DÜNYADA OLUP BİTENLER K Doğu - Batı Değişen hava Moskovadaki Türk Buyukelçılıgı— nin salonlarında, geçen Sah mişti. Bilindiği gibi, Turklerın Cumhuriyet Bayramıydı ve r yıl, bu tarihte, dünyadaki bütün Turk elçılıklerınde büyük merasimleri yapılırdı. İşte geçen Sa- li günü Moskovadaki Türk Büyükel- çiliğinde tertip edilen tören de bu merasimler meyanındaydı ve — eğer çok önemli bir siyasi hâdiseye sahne Olmasaydı belki dünya ajans bülten- lerinde yer bile almayacaktı. ' Sözünü ettiğimiz önemli siyasi hâdise Türk Büyükelçiliğinin önün- e son derece lüks bir arabanın dur- masıyla başlamıştı. O gece—elçilik bi- nasının önünde birçok Jlüks araba rübe ve rutbesıyle mütenasip bir mevkiye getirece Eğer Krutçef sözlerini sadece Ju- kof'un azline inhisar ettirseydi, Ba- tılı diplomatların hayreti o kadarla kalır, yerini gerçek bir — şaşkınlığa bırakmazdı. Ancak Sovyet Rusyanın en ön plândaki idarecisi mevzudan mevzuya geçiyor, — kadehini durma- dan "spoutnik" ile barışın şerefine kaldırıyordu. Hele bir seferinde o kadar coşmuştu ki karşısındaki İran, Birleşik Amerika ve İngiliz Büyük- elçilerine hitap ederek, "Barışın şe- refine" demişti. "Kadehimi barışın şerefine kaldırıyorum. Harp isteyenle- rin lah belâsını' versin. Bu gibi- ler kendi kendileriyle döğüşsünler. Biz harbı sevmiyoruz ve harp etmi- yeceğiz Krutçef sözlerini burada da kes- memişti. On dakika kadar sonra ka- "spoutnik" ve barışın dehini tekrar Krutçef ve Bulganin Yeni durmuştu ama içinden Rusyanın bir numaralı idarecisi Krutçef ile Bulga- nin ve Mikoyan'ın çıkmaları, bu so- nuncusunun değerini son derece arttı - rıyordu. Doğrusunu söylemek gerekir se, Kremlinde yeni bir post kavgası- nın cereyan ettiği şu sıralarda hiç kimse Krutçefin daha bir kaç hafta önce şiddetle hücum ettiği bir devle- tin törenine iştirak edeceğini düşün- müyordu. Bu bakımdan, karşıların- da Krutçefı gören Batılı diplomatla- rın hayreti büyük olmuştu. Hele da- kikalar ilerleyip Sovyet Komünist Partisi Birinci Sekreteri sohbeti kı- zıştırdıkça, bu hayret daha da artı- yordu. Krutçef, etrafını çeviren gaze- tecılere büyük bir neşe ıçınde "Ju- of'la bugun görüştüm" — diyordu. Sıhhatı yerinde görünüyor. Mare- şali hangi vazifeye tâyin edeceğimi- zi daha kararlaştırmadık ama, her- halde kısa bir müddet sonra onu tec.- 22 bir. buket daha şerefine kaldıran Sovyet Komünist artisi Birinci Sekreterine, gazeteci- ler, bu sözlerinin Orta Dogu gergin- lıgının sonu anlamına gelip gelmiye- ceğini — sormuşlardı. Krutçef "Evet, demişti, o anlama gelebilir. Dunya siyasetinin ibresi barışa doğru yak- laşmıştır." Bunun üzerine gazeteci- ler bu ibrenin geçen Cumartesi gü- nünden, yani Jukof'un azledildiği günden itibaren mi barışa doğru yak- laştığını da sormuşlardı. Rus dikta- toru bu suali şoyle cevaplandırmış— "Ondan biraz ön Perhiz Ve turşu eçen hafta Moskovadaki Türk Buyukelçılıgınde Krutçefın ağ- zından çıkan bu sözler, Doğu ile Ba- tı arasındaki munasebetlerın veçhe— sini birdenbire ve bir kere daha de- ğiştiriyordu. Bilindiği gibi, — Sovyet Rusya, bundan bir ay kadar önce ik sun'i peykinin havaya fırlatılma- sını ve Türk-Suriye anlaşmazlıgını bahane ederek Batı üzerine büyük bir baskı icra etmeye kalkmıştı. Oysa geçen hafta yaptığı konuşma bu bas- kıyı ortadan kaldırıyor, yerine Do- ğu ile Batı arasındaki münasebetle- re yeni bir ferahlık — havası getiri- yordu. Bundan bir ay kadar ' öncesiyle r hafta öncesinin dünyasında bü- yuk değişiklikler olmadığı — halde Rusyanın tutumundaki — değişikliğin sebebi ne olabilirdi? — Yaratılan fe- rahlıkla Jukof'un azli arasında bir münasebet aranmalı mıydı? Yoksa Rus Komünist Partısı Merkez Ko- mitesi işi çok ileriye götürdüğünü söyliyerek Krutçef'i itidale davet et- mişti de Rus diktatörü onun için mi yüzseksen derecelik bir dö- nüş yapmıştı? Bütün bu suallerin ce- vabını vermek kolay olmasa gerek— ti. Bazı yorumcular ise, Ruslar geçen ay içinde Orta Dogu uzerınde yarattıkları fırtınada Rus ıdarecıle— rinin Kremlindeki iktidar kavgasını gizlemek emellerini arıyorlardı. Bu kavga Krutçefin — başarısıyla sonuç- landığına göre artık bir bardak su- da çıkarılan fırtına — dindirilebilir, herşey eski durumuna dönebilirdi. Dımyattakı pirinç... , er bazi yöorumculara göre ise Krutçef'ın yaptıgı yüz seksen de- recelik dönüşte iç değil, dış sebepler rol oynamıştı. Krutçef Orta Doğu âteşini Arap âleminin liderliğini efe, almak ve Batılıların durumunu za- yıflatmak için körüklemişti. — Oysa bu ateş, körüklendikçe Rusya aley- hinde gelişiyordu. — Bir kere, Orta Doğu buhranının en önemli netice- lerinden biri Batılılar arasındaki te- sanüdü arttırmak olmuştu. Nasıl Rus sun'i peykinin atılması Batık- ların ilmi sırlarını birbirlerinden gizlememek ve bu alanda daha sıkı bir işbirliği yapmak kararını almalarına yol açmışsa, Orta Doğu üzerindeki Rus baskın da NATO üyelerini bir- birleriyle daha sıkı bir kader birliği kurmaya sevketmişti. MacMillan'la yaptığı Washington görüşmesinden sonra Başkan Eisenhower bir yandan atom sırlarının müttefiklerle payla- şılmasını meneden Mac Mahon ka- nununu kaldırmaya çalışırken, diğer yandan da Aralık ayı ortalarında Parıste yapılacak NATO —Bakanlar Konseyi toplantısına katılmayı ka- rarlaştırıyordu. Bütün bu gelişmeler usyayı umduğunu bulmaktan ala- koymuştu. Şimdi zararın neresinden dönse kâr olduğunu anlayan Krut- âef artık işi daha ileri götürmüyor- u. ... Evdeki bulgur orumcuların bir kısmı da Rusya- nın elde ettiği neticeleri kâfi gör- düğü için birden dunun değiştirme- ye razı olduğunu söylüyorlardı. Ge- çen ay içinde cereyan eden olayların sonunda Rusya Arap aleminin "Sa- AKİS 9 KASIM 2957