Türk Gençliği tatürk, inkilâpları gençliğe manet etmişti. Inkılaplarımızın, milletçe, tam manâsı ile beni sendiği şu anlarda bile bu ema- netin taşıdığı mâna gayet büyük- tür. Gençlik, muhakkak ki bir milletin en idealist zümresidir. İn san yaşlandıkça ve bilhassa ha- yat mücadelesinin yıpratıcı tesir- lerine kendisini — kaptırdıkça, i- nançlarından bir kısmını der. çok' mevzularda şahsi — menfaatler ile memleket menfaatleri maale- sef birbirine muvazi olarak yürü- mez ve neticede aile sahibi insan yavaş yavaş ideallerini — törpüle- meye, kenara çekilip suya sabu- na dokunmadan yaşamaya baş- lar. Hatta bazı kimseler — şahsi menfaat kaygularını uyuşturucu bir felsefeye — bağlıyarak "mem- leket realitesini" ileri — sürerek, hem kendilerini, hem de başkala- rını aldatırlar. Gençlik için böyle bır tehlıke mevcut değildir. ayırt etmesini bilmediği mukaddes şey olarak ıdeallerını tanır, onlara el sürdür- mez ve hiçbir düşünce ile inanç- larından fedakarlık etmeye rıza göstermez. İşte Atatürk, ğin bu en samimi, en büyü sine hitap etmiş ve bizi biz yapan en güzel şeylerimizi, varlığımızı ona emanet etmiştir. Bu boş bir laf' değildir. Turk gençliği, muh- telif vesilelerle, bu mevzuda ne teri takip etti. Bir ev hediyesi almak istiyordu. Evvelâ bütün örtı'ilere bak- tı, içinde nefis amerikan servis ta- Hele, Bakırkoylu bır bunda karar ama bu onyedi parçalık takım ikiyüz elli lira idi. Vazgeçti. Daha ucuz bırşey aramağa — koyuldu. "Fer forje" den yapılmış tepsi, oyuklara yerleştiril- miş uzun içki bardakları ile gayet cazipti ve fiatı yalnızca kırküç lira idi. Bu hakikaten hoş bir ev hediye- si olabilirdi ama hanım bakır üzeri- ne renkli olarak işlenmiş "selvili" du- var tabaklarını da pek çok beğeni- yordu. Sonra Bursadaki Yeşil Cami- in ini motifleri alınarak işlenmiş bakır tepsiler de gayet cazıptı, otuz liraya nefis bir gümüş ek ta- tü. Nihayet, müşteri bu işi başka bir d Tam kapıdan çıkıyordu ki kenardakı yol çantasına gözü ilişti. Kolan ile domuz derisinden yapılmıştı. Nefis- ti. Kırk yıldır da böyle bir çantaya ihtiyacı vardı. Onu aldı. Dernekteki 28 Ye Jale CANDAN derece hassas olduğunu ispat et- miş, iç ve dış davalarımıza en ya- kın alâkayı göstermiştir. Türk in- kılâplarının en sonuncusu muhak- “demokrasi — inkılâbımız" yükselirlerse — yükselsinler balleri karanlıktır. Çünkü en vaffak bir şef nihayet bir fanidir ve o ölünce, memleket idaresinin hangi ellere kalacağı kestirilemez. Ş halde, mılletın kendi kendısı— ni idare etm mandır Türk milleti bu dava için mücadele etmektedir. Son seçim- lerde goğuslerımızı kabartacak en güzel ara ise gençliğin bu mucadeleye canla başla katılmış olmasını görmek olm gençlik bir parti 'Mucadelesı şek- linde değil, bir zihniyet mücade- lesi şeklinde ele almıştır. Hiçbir taşkınlığa kapılmamış, kanunlara daima ve mutlak bir saygı — gös- termiştir. Herhangi bir siyasi maksat gutmeksızın yalnızca "de- mokrasi" için çalışmıştır. İşin en güzel — tarafı yarına inançla, huzurla — bakabilmemizin en büyük sebebi de yine bu ola- caktır, gönüllü satıcılar bir anda yorgunluk- arını unutuverdiler. Dogrusu bazı günler işler iyi gidiyordu Tencereden Hitit vazosuna aten son zamanlarda talih onlara gülüyordu. erneğin bir gayesi Türk Elışl erini — tanıtmak, diğe- ri de onları gündelik hayatta kullanı- lır, pratik' eşyalar şeklinde piyasaya surerek üçük sanatkârı kalkındır- maktı. Bundan bir müddet evvel,ha- nımlar birçok model alarak Beypâ- zarına gıtmışlerdı Beypazarında ba— kır ve müş Üzerine iş yapan natkarlar onların modellerine önce hayretle' sonra da merakla bakmış- lar ve:"Biz tencire yaparız, bazı gumuş 1şler yaparız ama do grusu u ince gümüş tablaları yapamayız" de- mişlerdi. Fakat Derneğin — gönüllü hanımlarının . elinden hiç bir şey kur- tulamazdı. İsrar etmişler, ikna etmiş- lerdi ve Beypazarının kırk yıllık ten- cere imalâtçıları Adil Handakı satış mağazası için nefis meyve tabakları, tablalar, Hitit modeli vazolar, Trab- zon işi ince gümüş işleri yapmışlar- dı. Beypazarı, bu sayede kalkmıyordu ve hanımlar çok mesuttular. Beypa- zarında yapılan bu güzel şeyler di- ğer vilâyetlerden gelenlere nispeten u. Bakarın çok pa- rağmen kırküç liraya gayet büyük bir meyvelik al- ak ündü. Yanına ilâve edi- len bakır kuruyemış tabakları ile bu takım çok şık duruyordu. Kütahyaya ısmarlanan bira bardaklarının tanesi üçyüz altmış kuruştu ve rengârenk olan bu bardaklar da yanyana çok güzel duruyordu. Fakat Türk Elsanatlarını Tanıt- ma Derneğinin en çok iftihar ettiği eser savat işli gümüş kolye idi. Der- nek tarafından hususi modelle yaptı- rılmıştı, kırkyedi liraya — satılıyordu ve çok' ağır, Ççok şik dürüyordu. Türk sanatkârı, yıllarca yalnızca ten- cere yapan Türk sanatkâra, birazteş- vikle biraz alâka ile cidden pek güzel, pek kıymetli eserler meydana getire- biliyordu. İşte Adil Handaki gönüllü satıcılar bunun için böyle zevkle ça- lışabiliyorlardı. AKİS, 9 KASIM 1957