başkalarının filmleri için hazırladıgı senaryolarda hemen her vakit başa- rı gösteren Brooks, kendi filmleri i- çin hazırladığ senaryolarda ekseri- ya başarısızhga ugradıgının bir misa- lını daha "Değerli Birşey"de vermiş oluyordu. Filmi, adapte edildiği "best-seller"”in tesirinden kurtula- mamıştı. Japonların festivalde gösterilen ilk filmi, "Ubaguruma . Çocuk Ara- sı" ise, konusunun bütün melodram- lığına rağmen, kendinden öncekilerin uğradığı başarısızlığa düşmedi. Re- jisör Tom a, bir genç kı- Zın, babasıyle onun yirmi yaşların- ki metresinden olan gayrı meşru çocugu evlât edinmesini sade, canlı, aman zaman mizah karışık bir ifâ- deyle ortaya koyuyordu. Modern ko- nuları ele alan hemen bütün Japon filmleri gibi Italyan neorealizminin tesiri bunda da görünmesine rağmen film yine de Japon damgasını taşı- yordu. Ubaguruma'nm bu küçük çaptaki başarın yanında, İtalyan neorealiz- minin birinci derecede sanatçılarından olan Renato Castellani'nin "I ognı nel Cassetto - Çekmecedeki Hülya- lar"ı 1se daha çok hayal kırıklıgına yol açtı. "Çekmecedeki Hülyalar" kö- tü bır fılm değildi, ama ne Castella- ni'ye ne de İtalyan neorealizmine lâyık bir eser de sayılamazdı. Öteki eserlerinde çıplak gerçeği müsbet bir iyimserlikle her vakit — yumuşatan, gerçek dışı sayılamıyacak bir ümit ışığı sokan Castellani, burada ölçü- yü biraz fazla kaçırıyor gunluk O- layların müşahedesine dayanır görü- nen filmi fazla sathi, fazla işin kola- yına kaçar bir hava içinde ortaya çıkıyordu Kötü melodramlar, boşa çıkan iyiniyetler, asgariyi kurtaran gayret- ler gösterisinden sonra hakiki festi- val ancak Amerikalı rejisör Nicholas Ray'in Fransızlar hesabına millet- lerarası bir "kadro" ile Libyada çe- virdiği "Amere Victoire . Acı Zafer' le başladı denebilir. "Acı Zafer", Lib- ya savaşlarının en hararetli devre— sinde, düşman hatlarının gerisin gıderek Almanların savaş planlarını çalmak vazifesini — üzerine alan bir İngiliz komando — birliğinin macera- sını naklediyordu. Birlik üzerine aldı- ğı vazifeyi başardıktan sonra geri dönerken Ray'in filmi de asıl konu- ya geçiyordu: Savaşın bir araya top- ladığı, fakat birbirinden farklı zihni - niyette bir avuç insanın, bu arada birbirine zıt iki tipin -olgun, ihtiyat- l1 binbaşı ile genç, atılgan yüzbaşı- nın- karakterlerinin, davranışlarının incelenmesi... bütün 'eserlerinde realizmle şiirli bir ha- rışımına — bu filmde — de rastlanan vanın — karı rastlamak mümkündü. "Acı Zafer", harbin manasızlığını, askerliğin hic- vini basit bir hikâye içinde başarılı bir şekilde ortaya doyuyordu. AKİS 14 EYLÜL 1957 Festivale gerçekten bir festival değeri kazandıran "Acı Zafer" den sonra başarılı filmler birbiri ardın- dan sökün etmeye başladı. Cayatte ın "Oecil pour oeil - Göze Göz" adlı psi- kolojik dramı, Zinnemann'ın "A Hat- ful of Rain . Bir Şapka Dolusu Yağ- mur" adlı psiko-sosyal denemesi, Sa- yajit Ray ın lirik dokümanter'i "Ap- rajita", Akira Kurasawa'nın başarılı Shakespeare adaptasyonu "Kumoon- so-jo . Kanlı Taht'ı, Luchino Vis- conti'nin "Le Notti Bı nche - Beyaz Geceler" adlı Dostoyevskı adaptas- yonu, Vladimir Braun' i daptas onu "Malva" sı düşük olan festıval bir hayli yükseltt Kazananlar 8. Venedik Festivaline katılmak ü ilen on. dört İîlmın —jüri başkam Rene Clair'in filmi — "Porte des Lilas - Leylâklı Kapı" musabaka dışı onbeşinciydi- yarısının — değe hayli şüpheli olduğu halde festıvale sokulması, jürinin son değerlendir- mede de küçük hesaplara başvuraca- Gorki a- 1lk yarısı çok "Barometre"sini ğı zannını haklı olarak uyandırmıştı. "Beyaz Geceler" den bır _sahne Haksızlığın tamiri Halbuki, netice öyle olmadı.. Jüri, mükâfatları — oldukça hakseverlikle dağıttı.. Böylece, Hindistan, Satyajit Ray'in "Aprajita"sı ile festivalin en büyük mükâfatı olan Altın — Aslanı kazandı. "Aprajita", geçen yılki Can- nes Festivalinde "İnsan Belgesi" mü- kâfatını kazanan "Pather Panchali - Panchali Baba"nın devamıydı. Ken- disi de bir Bengal'li olan Satyajit Ray, bir Bengal köyünün yaşayışı- nı zaman zaman büyük bir İirizme e- rişen gerçekçilik havası içinde an- latıyordu. Sinema dünyasında yeni bir "Flaherty" olarak kabul edilen bu Bengal'li, çıplak — ayaklı rejisör kendi vatandaşlarının yoksulluğunu, tabiat eline terkedilmişliğini, tabiat kuvvetleri karşısındaki zaaf ve aczini SİNEMA insanı sarsan bir güçle ortaya ko- yuyordu. "Aprajita" aynı zamanda tıpkı "Pather Panchali" gibi bağım- sız sinemanın bir zaferiydi Çevrilme- si için, "Pather Panchali" de olduğu şekilde iğne ile kuyu kazar gibi üç zahmetli yıl geçmemişti ama, yine ti- min gibi en iptidai şartlar, büyük imkânsızlıklar içinde meydana geti- rilmişti. Festivalin ıkıncı mükâfatı, Luchino Visconti'nin "B Gecel.er"ine ve- rildi. Bu, herşey den önce, ikinci, dün- ya harbinden sonra yetişen sinemacı- ların en büyüklerinden ' birin gosterısıydı rak dağıtılan üç milletlerarası mü- kâfattan biri "La Terra Trema - Yer Sarsılıyor" filmine verildiğinden beri, Visconti'nin filmleri etrafında adeta kasdi bir "sessizlik perdesi" — çevril- mişti. Bilhassa 1954 — yılındaki festi- vallerde "Senso - Günahkâr Gönül- ler"in İ uğradığı — haksizlik tenkidcilerin dikkatini çekmıştı "Be- yaz Geceler"e verilen Gümüş Aslan, bundan dolayı, Viscohtı ye birşey kz- zandırmasa bile, Venedik Festi- vali Jurısıne bırçok gunahları affettı— rebilirdi'. Zira böylelikle, "Oss ne - Tutk l (1948) ile Italyan neo- realizmine ilk yürüyüş emrini veren, "La Terra Trema" (1948) ile neore- alizmin en büyük birkaç eserinden birini ortaya koyan, "Senso"'ile ne- orealizme yeni bir yol açan, şimdi de psikolojik ve şairane bir realizmi de- niyerek, bu cereyana yenı bır gelişme yolu gösteren bu bü yapılan haksızlık Beyaz Geceler" rinci sınıf eserlerinden değildi. Harcı- âlem, basit bir konu, Tromantik bir hava içinde başlayıp dramatik bir şekilde sonuçlanıyordu. akat Vis- conti'nin usta eli, en beylik konular- dan bile iyi bir sinema esen çıkarıla— bılecegını ortaya koyuy ord ' Geceler", hem ema endustrısı bır bulunan İtalyanlara, arazı gösteren başka memleketlerdeki . sinemacılara yol gösterebilecek bir tarzda meydana getırılmıştı Filmin sermâyesini reji- sör Luchino Visconti, oyuncu Mar- cello Mastroianni ile senaryocusu Su- so Cecchi D'Amico ortaklaşa temin etmişler, böylelikle tam bir bağım- sızlık içinde çalışmışlardı. Maria chell ile Jean Marais gibi iki milletlerarası şöhret de oyunculuğu ederek onları bu işde destekle- mişti. 18. Venedik Film Festivali geçen Pazar gecesi sona ererken, çoğunlu- ğun düşüncesi şuydu: Sönük başlayıp canlı bir şekilde sonuçlanan isabetsiz seçimlerle şüpheye yol çıp, müka- fatlarının 1sabetlılıgı ile basan zanan bir festival... Fakat, festivalin seyircileri yine de, ilk seçim komite- sinin işini daha sıkı tutmasının gele- cek festivaller için lüzumlu olacağı noktasına dikkati çekmekten, kendi- lerini alamadılar 29