—— — &.t 3 —— ada S S Ü aa E M A Filmcilik Mevsimin yerli filmleri 956-1957 mevsimi Türk sinemacılı- ğının en kısır, en cansız, en karar- sız, en şaşkın yıllarından biri olarak anılacaktır. Son Cannes Festivalinde, daha önce adı pek duyulmamış Arjan- tin ve Lübnan gibi memleketler ora- larda da düzgün film yapılabildiğini ispat ederlerken 25 milyonluk Türki- yenin 860 yıla yakın bir geçmişi olan sinemacılığın- da hatırı sayılır bir yer ayırabilmişti. Biz ise yerimizde sayıyorduk. Film şirketlerinin sağlam sermaye- lere dayanmaması, tevzi belliydi: Seyircinin din! ve milli duy- gularının istismarı, şehvet duygusu- nun tahriki, çocuk sevgisinin âlet e- dilmesi, gülme ihtiyacının gıdıklan- ması, kaderci hikâyeler içinde birta- kım çaresiz ve talihsiz insanlar gös- terilmesi Türk filmlerinin başlıca ka- rakteristiğini meydana — getiriyordu. Sınemamızm bu en kn.ranlık devresı- nin şampiyonluğunu Mu m Gür- ses ıdlı çeşitli hÜnerleri olan bır zat yapıyordu gayretle çok lerin gözünde canlı bir kâr makina- sı gibiydi. Filimciliğimiz hâlâ, sine- matografın bulunmasıyla sinemanın bir endüstri ve sanat haline geldiği 1900-1914 yıllarının keşmekeşi, ba- sitliği içindeydi. Bu iptidai şartların meydana getirdiği, kimsenin adlarını nah Köprüsü”, “Ceylân Emine” hep aynı formüller ve klişelere göre ha- zırlanmış filmlerdi. Hatta acayip kararlarıyla Ün salan sansürümüz bile tarihinin en isabetli hükümlerinden birini vermiş, “Cey- lân Emine”yi “film değil” kaydiyle geri çevirmişti. Buna rağmen Gürses öbür meslekdaşlarını imrendirecek defecede prodüktörler tarafından el üÜstünde tutuluyordu. ndi çapında bir sinema okulunun öncülüğünü yap- tığı da söylenebilirdi. Nitekim ortaya hem isim hem cisim bakımından onun- kılere pek benziyen “Pic”, Günahkâr Baba”, “Ana Hasreti”, “Yetimler A- hı”, “Hayırsız Evlât" gibi filmler çı- kıyor, Memduh Nuri Akıncı, Sey- fi Havaeri, Orhan Elmas gibi rejisör sıfatı taşıyan kimselefrde belirli te- sirleri görülüyordu. Cilânın altındaki rodüksiyon zenginliği bakımından mevsimjn en iddialı ikl filmi -“Beş Hasta var” ile “Berduş”- işle- nişlerindeki titizlik ve sinemaya daha yıkın aniayışa rağınen esas itibariy- le Muharrem Gürses okulu melodram- larındun farklı ord gözyaşı bombaları sa- na bu sefer biraz daha cilâlı bir şe- kılde atılıyordu. Geniş yıldız kadrosu- a sahip, kostümlü bir film olan “Ak M—"dhı bir sahne Yedi kişi rejisörünü arıyor — “Beş Hasta Var”, Atıf Yılmazın kö- tü bir mevzuda seyirciye birşeyler an- latabilme gayreti, teferruat Üzerinde fazla duran mizanseniyle Türk Melo- dramlarında baroka doğru yönelişin bir Örneğiydi. Bu filmde asıl dikkatı çeken nokta, rejisörün değil prodük- törün tutumuydu. Lâle Film gıbi zen- gın bır şirketin, iyi kurulmuş bir tev- bi beylik tefnka roman- larına sermaye yatırması, emek sa!: fetinesi Türk Filmciliğt için bir kayıp- tı. Halbuki Lâle film elindeki imkân- larla dış pazarlara çıkabilecek Türk filmlerinin yapılmasına önayak olabi- lirdi. Bunun için önce piyasa romanla- rından kurtulması, doğrudan doğruya yazılmış senaryolara güvenemediği takdirde de “Kiralık Konak” gibi, “Yeşil Gece” gibi, “Aşk-ı Memnu” gi- bi edebiyat tarihlerimize geçmiş da- ha sağlam temelli eserlere başvurma- sı gerekiyordu. Yoksa bol para sar- fıyla halihazırdaki cereyanın dışına çıkmayan filmler meydana getirmek pek büyük bir marifet sayılmazdı. ton İlyadisin haşarılı fotoğraf- duş”, prodliktör-rejisöorü Osman F. Sedenin ticari haşarılanmn bir baş- ka deliliydi. Osman Sedenin bu mevsim gösterilen öhUr filmi “İnti. ler ve zorlama bitiriş yüzünden me- lodram akıntısının bir damlası olmak- tan kıırtıılamıyordn Maamafih, Os- n F. Seden rejisör olarak değilse de nrodüktör olarak dıkkatı çekiyor- du. “Çalı Kuşu” emet” gi- iki eseri tetniz bir şekilde beyaz 'par- deye adapte edehilirse “Berduş” un günahlarını unutturabilirdi. Yanlış adımlar 1 56 “ 57 mevsimi, sinemacılığımız- T! a daha hatırlatıyordu “Kamnelyalı Kadın ü Altın” ve * oğarken'”' de. hazmedilmemiş yabancı tesirler, çevreyle tıyuşama- mak, karakterlerin sembollerden iba- ret olması, hikâyolerindeki mantıksız- lıklar, bir takım peşin hükümlerin i- leri sürülmesi çok çarpıcı şekilde gö- senaristlerinin kafasında geçen hadi- seleri anlatıyordu. Şakir Sırmalının “Kamelyalı Kadın” 1 etrafında kopan inema endütistrisinin ve ilE 0: risleri nasıl tasfiye edeceğini aya koyuyordu. Lü îğ Ö. Akadın '&ımu- AKİS, ı*HAz'_m;N 1959 #a e ÖÜ aa