yahut istemiyenlerin arzusunu yerine geti- riyordu. Politikacılar Amatör bir "hakem" Yozgat Cezaevinde mevkuf olarak bulunan 31 sanık, geçen haftaiçin- de birden bire şiddetlenen kışın so- ğuğundan hayli müteessir olmuşlardı. Gerçi gerek Hapishane idaresinin gayreti, gerekse Yozgat C. H. P. il teşkilâtının himmeti sayesinde yat- tıkları koğuşa sobalar kurulmuş, bol odun ve kömür temin edilmişti ama ene de geceleri koğuş müthiş soğuk oluyordu. Sanıkların hemen hepsinin ilk sorguları yapılmıştı. Bu arada ilk sorgusu sonunda başkaca bir sabıka- sı olup olmadığı hususunun sorulma- sına ve şayet sabıkası yoksa 10.000 lira nakdi kefaletle tahliyesine ka- rar verilmiş olan Cemil Sait Barlas hakkındaki yazıya hâlâ bir cevap gelmemişti. Cemil Sait de bu ceva- bın bir hayli gecikeceğine kanaat getirmiş olacak ki, Ankaradaki evi- ne yazdığı mektupta kış için kendi- sine daha kalın bir palto ve kaza gönderilmesini istemişti. — Diğer sa- nıklar da aynı hazırlık içindeydiler. Bir çoğu memleketlerindeki aileleri- ne kışlık elbise göndermelerini ister yen mektuplar yollamışlardı. Sanıkların — günleri — büyük bır yeknesaklık içinde geçiyordu. Hap hanede ne derecede rahat olunabılırse o derecede rahattılar. Hapishane ida- resi kendilerine mümkün olduğu ka- dar iyi muamele ediyordu. Ama ge- ne de sanıklarla canları sıkılıyordu. 16 Cemil Sait Barlas Muvaffak bir. hakem Hele Cemil Sait adeta bunalmıştı. İlk günlerde can sıkıntısını gidermek için hapishane korıdorlarında sabah- tan akşama ka 'volta atmıştı" Ama volta atmak da Cemil Saiti sıkmıştı. Dünyada en sevmediği şey boş durmaktı. Kendisine bir iş bulma- lı, meşgul olacak' bir şeyler yapmalıy- dı. Nihayetbir gün Ali İhsan Göğüs ve arkadaşlarıyla kafa — kafaya vermiş düşünürken bir fare buldular. Hapis- Ali İhsan Göğüş Gazetecilikten öğretmenliğe hanede okuma yazma bilmeyen bir hayli mahküm vardı. Bunlara okuma yazma öğretebilirlerdi. Hemen dışar- dan alfabe aldırttılar. Hapishanedeki okuma yazma bilmeyen mahkümlar- dan okuma yazma öğrenmek istiyen- lerin sayısını tesbit etmişlerdi. Alfa- beleri bunlara dağıttılar. Kalem kâ- ğıt temin ettiler. Hapishane idaresi de kendilerine bir kara tahta temin i. Böylece bütün noksanlar ta- . Hemen o gün derslere başlandı. Yozgat Cezaevi büyük bir dershaneye dönmüştü. — Yedisinden yetmişine kadar pek çok mahküm okuma yazma öğrenmek istiyordu. Barlas ve arkadaşları mükemmel birer öğretmen olmuşlardı. Her mah- kümla teker teker uğraşıyorlar, her müşküllerine çare bulmağa çalışıyor- lardı. Günler boyunca koğuşlarda A, B, C, harflerini yazmağa uğraşan mahkümların uğultularından başka bir ses işitilmedi. Bu arada dışardan futbol ve veloybol topları temin et- mişlerdi. İstanbul Lisesi mezunu o- lan Barlas eski bir futbolcu ve ko- yu bir İstanbul Sporlu idi. Hapis- hanedeki mahkümlar koğuş koğuş takımlar teşkil etmişlerdi. Havanın açık olduğu hemen her gün bah- çede maçlar tertip ediliyordu Bu maçlarda mahkümların "Baba" diye çağırdıkları Barlas hakemlik yapı- yordu. Maçları öylesine mahirane ve adilâne ıdare edıyordu ki, profesyonel bir hakem i bundan iyisini yapa- mazdı. Tanımayanlar futbol maçları idare eden»> okum zma dersleri veren bu gozluklu hafıf göbekli ada- mın bir zamanlar Devlet Bakanlığı, Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı yaptı- ğına, senelerce en yüksek idari ma- kamların başında bulunduğuna im- kânı yok ihtimal veremezlerdi. Oyle— sine mütevazi, öylesine samimi idi. Arkadaşlarının da Cemil Saitten far- kı yoktu. Memleketlerinde nam yap- mış tüccarlar, avukatlar_, Cumhuriyet gazetesinin ateşin Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Göğüş, Yozgat Hapishanesi için eşi azbulunan birer mürebbi ol- muşlardı. Hepsi de canla başla mah- kümlarla alâkadar oluyor, kaderin cilvesi ile buraya düşmüş insanlara iyi örnek olmak hususunda adeta bir- birleriyle yarışıyorlardı. arada, gün geçmiyordu ki An- karadan heyetler gelip bu 31 sanığı ziyaret etmesin. Yozgat hapıshanesı C. H. ilerin bir nevi yol uğrağı ol- muştu. Bu haftanın ortasında Yoz- gata gidenlerin içinde, Emine Barlas da vardı. Emine Barlas, kocasını son derece metin ve neşeli bulmuştu. Ce- mil Sait karısına, kızına hitabeden bir mektup vermişti. Bu mektubun son cümlelerinde eski C. H. P. Baka- nı şöyle diyordu: "Memleket için ça- lışmak lâzım. Kadın erkek, okur ya- zar hepsi çalışan hür vatandaşlar o- larak hakkini arayan ve bulan bir 1yet için mücadele etmelıyız "Kın denilen hissi şımdıden içimiz- den atmalıyız. İhtirassız sosyal gü- venlik" fikri için çalışmalıyız.." AKİS, 30 KASIM 1957