AKİS, AKİS'in Yazı Müsabakası Demokratik Rejim içinde Yaşamağa Azimli- Milletler Ne Şekilde Hareket Etmelidirler ? İ nsanı hayvandan ayıran şeyler arasında "beğenme titizliği"ni de mutlaka saymalı. Bir mobilyacının yaptığı koltuğun şurasını burasını, bir mımarın yaptıgı binanın bıçımı— ni, kahvecinin kahvesini beğenme- dıgımız için bizi suçlamak kimsenin aklına gelmez, "Zevk meselesi" der geçilir. Bir marangoz, bir mobilyacı, bir mimar, bir kahveci bizce beğe- nilecek şeyler yapmıyorlarsa onla- rın semtlerine bile uğramaz, kendi zevkimize göre mobilyacılar, mi- marlar, kahveciler ararız. Onların da bıze yapabıleceklerı "Senin gi- bi adam elmesindense gelme- mesi hayırlıdır' demektir Gerçi bir kahvecinin "bu ne biçim kah- ve" diyen müşterisini bir iki kur- şunla temizlediği zabıta tarihinde görülmemiş, işitilmemiş iş değil. Ama kahveci de ya seh ya da hapishaneye gonderılmıştır El- bette, kahveyi beğenmeyenin idam edilmesi de beklenmez ya... Ama politikada beğenmemezlik çoğu zaman terslemesine cezalan- dırılıyor. Hükümeti — beğenmeyen,. bu ne biçim idare diyen bakıyor- sunuz zindana atılıveriyor. Milletlerin kaderi senelerce soy- ların elinde kalmıştır Bu milletler için en büyük talih "iyi bir hüküm- dar" ın başa geçmesidir. Seçmek zarureti de insanlara talihin getıre— ceği iyi adamdansa bizim seçeceği- miz iyi adam hayırlıdır inancından doğar. Ama sadece iyi adam seç- mek, faziletli adam seçmek te işe yaramıyor. Sorumsuzluk, hükmet- mek selâhiyeti en iyi insanları bile kötü geri ve müstebit yapabiliyor. üzden ileri milletler yavaş yavaş hukmedenlerı belli bir nokta- ya kadar gitmeğe müsaade —eden ir tashih hatası olarak 178. B sayımızdaki sının imzası "Sam olarak çıkmıştır. 173. sayımız- daki IX numaralı Musabaka ya- zısı Ebuzer ÖZH 'a ait olup, bir evvelki sayımızda yazısını neşrettiğimiz Samim ARI ile hiç bir ılışıgı yoktur. ÖZHAN TARI ve okuyucularımızdan Özür dileriz. musabaka yazı- mim ARI" Ebuzer 14 EYLÜL 1957 - XI - kurallar, müesseseler kurmuş, fren tertibatları koymuşlardır. Demokratik bir rejim altında ya- şamak ısteyen milletler ilkin "kah- ramanlara" "demokrasiyi koruyucu kural ve müesseselere muhtaçtırlar. Belki bu müessesele- rin yeri daha evveldir. Ama kurul- ması için kahramanlara — mutlaka ihtiyaç var. Önüne serilen bütün dünya nimetlerine omuz silkebile- cek, sırtına yüklenen bütün azap- lara, cezalara, hıyanetlere — göğüs gerebilecek kahramanlara... Yoksa demokrasiyi — koruyucu kural ve müesseseler hiçbir zaman gökten inmezler. Kendiliklerinden de kuruluvermezler. "Hürriyet ve- rilmez, alınır" düsturunca bunlar için bir mücadeleyi söze — almak, şehit vermeğe, şehitler — vermeğe katlanmak gerek. Demokrasinin bu yolda kurulacağına, insanın köleli- ğinin bu yoldan kalkacağına ina- nan, insanca yaşamak için insanca ölmesini bilen herkes bu fikre va- rabildiği andan itibaren kendi çev- resinde, imkânları varsa yurt ve dünya çevresinde bu kavgaya ka- tılmalıdır. Yoksa illa başkaları bu- nu yapsın diye beklemek. "Ben de öyle düşünüyorum ama — elimden birşey gelmez" demekle bir millet karanlık, istibdattan demokratik re- jimlere gidemez. Gitse bile kolay kazanılan kolay kaçar. Ne kadar zorlukla kazanılmışsa o kadar sağ- am kazığa bağlanır. O kadar el- den uçup gitmesi uzak bir ihtimal olur. Kontrolsuz cumhuriyetlerde se- çilen adamın "hükümdarlık" mera- kına saplandığı çok görülmüştür. Başta ideal bir cumhurıyetçı olan Napolyon sonraları Arapların "Re' sul hikmeti muhatufullalı - Hikme- tın başı Allah korkusudur" sözünü "Hikmetin başı benden korkmak- tır" şeklinde değiştirecek kadar ka- ranlık bir müstebit oluvermişti. Bazan "iyi diktatör" sözü edilir. Ama her zaman için teminatlı re- jimlerdeki kötü hükümetler, dunya— nın en iyi diktatörlerinden daha i- yidir. Çünkü iyi diktatörlükle, ko— tü diktatörlük arasında sadece bir tek kelime farkı vardır, o da "iyi" ve "kötü" — sıfatları.Halbuki teminatlı rejimler kötü hükümetlerin bir tok kötü adım atmalarına müsaade e- der ve sonra düşürür Demokrasinin en mühim şartı, Cengiz TUNCER bence, "düşürmek"tir. Düşürmesini bilen milletler ve düşmesini bilen hükümetlerin bulunduğu memleket- ler gerçekten talihli ve ileri millet- A demokrasi insanları değiş- tirmekle kurulmaz; kuralları, kanun ları, müesseseleri değiştirmekle ku- rulur Yoksa hikâyedeki imama döner 'Bır akşamcıya dostları "Bırak şu içkiyi" demişler. Adam "'Peki, demiş. Yalnız şu benim eşeği sata- lım. Eşek satılmış, ucuzluğuna ta- mah ederek Kasabanın — müftüsü almış eşeği. Akşam,, üstüne binmiş dehlemiş. Biraz gitmişler, bir mey- hanenin önünde durmuş eşek. Öl- dür Allah gitmez. Meyhaneden bir kaç kişi çıkmış. Bak, demişler imâ- ma, bu eşek burada durdu, bunda bir hikmet var, bir kadeh at. Israr ısrar imam bir kadeh içmiş. İkinci akşam gene ayni, üçüncü, dördün cü akşamlar gene ayni. Zavallı i- mam bir haftanın içinde kasabanın en beter ayyaşı olup çıkmış. Kuralları, müesseseleri, kanun- ları teminatlı demokrasilerin ruhu- na uygun olarak değiştirip, — kur- madıkça, bu eşeğe başka başka a- damlar bindirmeğe devam ettikçe, bütün tecrübeler ayni karanlık nok- tada toplanacaktır. Teminatsız re- jimlerde — değişiklik — diktatörlerin, diktatör heveslilerinin adını degış— tirmekten başka işe yar, Bu memlekette reJımı teminat altına alacakların elını öpmeğe ha- zır binlerce aydın v Ama sadece bu bekleyış yetmez, teminatların kurulması için çalış- mak, kelleyi koltuğa almak "viran olası hanede" ki evlâdü ayali unut- mak lâzım. Belki de öpülecek el mizdir. bizim eli-