YURTTA OLUP BİTENLER "— İstanbula Başvekilime mülâki olmaya geldim. Kendıle yle derhal goru araya — dönece- ğim. Valilik vazıfeme Perşembe günü başlıyacağım" cevabını vermişti. Ka- binede olduğu günlerin alışkanlığı ile olarak Menderesten hâlâ "Başveki- lim" diye bahsediyordu. Ama nedense Başvekiline mülâki olduktan sonra bir daha Ankaraya dönmemiş ve bu haftanın başında hiç umulmayan bir saatte yanında İçişleri Bakanı Na- mık Gedik olduğu halde vilâyete gel- miş ve makamında oturan Fahrettin Kerimden vazifesini devir — almıştı. Vilâyetteki devir teslim — muamelesi yarım saat kadar sürmüştü. Bu devir Ve teslim muamelesinden sonra, ha- lef - selef iki Valiyle Içışlerı Bakanı İstanbul Valiliğine mah, 0 plâ- ka numaralı otomobıle binerek Ye— şilköye gitmişler ve Ankaraya müte- veccihen hareket eden Başbakanı u- ğurlamışlardı. Y şılkoydekı ugurlama nden son halef ve selef Valıler— le İçişleri Bakanı yenıden Vilâyete donduler Ogle yemegım Vilâyette beraberce yiyen Bakan ve Valiler, saat 14 de birbirlerinden ayrıldılar. Tarhan Valilik makam lıp ça- lışmalarına başlamış Gok ise Vi- Meclisi üyelerine Vedaya git- mıştı Bu vedalaşmadan sonra tekrar buluşan halef ve selef valiler, bera- berce Belediyeye giderek oradaki de- vir ve teslim işlerini de tamamla- mışlardı. Yeniden vilâyete dönüşleri sırasında Gökay 0001 numaralı Vali- lik arabasına son defa binmişti. Vilâ- yetteki arkadaşları ile vedalaşan F. salonda teker teker eli- ni sıkanlara bir defa daha baktıktan sonra geri dönmüş ve hızlı hızlı yü- rüyerek dışarı çıkmıştı. Hemen ar- kasında kendisini — geçirmeğe gelen Tarhan vardı. Vilâyetin önünde 36665 numaralı arabaya binen Gökay böy- çalışma hayatının' bir dev- kapatıyordu Kapıdan geri dönen Tarhan ise, odasına çıkmış,, Namık Gedikle bîrlikte çalışmaya başlamıştı. Bu çalışma, gece geç va- kitlere kadar devam etti. Ertesi gün- kü gazeteler, Nuruosmaniye C. H. P. Ocağına yapılan polis baskınının hi- kâyesi ve resimleriyle doluydu. Basın Öfke baldan tatlıdır Bu haftanın başında, herkes Men- deres V. kabinesinin ilânını me- rakla beklediği bir sırada, Menderes IV. yaratmaya çalıştığı "gül bahçe- sinin "diken"lerinden en belâlısı o- lan "basın"dan adeta öç almakla meşgul bulunuyordu. —Hususi ilânla- rın tevzii ve kâğıt tahsislerine ait iki kararname, basına karşı besledi- ği "sempati” herkes tarafından bili- nen İktidarın başının, halen üzerinde bulunduğu yolu açıkça gösteriyordu. . Menderes IV. hükümetinin bütün 14 icraatı göstermiştir ki, darı elinde tutan siyasi en yuksek kademeleri iki bugün İkti- teşekkülün müessese- derece şıkayetçıdırler 1) Muhalefet 2) Bas İddialarına göre Muh lefet, mem- leketin D. P. İktidarı sayesinde ka- vuşacağı "nurlu istikbal"i geciktiren ve bu sebeple artık "halledilmesinin" zamanı gelen bir meseleydi. Basına gelince, bu "doymak bilmeyen ejder" son tadillerle getirilen bütün hukuki tazyiklere rağmen, mevcut hurrıyet— lerden faydalanarak Muhalefetin "yı- kıcı" zıhnıyetının yanında yer alıyor ye İktidarı "rahatsız" ediyordu. İktidarın başı, memleketi vaadet- tiği "'nurlu istikbâl" e bir an önce ka- vuşturmak için, bu iki engelin orta- dan kaldırılması zaruretine bütün kalbi ile inanmış gibi görünüyordu. Muhalefetin "Zararlı faaliyeti"ne son vermek için tasarladığı "yeni tedbirler" bizzat kendi grubunda hoş karşılanmamış ve zamanı gelince ye- niden ortaya — çıkarılmak için rafa kaldırılmıştı ama, İktidarın başını son derece hiddetlendiren ikinci he- def -basın-, müdafaasız olarak kar- şısındaydı Gazetecilik, dünyanın her yerinde o ldugu gibi Türkiyede de amme hizmetlerini ifa- ya mecbur bir ticari teşebbüstü. Bir gazete, yekünu —milyonlarla ifa- de edilen sermayelerin — yatırılma- sı ile çıkabiliyordu ve bu —milyon ların karşılığı, kasaya yeniden ancak iki yoldan — dönebilirdi: 1) Satış; 2) İlân bedelleri.. Herkes tarafından bilinen bu ha- kikat, şüphesiz İktidar ileri gelenle- rinin meçhulü değildi. Nitekim alınan son tedbirler de bunu gösteriyordu. T Turhan Selçuk Dolmuşa bir... Yüksek tiraja paydos ir gazetenin satış yoluyla kazanç temin edebilmesi içinilkşart,t rajını yükseltme imkânına kavu ma- sıydı. Yüksek tiraj demek 'ise kâğıt ıhtıyacının artmam demekti. Zira gazeteler ne kâğıt helvasına, ne de avuca basılıyordu. Hükümet gazete- lerin kâğıt tahsislerini resen tâyin etmek ve ıthalatı da kontrolu altına almakla “doymak bilmeyen ej- der" in yularlarından birini eline ge- çırmış oluyordu. Gaazeteler için, kâ- ğit hakkındaki son kararnameden sonra iki yol kalıyordu: Ya sonu ga- zetenin kapanması ile neticelenebile- cek ziyanları göz önüne alarak tiraj- larını kendilerine tahsis edilen kâğıt seviyesine indirmek, ya da İktidarın hoşuna gidecek şekilde neşriyat ya- parak ihtiyacı olan kâğıttan mahrum kalmamak.. Bu hale göre gazeteler şimdilik şu çatal yolun başındaydı- lar: İktidarın başını methetmek ve- ya aksi halde kapanmayı göze al- mak. Başkasının cebine giren el ktidarın basın hakkındaki diğer "tedbir"i şüphesiz daha — müessir ve o derecede de hayret uyandırıcıy- dı. Parası Devlet tarafından ödenen resmi ilanların tevziini, hükümetin 'polıtıkasımn desteklenmesı mevzuun- r ko rak kullanan ve bu yuzden çok haklı tenkitlere maruz kalan hükümet, bu haftanın başında neşredilen bir kararı ile elini hususi ilânlara da uzatıyordu. Yeni karar- nameye hususi ilânlar da ye- ni yılın başından itibaren hükümetin arzusuna tevzi edilecek, yani hukumetın pohtıkasını tasvip etme- yen gazeteler en ememmiyetli bir gelir kaynağından mahrum kalmak tehdidi ile başbaşa bırakılacaklardı. m bu şekilde tehditlerle kont- rol altında tutmak istem ayreti- nin ne derece tehlikeli bır zihniyetin tezahürü olduğu meselesi bir tarafa itilse bile, sadece başkasının parası- 1 -ilân veren hususi şahısların ödeye- ceklerı paraları- bir muayyen politi- kanın vasıtası yapmak ne demokrasi ile, ne hürriyetle ve ne de Anayasa ile teminat altına alınmış mülkiyet hakkı ile asla kabili telif olamazdı. İktidar partisinin basın hakkın- daki son tedbirlerinin bir adım ileri- sinde; vatandaşları sadece iktidarı tu- tan Zafer, Havadis ve türeyecek olan benzerlerini okumaya mecbur kıl- mak vardı ki, işlerin bu şekilde yü- rütüldüğü memleketlerde kimse De- mokrasiden, bahsetmiyordu. "Dolmuş"un kaderi atan matbaası hummalı bir faali- yet içindeydi. Saat daha yedisi olduğu halde çoktan iş başı yapmış makinistler, rotatifin ağzın- dan son baskıları alıyorlardı Bütün gece boyunca Vatan gazetesi basıl- mış, gece vardiyesi biter bitmez de rotatife Dolmuş mecmuasının kalıp- ları atılmıştı. Tam matris kartonları yerleştirilmişti ki içeriye soluk solu- AKİS, 30 KASIM 1957