"Dolmuş" mecmuası Savcının rüyasına giriyor ğa Dolmuşun idare müdürü girmiş ve tirajı söylemişti. Rotatif — ön- ce ağır ağır sonra da baş döndürücü bir süratle çalışmaya başlamıştı. Günlerden çarşamba idi. Bu arada, makina dairesine hâkim bir mevkide olan Vatan matbaası işletme şefi Ni- hat Beyin önündeki telefon çalmıştı. Nihat Bey telefonun ahizesini alıp kulağına götürdüğünde karşı taraf kımınle konuştuğunu sormuştu: Ben Vatan matbaası İşletme Şefi Nıhat "— Merhaba Nıhat Bey, Müddei- umumi Hicabi Dinç." Hicabi Dinç kendisini tanıttıktan sonra Dolmuş mecmuasının baskısı- nın bıtıp bitmediğini sormuştu t Bey. de baskının bıtmek ü - zere oldugunu söylemişti. Biraz sonra Dolmuş mücellithaneye — sevk edile- cekti. İşletme şefi İstanbul Savcısının böyle bizzat -hem de sabah karanlığı. olmuş mecmuasının baskısı ile alâ- kalanmasına şaşmıştı. Merakla: "— Ne var? Bir şey mi oldu?" diye sormuştu. Ama karşı taraftan hiç bir cevap alamamıştı. Zira tele- fon kapanmıştı. Arkadan gelecek istim.. atan matbaası Işletme Şefinin Sav Vcıyla konuşmasının üzerinden beş on dakika ya geçmiş ya geçmemiş- ti ki sonra matbaaya iki sivil gel- mişti. Polis olduklarını söylüyorlar- dı. Doğru mücellithaneye girmişler ve ciltlerin hazırlanışına nezaret e- den Dolmuşun İdare Müdürüne mec- muaya el koymaya geldiklerini bildir- mişlerdi. İdare Müdürü şaşırmıştı. "Nasıl olur" diyor, başka bir şey de- miyordu., Sonra aklına — gelmiş, derhal Dolmuşun sahibi Turhan Selçuk'a haber vermişti. Turhan Sel— çuk bir otomobile atlamış ve hem matbaaya gelmişti. Mucellıthaneye AKİS, 30 KASIM 1957 girince de ilk işi polislere dönüp ya- zılı bir "toplatma kararı" olup olma- — mıştı. Matbaadan çıkıp doğruca Ad- liye binasına gitti. Hicabi Dincin ka- pısını vurup içeri girdi. Hicabi Dinç karşısında Turhan Şelçuk'u görünce dıgını sormak olmuştu. Polisler: Yok" ; Gerçekten de ellerinde yazılı bir toplatma kararı yoktu. Kendilerini Baş Savcı mecmuasına matbaada el koymala- rını söylemişti. Onlar emir kuluydu- Büyük Lokma Yemeli, üyük Lâf Etmemeli G eçen hafta bu sütunlarda Aydın milletvekili ve eski Tarım Bakanı Nihat İyribozun savcılık vasıtasıyla gönderilmiş bir tekzibi çıktı. Tekzip savcılık vasıtasıyla değil, doğrudan doğruya gönderilmiş bulun- saydı ' biz onu gene neşrederdık Yalnız, hafif bir unutkanlığını mü- şahede ettiğimiz sayın eski Bakanın hatıralannı, o takdırde, hemen aynı sayıda tazelemek ımkaııını bulabilirdik.. Olmadı. a kanun, tekzibe cevabı ancak müteakip sayıda verdirmektedir. Tekzibin bir paragrafında sayın Aydın milletvekili haklıdır. Ismını hakıkaten Eğriboz diye yazmışız. Yanlıştır. Samimiyetle ö Ama bizi mazur görsünler; sayı kanın adı, polıtıkaya atıldıgından berı, Zafer dahil, bir çok gazetede Egrıboz şeklınde çıkmıştır ve çıkmak- Kimbilir bız, iyriyi eğri diye yazıyoruz ondandır. Tekrar ediyoruz, affetsınler Mamafih sayın eski Bakan, tâ savcılıktan bize tekzip yollama zahme- tine ismini tashih ettirmek için katlanmamıştır. Biz demiştik ki: "Bir zamanlar bir adanı vardı. Adnan Bey benim istifa etmemi mi istiyor? Yağma yok. Beraber geldık beraber gideriz, diyordu. Hakikaten, istifa da etmiyordu. O k: , koca hükümet sırf ondan kurtulabilmek içki ıstıfa etmıştı Menderes I. in sonu, işte böyle olmuştu." Nihat İyriboz or ki: "Yazı tamamen hakikate aykırıdır. Tekzip ediyorum. 1980-51 de Vekillikten istifamın lüzumu bana biç kımse tarafından bildirilmiş değildir. an ise ima tarzında olsa; ey benim istifa etmemi mi istiyor? Yağma yok. Baraber geldık beraber gideriz, veya buna benzer veya bu manayı ifade eden hiç bir cümle hiç bir kimseye tarafımdan söylenmemiştir." dın mılletvekılı arkadan müstehziyane ilâve ediyor: "İstih- baratının kuvvetli olduğunu daima iddia eden mecmuanız soyadımı dahi yanlış yazmış bulunmak tadır. imdi, sayın Nihat İyribozla bizim mecmuamızın istihbaratı mı za- yıf, yoksa kendi hafızası mı, şöyle bir oturup görüşelim. Bu,; Mart 1951 tarihli Cumhuriyet gazetesi: ".... hattâ Tarım Bakanının be- raber geldik, beraber gideriz şeklinde ayak dıredığı takdirde hükümetin çekilmesinin efkârıumumiye karşısında en isabetli hareket olacağı, Grup toplantılannda bahis mevzuu olmuştur." 10 Mart, 12 Mart ki Cumhuriyetleri karıştırdık, sayın eski Tarım Bakanının bır tekzıbıne rastlıyamadık. . Buyrun, 9 Mart 1951 tarihli Vatan gazetesi: "...Nihat İyriboz arka- daşları tarafından Ankaraya çağırılmış, istifaya davet edilmiş, fakat gelmediği gibi "Beraber geldik, beraber gideriz" diyerek munferıt su rette istifaya razı olmamış, bu yüzden kabine buhranı çıkmıştır.". 10 , 12 Mart ve sonraki Vatanları karıştırdık, sayın eski Tarım Ba- kanının bir tekzibine rastlıyamadı! Buyrun 9 Mart 1951 tarihli Hııı'rıyet gazetesi: "...Kabinenin ıstıfası hakkında ileri Sürülen diğer bir mütalâa da, Tarım Bakanı Nihat ribozun istifaya icbar edilmesine rağmen yeı'ınde kalmakta ısrar etme- sidir." 10 Mart, 11 Mart, 12 Mart Ve sonraki Hürriyetleri karıştırdık, sayın eskı Tarım Bakanmın bir tekzibine rastlâyamadık. Üstelik sayın eski Tar Bakanının soyadı bu gazetelerin hepsinde de yanlış öde- miştir. Anlaşılan Nihat İyribozu, hafızası yanıltmaktadır. Eğer hatıraları- nı daha emin şekilde tazelemek isterse o tarihlerde Başbakanın ya- nında çalışmakta olan bir yakınının kendisinin bir türlü istifaya ya- naşmaması yüzünden neler çektiğini, hattâ bu zatın daha yüksek ma- kam sahıplerı tara fından nasıl müşkül mevkie düşürüldüğünü hemen sorup öğren AKİS, sayın eski Tarım Bakanının hatıralarını tazelediği gibi, kendi- sine AKİin istihbaratına pek lâf soylenemıyecegı hakikatini ifade ede- bilmişse, bundan derin bir haz duyar. iye cevap vermişlerdi. gulumsey çağırtmış ve — Dolmu O... decegız dedi. . Mecmuaya el koyacaklardı. Turhan Selçuk polislerle münaka- şanın bir fayda vermiyeceğini anla- urhan Bey, sizi tevkif en ma doğrusu Turhan Selçuğun espiri ile uğraşacak vakti yoktu. Geçen hafta mecmuası piyasadan