ÇA LI İşçiler Temizlik işleri Sabahleyın dokuzdan evvel e den çıkmak zorunda olmayanlar arasında ışçılerın sabahın hangi sa- atlerinde ise başladıklarını değil bı- lenler, akıllarına getirenler bile r. Yurdun her köşesinde tarım ışçı- sinden endüstri işçisine kadar milyon- larca insan sabahın erken saatlerin- de tarlalara ve yollara dökülmekte- dir. Fakat bunlar arasında en erken işe başlayanlar muhal ki, temiz- lik isçileridir. Bilhassa İstanbul An- kara ve İzmir gibi büyük şehirleri- mizde işe en erken başlayan işçiler temizlik işçileridir. Bunlar sabah sa- at 4 te daha ortalık karanlıkken işe başlarlar ve gece saat yediye sekize Temizlik işçisi İş çok, para az... kadar şehrin ve halkın temızlıgı ve bir bakıma sağlığı için de yı dan çalışırlar. Bılındıgı gibi memle— ketimizde fazla mesai bir istisna ol- maktan çıkmıştır. Kanun ve nizam- ların dikkatle tatbikine — çalışılan yerlerde bile fazla mesai maalesef kanuna aykırı şartlar altında yapıl- makta ve işçiler çok defa sekiz sa- atin ustundekı çalışmaları için ücret- lerini dahi maktadırlar. Fakat bu fazla mesaı bırçok iş kollarında sekiz saatin üstünde 4-5 saati geçme- mektedir. Temizlik işçileri ise sekiz saatin üstiinde bir sekiz saat çalışmak e bu suretle gündelik çalışma saatlerı 16 ya armaktadır. Bu insanüstü çalışma doğrudan doğ- ruya temizlik işçileri yanında onla- 22 ŞMA rın yardımcılarına da teşmil edilmek- tedir. Çöp kamyonlarının şoförleri, temızlık işleri teşkilâtının tamirha- neteı'ındekı ışçıler ve bekçıler de çop rabaları e kam; arının - dön melerını beklemekte ve rada tamir işleri ile meşgul olmaktadırlar. Bü- tün bunlara karşılık temizlik işçileri- nin üstü başı pejmürde, çalışma şart- ları saglıga aykırı ve ücretleri de ayda 125 liradan ibarettir. Kıtın y: lık elbiselerle, yazın da kışlık elbıse— lerle çalışan ve her an mikropl haşır neşir olan bu ışçıler en basıt kanun hımayesmden mahrumdurlar. Kendilerini Belediye ışçı saymadığın- dan temizlik işçileri iş ununun işçiye tanıdığı haklardan ve İşçi Si- gortal rının kolaylıklarından mah- bulunmaktadırlar. Belediyeye baglı bir i ış yerınde çalışanlar işçi de- ğilse, insan bunların memur sayıla- bileceğini düşünür. Fakat maalesef, bu işçiler memur da sayılmadıkla- rından ne Emekli Sandığına baglan- mışlar ve ne de kendilerine sair her hangi bir hak tanınmıştır. Büyük çiftlik sahipleri mılyonlarca lira ka- zandıkları halde vergi ödemez vs kendilerinden otomobilleri için bile tenzilâtlı plâka parası alınırken her- gün 16 saat durmadan çalışan temizlik işçileri ayda 125 lira kazanırlar ve bu para üzerinden vergi ödedikten sonra geri kalanı ile "bey gibi" geçi- ni Bu kadar kötü şartlar altında ça- hşan ve yaşayan bu insanların her- hangi bir şıkayet veya ufak bir iti- raz halinde işten çıkarılmaları da son derece kolaydır. Beledıyenın yet- kili memurları dilediklerini işe alır- lar, dıledıkl erim işten çıkarırlar. Memleketimizde işsizlik olmadıgını iddia edenler bilmelidirler ki, bir san her türlü pislik ve mıkrop için de günde 16 saat ve 125 lira karşılığın- SENDİKALARIMIZIN S endikalarımızın, diğer memleket- çoğunluğu sendikalara lerdeki benzerleri gibi temsil et- tikleri ışçı sınıfına daha faydalı o0- tedbırlere başvurulması gerektıgı işçi çevrele- nuşul- makta olan en mühim mesele haline labilmeleri için ne gibi rinde bir müddetten beri kon! gelmiştir. Sendikalarımız kanuni ve mali imkânsızlıklar sebebiyle — işçilere tam manasıyla faydalı olamadıkla- rından birçok işçi, sendikalara kar- şı alâka beslememekte, sendikacılar da işçilerin — çoğunluğunun sendi- lara girmemesi sebebiyle sendi- kaların kuvvetlenip işçilere fayda- h olamadıgını iddia etmektedirler. Aslında her iki iddia da kendine göre do dur. Mesele işçiler yö- nünden ıncelenı se, bugüne kadar cemiyetçilik ve sendikacılık bakı- mından pek az bilgi ve gorg ü Oo- lan insanların kendilerine gozle görülür, — elle tutulur" bir fayda saglayamayan sendikalara rağbet göstermesi beklenemez. Sendikala- ra gelince, bunların da işçiye der- hal gözle görülür, elle tutulur fay- dalar sağlamasına imkân yoktur. Evvelâ, kanunlar esasen dar olan sendika hürriyetini son yıllarda bir hayli kıstıkları gibi idari baskılar ve kanunların aleyhte tefsiri sen- dikaların elini kolunu bağlamıştır. Diğer taraftan "herşeyin paraya bağlı" olduğu bugünün cemiyetin- de m bakımdan zayıf olan sen- dikal anu haklarından bile faydalanabılmelerı ancak başların- aki sendikalistlerin fedakarlıgı ve bir çok tehlikelere leri sayesinde mümkün olmaktadır Sendikaların başlıca ve en saglam gelir kaynağı da üyelerii aida- tından ibaret oldugundan ışçılerın kaydolma- ıkça ve aidatım sadakatle öde- medikçe — sendikaların da kendile- rinde! beklenen faaliyetlerde bu- Çünkü sendika- lunmaları güçtü ların karşısında yalnız kanun en- gelleri değil, fakat mali bakım- dan son derece kuvvetli işverenler ve işveren sendikaları olduğu gibi sendikaları iyi, gözle görmeyen hu- kümet idarecileri de vardır. Bu en- gellerle mücadele edebilmek için, sendikaların ma an kuv- vetli olmaları lâzımdır. Bu durum karşısında akla iki sual gelmektedir. İşçilerin sendika- lara girmelerini nasıl sağlamalı ve sendikaların işçilere daha faydalı hale gelmelerını nasıl. mümkün kılmalı? Memleketimizde ilk akla gelen ted- birler derhal kanuni tedbırlerdır, Öyle zannedilmektedir ki, diğe herhangi bir sahada oldugu gıbı sendikaların kuvvetlenmesi mevzu- unda da kanuni tedbirler meseleyi halletmeğe yetecektir. Tabıatıyle sendıkaların kuvvetlenmesi mev unda alınacak kanuni tedbırle- rı küçümsemek ıstemıyonız Hatta bunların lüzumuna, in ş bulun yoruz. Ancak bazı noktaları aydın- latmak lazımdır. Evvelâ şurasını hatırlamak lâzımdır ki, nyanın her yerinde tatbikat, kanunlardan önce gelmiştir. Başka bir deyişle birtakım haklar mücadele ile kaza- nılmış sonra da kanun koyucu bu hakları kanunlarla tanımak zorun- da kalmıştı! Grev, kollektif mu- kavele hakları boyle kazanılmıştır. İşçiler ve sendikalar yaptıkları mücadeleler sonunda hem grevi hem de kollektif mukaveleyi meş- ru birer İşçi silahı olarak işveren- AKİS, 14 EYLÜL 1957