neynelmllel Basın Enstiltüsünün yıllık kongresinde Türkiyeyi temsil eden iki delegeden gazeteci olanı -Abmet Emin Yalman- gazetesinde r garip hâdiseyi açıkladı. Ahmet Emin Yalmanın bildirdiğine göre toııluntıda delegelerden profesör olanı - Sabri Esad Siyavuşgil. söz alasrak Türkiyede Basın Hürriyetinin mevcut olduğunu g tahditlerin şeref ve haysiyetleri korumak g'a_w—îını zmtlımıniı bildir— zim gazetelere de geçmişti. Fakat delegelerden gazeteci olanın delegelerden profesör olanın sözleri hakkındaki yazısı son derece açıktı. Üstad aynen “Türkiyede Basın Hürriyeti vardır” demişt Şimdi, böyle bir beyanın, dünyanın her mıımlekı—tlndokl Basın Hür- riyeti hareketlerini günü gününe ve çok yakından takip eden Enstitü- nün azaları arasında Be tebessümler yarattığını tahmin etmek zor do- gildir. Türkiyede Bıuun Hürriyetinin bulunmadığını cümle âlem bilmek- tedir ve “vardır” denwklo hurrhetler var olnı..ılıgınn gore bir profesörün iddiaları da elbette başka netice vermeyecek, hiç kimse “Aa., bak, Prof, Siyavuşgil Türkiyede Basın Hürriyetinin mevcudiyetini bildirivor, demek ki biz yanılmışız. Türki yede Basın Hürriyeti vagrmış” demiyecektir. Bilâkis bütün Türk Bası- nının müşterek feryadı olan Basın hürriyetsizliği gün geçtikçe daha ziyade malüm hale gelmektedir. Meselenin mühim tarafı o değildir. Fakat Prof. Sabri Esad Siyavuşgil böyle bir beyanda nasıl buluna - bilir? Zira Türkiyede Basın Hürriyetinin bulunmadığını kendisi mükem- mel şekilde bilmektedir ve kanaatinin o vyolda olduğuna dair imzasiyle sabit bir de x&ulka mevcuttur. Bakınız bu vesika nedir: İs rol dâvasında ilk hâkimler heyeti- bu heyet sonradan ta- mamile değlşlırllmlş Ve bahis mevzuu heyete dahil Necmeddin Arvasa geçenlerde bir p dükkânında Bakan tarafından emnekliye ayrıldığı bildirilmiştir- uuç ıhtha ettiği ileri sürülen yazıların bir ehlivukuf he- yetince tetkiki kararını veriyor. Yazılar İstanbula gönderiliyor. orada Hukuk Fakulthlnden bir Prole—hr, Edobh at l"akıılt esinden bir profesör Enstitüsü tüteşekkil heyet ciddi ca- lı-şmnla.rdan sonra bir rapor hazırlıyor. R.upor mahkemede okunuyor, basında yer alıyor. Heyet yazılarda suç görmemiş, bunların hakaret değil sadece “gazetecilik vazifesi” olduğu hususunda vicdani kanaate varmıştı. Dâvanın sonunda yazıları yazan suç işledifi, hakaret ettiği iddiası ile mahküm oluyor. hapse atılıyor, O kadar ki o heyete Edebiyat Fakültesinden seçilerek vazife alan ve vicdan atini İmzalayan Prof, Sabri Esad Siyavuşgil Basın hnntltuwunun mıılantısına “Tiürkiyede Ba- &ın Hürriyeti vardır” diye hay ecl Ankara Cezaevinde çilesini dolduruyor. Üstelik hmllwnln r(-) nı sırasında mer'i kanun bir kat daha şiddetlendirilmiş, profesörün, “gazetecilik vazifesi” nay- dığı fiillerden çok daha masumı filller, hatta kanaatler cezalandırılmaya haşlanmıştır. Prof, Siyavuşgil nasıl olur da “gazetecilik vazifesl”addet- tiği işleri görenlerin hapse takıldıkları bir rejimi Hiürriyet rejtmi olarak tarif edehilir? Profesöritn kanaa! caha değiştiren — nedir? Yoksa üstad beynelmilel bir toplantıda böyle bir çıkış yavpmanın kendİsine hbazı çevrelerin takdirini mi kazandıracağı ümidindedir ? Bazı klınseler -belki hizzat Siyavuşgll- “memleketini Jurnal mi et- meliydi. elbette methedecekti” diye düşünebilirler. Böylesine şarklı bir düşünceyi Cyrano de Rergerac mütercimine yakıştırmak güçtür. Ama Mmsaf edilsin. sayın üstad kanaatinin aksini söyliyecek yerde susmayı da mı beceremezdi acaba ?... AKİS yerde nutuklar veriyor, aydınlatmağa çalışryordu., bu da doğ- ruydu. Seçim yakın, lâfları ediliyor- du; bu bakımdan kendisi de vatan- fil, daşı seçimlere we vatandaşı çalışmaktı. Daha sonra hazırlamağa çalışı- yordu. Gerçi zaman Zzaman konuş- tekliven Gülek adaşlarının al- malarında tenakuzlar olmuyor de- Kışları arasında yerine oturdu. gildi. Oluyordu ama, bunların bir ço- ğu gazetelere noksan geçen sözlerden — Tebliğ idi. Yoksa o milimkün olduğu adar etraflı konuşmaya çÇalışıyordu. emîeketı do!asmak Dartıs'l için ça- "tariz!erı madde mndde cevapînmdirdı -- BASIN HÜRRİYETİ VARMIŞ... MAŞALLAH! | ka çalışan, umumt! efkâra sesini du- yuran kim vardı? Marifet masa başın da oturtip çalışanları tenkit etmek de- nel Başkanın pullhkasım harır#tle des- art.i Mec"si calışmaları böyle ha- YURTTA OLUP BİTENLER Meeclisin toplandığı ilk gün Üç aylık hâdiseler kronolojik olırak sırala- mıştı? Bu sefer de bu hâdiseler Ü- zerinde etraflı tahliller yaptı Söy- lediklerinden Aanlaşılıyordu ki İnönü de Bah Havasının memlekete pek kazandırmadığını görmenin üzüntüsü içindeydi. Ama o, ne olursa olsun partiler arası münasebetlerin medeni bir seviye dışına çıkmasını is- temiyordu. rejim — dAvalarını takipte İktidara en ufak bir taviz bile vermemeliydi. Ama İktidar ve Mı halefet arasındakt milnasebetleri e dejenere etmekte bir mâna yoktu. Parti Genel Sekreteri de konuşmasın- da İnöntiyü destekledlğini belirtmiş- ti. Bu duruma göre Parti Meclisinin kanaatleri iyiden iyiye tebellür etmiş oluyordu. Artık Parti Meclisinin 'ya- yınlıyacağı tebliğin ana hatları tes- bit edilebilirdi. Nitekim Pazar günü öğleden sonra Meclisin sectiği bir Ko- misyon bu tebliği hazırlamakla meş- gul oldu. Pazartesi günü Parti Mec- lisi ıaat onbir sularında bir defa da- ha toplandı ve tebliğ Üzerinde son retuşlar da yapıldı. Salı günü gaze- telerde bu b r hayli Tetuş edilmiş tebliği okuyanlar daha ilk cümlelerde gördüler ki tebliğin havası bir hayli serttir ve Meclis Üç aydan beri de- vam ettirilezelen Bahar Havasının ameli hiç bir netice getirmediğini derece elem verici” misallerle ihlâli, basın cenlanmn her geçen gün bir yeni gazeteciyi kurban etmesi, top- lantı hürriyetindekı kınıntılarm kal- dırılacağına dair en küç ir ema- renin bile bulunmamnsı. memleketin ekonomik durumunun gün günden kötüye gitmesi ve bu halin ıslahı için baltalanması ve seçim Jaht icin calışılmamam tenkit edili- yor ve C.H.P. nin bu meselelerin hal- Ji için mücadelesine devam edeceği belirtiliyordu. Sözün kısası C.H.P. bir muhalif parti olarak üÜstüne dü- şen vazifeyi sonuna kadar yaparağı- nı Ve asla yolundan dönmiyeceğini kesin bir lisanla bir defa daha belir- tiyordu. Reklenen nedir ? arti Meclisinin son wplantııındın sonra iyice anlaşıldı ki, hoş ikar şılanmayan, C.H.P. Genel Bukaııı- nın İktidar lideriyle başbaşa resim- Jerinin basında çıkması değildir. Hoş karşılanmıyan, C.H.P. nin ve İlideri- nin olup bitenler karşısında sesini çı- karmamasıdır. Muhalefet va7ifosinm ıcaplarının yerine getirilmemesidir. H.P. nin bütün ha,reketler!nin Isti- kametini çizen Genel Başkan İnönil- nün bu toplantıdan bazı ilhamlarla ayrıldığı tahmin ediliyordu. C.H.P. Meclisinin tebliği yayıfılı'n- 'ada, Bahar Havasının ilk ve tasarısı di Heyetine