dar Ankara Kolejine ders vermeye resmi arabayla giden Mümtaz Tar- han -o sırada milletvekili dâhi seçil- mediğini biliyordu- Belediye başkan- lığına getırılseydı, aynı yolları Bele- diye kanlığı arabasıyla katede- cekti; şimdi bu imkân elden gidiyor- u; ama eski Çalışma Bakam büyük bir "fedakârlık"'la vazifeyi kabul et- ti. Mamafih Ankaranın talihsiz ada- yı ümidini tamamiyle kaybetmiş de değildi. Zira her ne pahasına olursa olsun Belediye Başkanlığına getiril- mesi ipin bu haftanın ortasında hâlâ ısrar edenler vardı. Nitekim Kema Aygüne ait kararname henüz neşre- dilmemişti. Ancak bu "paha" biraz yüksekti. Pek çok Belediye Meclisi azası Mümtaz Tarhanın — dışardan başlarına getirilmesine itiraz ediyor- lar ve şayet böyle bir şey olursa isti- falarını vereceklerini söylüyorlardı Bu Belediye Meclisi üyelerine göre eğer illâ dışardan bir Başkan getı- rilecekse bu ancak Kemal olabilirdi. Kemal Aygünün Beledıye Başkanlığına kimsenin bir itirazı yoktu. Ama Belediye Meclisi aza- ları "Kemal Aygün olmayıp da bir başkası gelecekse, bizim suyumuz mu çıktı?" diyorlardı. Hani pek de haksız sayılmazlardı. Üstelik şimdiye kadar iki hizbin çarpıştığı Ankara teşkilâtında şim- di iki hizip birden "Merkezin başka- nı" adını verdikleri yeni Parti Baş- kanına karşı vaziyet almışlardı. Bilhassa Ankara köylerinde Müm- taz Tarhanın mason olması aleyhde bir propaganda olarak işliyordu. Ger- çi Mümtaz Tarhanın tanınmış bir mason olduğu doğruydu ama, bunda ne vardı? Masonluk komunıstlık de- ğildi ya.. Başbakana yemek götürülüyor Akşam — yenen öğle — yemeği AKİS, 9 KASIM 1957 A s 11 Vazifemiz u haftanın sonunda bir defa da- B ha, büyük Atatürkü anıyoruz. Nu tuklar, merasimler, makaleler, ede- biyat.. Senelerden beri tekrarlanan program. Radyolar susacak, eğlen- ce yerleri kapanacak, bayraklar yarım çekilecek. Gönül ne kadar is terdi ki bütün bunların yerine ki- tapçı dükkânlarını bir, ama bir e- ser süslesin. Bir eser ki onda A- tatürk, bütün taraftarıyla tetkik olunsun yarattığı mucize izah e- dilsin, bıze ve bizden sonraki ne- sillere Türk tarihinin son kahrama- nı gerektiği gibi tanıtılsın. Bu va- zife henüz, olduğu gibi duruyor. Atatürkün aramızdan nın Üüzerinden tam on dokuz sene geçti. Fazla değil, her yıldönümün- de onan hakkında cıddı bir kitap çıkmış olsaydı, bugün zu, ciddi tetkik mahsulü, dünya çapında kıymeti haiz tek kitabı ya- bir vakıadır. Atatürk' gibi bir mem- badan boylesıne az istifade edilmesi, insana' ilk bakışta inanılmaz gıbı l geliyor. Türk vatanının kurtarıcısı, Türk Cumhuriyetinin kurucusu ve inkılâplarımızın yaratıcısı hakkında neler ve neler yazılmazdı. Söyle- nenlerin çok olduğu şüphesizdir. Ona dair şiirler vardır, oratoryosu bes- telenmiştir, küçüklü büyüklü hatıraları nakledilmiştir. Ama dört başı mamur bir eser? Onu hâlâ bekliyoruz. Biz ve dünya bekliyoruz. Kahramanların kaderi, çok zaman ölümlerinden sonra taayyün eder. Napolyonu Napolyon yapan Waterloo'yu müteakip hakkında yazılanlar- dır. Onu dünyaya, yaptığı işler kadar, hattâ onlardan fazla edipler, şair- ler, tarihçiler tanıtmışlardır. Her dahi hayatını yazac tır. Şahsiyetleri gibi eserleri de ancak öyle a le meydana çıkar. Bu, milletlerinin ak kaleme muhtaç- anlaşılır, büyüklükleri öy- kendılerıne karşı vazifesi, borcudur. Her millet kendi kahramanını dünyaya kendisi tanıtmıştır. Napolyonu Fransızlar, Nelsonu İngilizler, Frederiki Almanlar anlatmışlardır. Ata- türkü bir Türkün kaleminin ınsanlık âlemine takdım lâzımdır. Seneden seneye anış, seneden seneye merasim, seneden seneye matem yük taraflarıyla, olduğu gibi ebediyete intikal ettirmektir. Onu yakından tanımış olanlar, onunla beraber çalışanlar, onun arkadaşları teker teker ramızdan ayrılıyorlar H de hiç bir şey bırakmadan.. Onu müş h r gözün sönüşü, ona t bir hatıranın kaybolmasıdır Mad ki hasreti çekilen eseri yazamamışlardır, bari yarın o ağır vazıfeyı rına alacak olanların ışlerını kolaylaştırmalıdırla Atarürkü onların anlattıklarından çıkarılacaktır. Hiç bir hatıranın gızlı kalması- na cevaz yoktur, en ufak kırıntının dahi kıymeti yardır. Onun düşünce- leri, onun harel ketlerı, onun tepkileri inkılâp tarıhımızın bir çok sayfa- sını aydınlatabilir. Aradan geçen on dokuz sene, büyük Atatürke, hıslerimizin tesirinden yavaş yavaş kurtula ak bakabilmeye başlamamız için kâfi bir mesafedir. Dun a kütüphaneleri bizden, milli kahramanımızı tanıtacak ilk eseri Lütfen vazife başına, beyler!