YURTTA OLUP BİTENLER siz C. H. P. helvayı hâlâ yapama- mıştı. Bunda ahçının İnönünün. par- ti politikacısı olmaması başlıca se- bepti. İyinin mübalağası arti içinde, aslında son faydalı bir karar alınmıştı. Mil- letvekilleri gelişi güzel, kendi başla- rına sözlü sorular, kanun teklifleri vermeyeceklerdi. Her kafadan — bir sesin çıkmaması lâzımdı. Bu doğruydu. Ama hangi kafadan han- gi ses çıkacaktı? C. içinde, işte onu tâyin edecek merci yoktu, olan merci de faal değildi. Böylece tedbir tek taraflı kalıyor ve canlılı- ğa mani oluyordu. Her şey alaturka, laubali yinabitti. k aslında Merkez İ- dare Kurulunun ve Meclis Grubunun temsilcileri her gün, ama istisna- sız her gün İnönü- başkanlığın- da toplanmalı ve takip edilecek tak- tıgı kararlaştırma derece ıydı. lefet boyle çalışır— dı. t bir takım ıktısadı ted- birler almıştı; C. H. P. nin görüsü, son derece itidal içinde, bir selâhi- i ağız tarafın- dan ifâde edilme- meli miydi? Çok şükür ki salı günü bir heyet toplana- rak ilân tev- ziatı — mevzuunda keçiboynuzu — gibi bir tebliğ neşrede- bilmişti. Ya, kâğıt vaziyeti? Ya, İs- tanbuldaki C. H. P. ocaklarında ya- pılan araştırma, ya dolu dizgin an- tidemokratik yol- larda gidiş? İkti- darı bugünden is- tikbal mevzuunda ikaz etmek lâzım- dı. Elbette ki o gıdısın sonu yoktu, bunu, değil İ- nönü, çocuklar dahı goruyorlardı A- ma bir kafanın taşa çarpmasının mil- letçe sıkıntısını niçin çekmeliydik? Gerekli ihtar bugünden yapılmamalı mıydı? C. H. P. tıpkı eski havası içinde, seçimlerden sonra yapılan güzel plân- lar uykuda bırakılarak, bütün avan- tajı D. P. buyuklerının tutumu o- larak çırpınıp duruyordu. — Halbuki Muhalefetin milleti hayal sukutuna uğratmaması bugün her zamandan daha çok lâzımdı. Bir kıpırdanma! İşte, tozlu C. H. P. nin ihtiyacı buy- 10 du. İlk günün plânları tatbik edilme- hydı ve İnönü biraz Parti lideri, gibi çalışmalıydı. Muhalefet için en büyük talih Menderesti ama, Menderes için büyük talihin de Muhalefet oldugu yalan mıydı? İktisad Döğünen bakkal ahvoldum, mahvoldum! Ben ne <M yapacağım şimdi?" diye kendi kendıne soylenerek dükkânın içinde Yaşayan tek milli kahraman İsmet İnönü Ama büyük adamın kusuru da büyük dört dönen ve basını yumruklayan adam, altmış altmış beş yaşlarında saçları kırlaşmış, beli kamburlaşmış bir emekli memurdu. Otuz küsur se- nelik bir devlet hizmetinden sonra aldığı üç-beş kuruş ikramiye ile İs- metpaşa Pazarı civarında bir bakkal dükkânı açmıştı. Tam üç yıldır bu minicik dükkânın içinde yuvarlanıp gidiyordu. İlk günlerde otuz küsur yıllık emeğinin karşılığı olan ikrami- yesini pek de aklı ermediği bir işte -bakkallıkta- batıracağım dıye ödü kopmuştu. Sonra sonra, yeni işine a- oluyor du. lışmıştı. Mahallenin sevilen bir bak- kalıydı. Hile bilmez, hurda bilmez, halim selim bir adamcagızdı Ama işte,,ne olmuşsa, bu adama, geçen haftanın son günü dükkânında, ga- zete okurken olmuştu. — Gazetede zeytinyağı fiatlarının yeniden tesbit edildiği yazılıydı. Faturası ne olur- a olsun, bundan böyle en iyi zeytin- yağı 450 kuruşa satılacaktı! Diğer yağlar için de durum aynıydı. Pirinç, fasulye vs.. fiatları da tesbit edilmiş- ti. Hükümetin tesbit ettiği fiatların üzerinde kimse satış yapamıyacaktı. İşte, İsmetpaşa semtinin bu halim- selim bakkalına kafasını yumruk- ldatan haber buy- u. Adamcağız bir taraftan — dövünü- yor, bir taraftan da dükâna sigara almak için girmiş olan gençten müf- terisine dert yanı- yordu: "— Ben n pacağım Bu zeytinyağlarını vallahi 550 den al- dım. Nasıl olur da 450 ye satarım? Ya, kış geliyor di- ye çuval çuval al- dığım bu pirinç- ler, bu fasulyeler ne olacak? İşte, faturaları — üstün- de. Aldığımdan u- cuza bunları nasıl satayım ?" Milli vazife smetpaşalı bak- kal acı acı dö- ğündüğü günlerde iktidarın zarif üs- uplu organları Zafer ve Havadis Biraderler Kollek- tif Şirketi yeni bir Kampanyaya gir- mişti. Hayat ucuz- latılıyordu. Hükü- met Jlâzım gelen tedbirleri Piyasadaki maddelerin fiatla- rı tesbit ediliyor- Vurgunculara, karaborsacılara gö açtırılmıya- 1kt1dar1 halkı feraha kavuşturmak için ' elinden geleni yapıyordu. nc bu arada Kal- ka da düşen millt bir vazife vardı. 550 kuruşa aldığı zeytinyağını 450 kuruşa, 350 kuruşa aldığı fasulyeyi 245 kuruşa, 3 liraya aldığı pirinci 240 kuruşa satmayan vatan haini kara- borsacılar şiddetle takip edilmeli, en ufak bir şüphe anında hemen ihbar edilmeli ve bunların canlarına okun- malıydı. Eğer halk ucuz yiyip içmek istiyorsa, yaptıkları şekavetler va- tan hiyaneti derecesine varan muha- liflerin sözlerin kanmamak ve hü- AKİS, 30 KASIM 1957 caktı. D. P.