DÜNYADA OLUP BİTENLER. kama kullanıyorlar ve cesedleri or- tadan kaldırmak için öldürdüklerini a ayaklarına ağır taşlar bağlıyarak denıze atıyorlar, ya da yakıyorlardı. Söylendiğine göre, Ortaklık, basan diri diri adam yakmak metodunu kul- lanmaktan da çekinmemiştir. New . York polisi bu Ortaklık ile uzun müddet uğraşmıştır. Ortaklık idare meclisinin yedi üyesi elektrikli sandalyada can vermiş, biri ise sek- sen sene hapse mahküm edilmiştir. Bununla beraber, eğer Ortaklık 1940 yılında üyeleri arasında çıkan bir an- laşmazlık yüzünden dağılmasaydı, polis bu teşekkülü yoketmek için da- ha çok uğraşırdı. Hele Ortaklığın ün- lü Başkanı Albert Anastasia'yı hap- se tıkmak hiç de kolay olmasa gerek- York batakhanelerinin kralı ve hâ- imi geçinen — Anastasia'nın — ismi, bundan altı ay kadar önce de, kendı gibi azılı bir gangster olan Frankıe Castello'ya yapılan bir suikaste ka- rışmıştı. Bu suikast sonunda Castel- lo yaralanmış, fakat ölmemişti. Cas- tello'nun o gün, bu yana Anasta- sia'dan intikam almak istediği söy- leniyordu. Esasen Castello ve Anas- tasia Öötedenberi birbirlerine rakip gozuyle bakıyorlar ve yekdıgerının vücudunu ortadan kaldırmak için fırsat kolluyorlardı. Bu bakımdan, geçen hafta yaptığı tahkikat sırasın- da, New . York polısı cinayette Cas- tello'nun parmağını bulacağım sanı- yordu. Anca Sin bu sayısının makineye verildiği sıralarda hâlâ tah- Anastasia berber dükkânında vurulduktan sonra Ecel traş dinlemiyor ti. Şimdiye kadar 63 cinayet işlediği sanılan Anastasia her defasında de- lil yokluğundan polisin elinden kur- tuluyor ve yine her defasında, cina- yeti gönüllü olarak üstüne alan bir fedai bulunuyordu, Bu bakımdan, geçen Cuma sabahı iki maskeli adam tarafından katledilen şâhsın Anas- tasia olduğu anlaşıldığı zaman, New- York polisi geniş bir nefes almıştı, Evet, belki çok önemli yeni bir cina- yet hadisesi olmuştu ama hiç değilse polis de bir baş belâsından kurtul- muş, açılan yeni bir. dosyaya muka- bil —altmıştan fazla eski dosya lâ- fa kaldırılmıştı. "Cinayet Ortaklığı"nın — başkan iken olduğu kadar bu Ortakhgın da— ğılmasından sonra da bütün New- kikatın neticesi alınmış, suçlu meyda- na çıkmış değildi. Portekiz Seçim komedisi Meşhur Başbakan Salazar'ın ül- kesinde bu Pazar günü genel se- çimler yapıldı. Seçim — kampanyası müddeti Portekiz kanunları gereğin- ce otuz gün olarak tespit edilmişti ve bu otuz gün içinde adaylar istedik- leri gibi propaganda yapabilirlerdi. Ancak, doğrusunu söylemek gerekir- se Portekızlıler bu otuz günün diğer günlerden farkını pek anlıyamamış- lardı. Çünkü Salazarın elindeki dev- let radyosu, muhaliflere söz hakkı tanımaksızın hergün olduğu gibi bu otuz gün içinde de sadece iktidarın methini etmekle vakit geçirmişti. A- dayların konuşması ıçın ayrılan mey- danlarda söz alanlar ise sadece ik- tidarın adaylarıydı. Muhalefet, sesi- ni duyurmak imkânını bulamıyor. konuşan ise, Salazar'ın aleyhinde söz âdecek olsa soluğu karakolda alıyor- u. Seçim sonuçları alındığı vakit de oyların Salazar lehine tecelli et- tiği görüldü. Sandıklarda muhalefet için kullanılmış reylere rastlanmıyor, rastlanılan yerle e ise bunların ye- künu umumi neticeyi değiştirecek cinsten olmuyordu. Çünkü Salazar, seçimlerden önce yaptığı konuşma- larda, memleketinin muazzam bir ge- hşme içinde olduğunu söyliyerek bü- tün vatandaşlardan oylarını sadece kendi gösterdiği adaylara vermeleri- ni istemişti. Salazar, bir dıktator ol- saklamı yordu bir icra organına sahip olduğu tak- dirde çabucak kalkınabilirdi. Bu ic- ra organı ise, ancak bir tek partinin mutlak ekserıyetının hüküm sürdü- ğü bir Meclise dayandığı takdirde kuvvetli olabilirdi. Bundan başka, kalkınan bir memlekette şahsi hak ve hürriyetlerin de sözü edilmemeliy- di. Bu hak ve hürriyetler müstakbel refah uğruna kurban edilmişlerdi. Bunlardan bahsedecek — adamların Mecliste yeri yoktu. Diğer yandan, Portekizdeki seçim sisteminin Salazar'dan yâna olduğu da şüphesizdi. Salazar, iş başına gel- dikten çok kısa bir müddet sonra se- çim kanununu kendi çıkarına göre düzenlemiş ve o günden bu yana se- çimleri hep bu kanuna göre yaptır- mıştı. Zaten bütün diktatörlerin me- todu birbirine çok benzerdi. Siyasi tarihten en ufak bir nasibi olan kim- seler bile halk oyuyla iş başına gelen diktatör temayüllü idarecilerin ilk iş olarak seçim kanunlarında değişik- lik yaptıklarına dair, az beş, altı misal bulabilirlerdi. Işte Salazar mi- sali de yakın tarihin en göze çarpar misallerinden biriydi ve bütün dün- yanın ibret nazarları önünde hâlâ bütün açıklığıyla duruyordu. Portekiz seçimlerinin diğer ülke- lerde yarattığı akislere gelince, hür dunya devletleri bu seçimleri bir ko- ediye benzetıyorlardı - Çünkü bu devletlere göre neticesi Önceden bel- li- seçimler insanı ancak güldürebi- lirdi, o kadar.. Hür, dünya uzun tec- rubeler sonunda her türlü kalkınma- rasi havası içinde gerçekleşebılecegını çoktan anlamış- tı. Bunun aksine ileri sürülen iddia- lar, tarihin ortaya koyduğu hakikat- lere aykırı olurdu. Bütün diktatör ö- zentılerının bu gerçeği kavramaları, m de vakit geçirmeden kavrama- ları gerekiyordu. Aksi takdirde, ö- mürlerini akıntıya karsı kürek çek— mekle geçirmekten başka bir iş yap- mış sayılmazlardı AKİS, 9 KASIM 1957