Nutuklar ve G eçen 1lkbaharda, bır kadın der- ği upları — ile beraber Ankaraya çok yakın bir köyü zi- yarete gıtmıştık Köyün gezilecek yerlerını gezdikten sonra, bize çay ikram eden misafirperver köylüle- re, ıçımızden bazı hanımlar ıçtı mai mevzularda nasihat vermeğe özenmişlerdi. Hanımlar güzel gü- zel konuşuyorlardı, köylüler de uzel güzel dınlıyorlardı Yalnız bır arkadaşımız sinsi sinsi gülü- ordu. Bu, vazifesi icabı sık sık koylere gidip gelen bir arkadaştı Köylüyü hepımızden ıyı tanıdığı muhakkaktı Dönüşte mma da nutuk çektiniz, dedi.. Vakıa köylü nutuk dinleme- yi sever. Çünkü hayatı yeknesak- tır ve dışardan gelen her faaliyet onun alakasını çeker. Ama onun dâvasını benimsemedikçe, onun hayat şartlarını, onun ihtiyaçları- nı, onun gerçeğini kavramadıkça, ona yardım etmemize imkân yok- tur.". Ne zaman bir siyasi konuşma dinlesem veya okusam, şimdi hep bu sözleri hatırlıyorum. Kendi ih- tiyaçlarına cevap verecek, kendi dâvalarına bir hal çaresi getirecek söz ve hareketleri ariyan yalnız- ca köylü vatandaş olmasa gerek. Bugün —köylümüzle, — kentlimizle hep aynı ihtiyaç içindeyiz. Seçim- ler yaklaşmıştır Siyast partiler büyük bir faaliyet Içındedırler, Iktıdar da, Muhalefet de, seçm nin kalbını kazanmak arzusunda- dır. Dikkat ediyorum siyaset a- damlarımız, daha ziyade, seçme- nin vatani hislerine hitap et- mektedirler. Vakıa Türk seçmeni- nin idealist olduğu muhakkaktır. Ve seçim sandığının başında daha ziyade "vatan kaygusu" ile hare- ket etmesini ondan bekliyebiliriz. Seçmen vatandaş İktidarın ümit ettiği . gibi, bir "kalkınma" veya “imar" hareketine Jlakayt kalmı- yabilir, bu hususta sarfedilen e- lâmbasını, hatta bir eski -feneri kıy- metlendırıp evi — güzelleştirmek te mümkündü Emek ve sevgi ile. yavaş yavaş, her kadın evini güzelleştirebilir ve bu meşgale kadının en zevkli, en güzel meşgalesi olabilir. Sosyal Hayat Gezme âdabı Muhakkak ki gezmek güzel bir- şeydır Ama gezmenin de bir a- dabı, bir kaidesi vardır ve buna Ti- ayet etmiyenler hem kendileri rahat- sız olur, hem etraflarım rahatsız e- derler, hattâ manzarayı çirkinleştir- AKİS, 14 EYLÜL 1957 Hakikatlar Jale CANDAN inekleri kıymetlendirebilir, veya- hut muhalefetin ve işbirliğinin bü- yüleyici gayesini kendisine hare- ket noktası olarak kabul edip hak ve adaletin temeli olan "hürriyet"i herşeye üstün tutabilir. Bunun i- çin çok nutuk dinler, çok nutuk alkışlar; ama zaman zaman onun alâkasının azaldığını, kendisine hitap eden siyasi adamı sahnede- ki artisti dinler gibi dinlediğini farketmememize de imkân yoktur. Çünkü bu bitaraf vatandaşın, bu seyircinin kendisine has dertleri, mühim dâvaları, bir realitesi var- dır. Bu dâva geçim davasıdır. Ha- yat pahalılığı, istikrarsızlık ve bunlardan doğan bir huzursuzluk- tur. Ne kadar "pahalılık yoktur" dersek diyelim ayın ortasında, ha- zan da başında bütçesinin iflâs et- tiğini gören ev kadını, yeni mev- simin masraflarını, bir mucize ol- maksızın, karşılıyamıyacagını he- saplayan aile reisi, bu sözlerden ferahlık duyamıyacaktır. Birçok aileler, herhangi bir sebeple, otur- dukları ucuz evlerden çıkarılmak endişesi içinde gün geçirmektedir- ler. Çünkü, artık bir memur ma- aşı ile yeni bir ev kiralamak im- kânsız olmuştur. Günlük huzur- suzluklar ise hepimizin malümu- dur. Bugün piyasada bol bol mev- cut olan, yarın yok olmaktadır, aylık gelırımızın ondabirini vere- rek aldığımız ayakkabının onbeş günden fazla dayanacağına hiçbir garantimiz yoktur. Çünkü iktisa- di zorluklar ahlak ölçülerinde de- rin yaralar açmıştır. İşte seçmen herşeyden evvel bu dertlerine bir hal çaresi ara- maktadır. Memleket kalkınması- na lakayt değildir, düzenli bir hür- riyet rejiminin ise, hasreti içinde- . Ama onu tam mânası ile ka- zanabilmek için "idealler'le onun gerçeğini — birleştirebilmek, — onu istikrarlı, — güvenilir bir yarına i- nandırmak şarttır dikleri de çok defa vakidir. Meselâ nakil vasıtalarında, yer kapmak için sıraya riayet etmeden itişip kakışan- lar, sokak ortasında, yürüyenleri ra- hatsız edecek şekilde durup uzun u- zun konuşanlar, herzaman karşımıza çıkarlar ve çok defa, bos yere, sinir- lenmemize sebep olurlar Bir baloya gidersiniz, herkes ayaktadır. Danstan sonra yorulunca, bir yere ilişip beş dakika dinlenmek ıstersınız, bakarsı- nız şuraya (bur: serpilmiş sandal- yeler ve koltuklar hep tutulmuştur. Seyır için gelen birçok kimseler bu kol tuklara demir attılar mı, bir daha kı- pırdamazlar. Bu hal, yorulanları ra- hatsız ettiği gibi baloya da — çirkin bir manzara vermekte ve eğlence ha- vasını bozmaktadır. Gene vapurla bir yolculuğa sıkarsınız, alt salonlarda, güvertede, kamaralarda boll bol isti- rahat edecek yerler vardır; ama ek- seri guvertedekı uzun şezlonglar yol- cu adedine göre azdır. Bu pek mühim değildir. Çünkü elbette ki insan, bü- tün yolculuğu bu şezlonglarda geçir— miyecektir. Herkes sıra ile, bol bol onlardan istifade —edebilir. Ama ha- yır, her yerde olduğu gibi burada da açıkgözler vardır. Şezlonga bekçilik etmeyi akıllılık zanneder ve dolaşma- ya, yemeğe hattâ kamaralarında isti- rahata giderken, gazetelerini ve ki- taplarını, şallarını veya — ceketlerini yerlerine bırakırlar. Bu yaz İstanbul- da Boğaziçinin güzel Emirgânını bir Cumartesi veya Pazar akşamı görme- ğe değerdi. Sahil boyunca arabalar, hususiler ve taksiler sıralanmışlar, ço- luk çocuk denizin kenarında yemek yiyorlar.. Ama yedikleri birkaç san- dviç, Biraz çerez değildir. Yerlere ki- limler serilmiş, dolmalar tencerelere istif edilmiş, rakılar açılmış.. Yaya- lara geçecek yer kalmamı nki cadde iki adım Ötede değildir, sanki sahil boyunca uzanan gazinolar otur- mak için değildir. Fuar dönüşü İz- mirden Bandırmaya hareket eden eksprese de bir göz atarsanız şaşar- sınız. Temiz kıyafetli şık kadınların ellerinde kocaman — yemiş sepetleri var. Sanki bu hanımlar turistik bir gezmeye değil de tamire üzüm müba- yaasına gıtmışlerdır Memurların ih- tarlarına rağmen, herkese çarpa çar- pa kompartımanlara girer, canım ba- vulları eze eze sepetlerini yerleştir- meye çalışırlar. "Sandık, sepet"le se- yahat devri de artık kapanmıştır ve yolcunun seyahat boyunca kimseyi rahatsız etmiyecek — şekilde hareket etmesi, üstünün başının temiz, yükü- nün hafif olması da şarttır. Bu bir Döpiyes Mühim olan teferruat 25