sörü ara bulucu olarak kullanmak is- teyip ıstemedıgı tabi£ C.H.P. çevrele- rinin meçhulü ı C.H.P. çevre- lerinin gayet İ: kanının Üstad Profesörle görüşecek bir şeyi olmadığıydı. Nitekim Ferit Melenin gayretleri, boşa çıkmış, İs- met Inonu Nihat Erimi "kibarca" ka- bul etmemişti. Ustad Profesör mektubu, işte bu- nun üzerine yazmıştı. Illa bir rol oy- nama ihtirasının, elbette ki bundan mükemmel numunesi olamaz ı. Latince merakı u haftanın başında garip mektup, yazarı tarafından basına verildi- ğinde C.H.P. İktidarının son Başba- kan muavininin eski kabine arkadaş- larından biri, gulerek soyle dıyordu iba bizim üstadı, üç sene evvel Toplu Basın Mahkemesi sadece 'a para cezasına değil, a. zamanda latınce oğrenmeye de mah- üstad, şimdi beh- settiği latince cümlenin manasını o mahkümiyetten bir yolu baştan tutardı, bunca derde sebeb olm. Hakıkaten 'usulde yumuşak, esas- ta kuvvetli" mânasına gelen o latin- ce cümle, mahkümiyetinden evvel - Profesör mahküm olunca Menderesle temasa geçmiş, Menderes muvafaka- tını geri alarak dâvanın düşmesini sağlamış, o günden sonra Nıh Erim hidayete ermişti. - müfrit kanadım teşkıl etmiş bulunan üstadın, ağzından pek garip kaçıyordu Fakat bu haftanın başında C.H.P. Ge- nel Merkezini eğlendiren, işin o tarafı değildi. Parti Meclisinin topl ntısın- da Üstadın tavsıyelerının 'arzı tesli- miyet tavsıyesı ol ugu neticesine varılmıştır. "B nim tavsiyem arzı teslımıyet tavsıye- i midir" diye mektubunu basına ver- mişti. u oluyordu tavsıyesı İmiş... .P. lileri neşelendiren buydu. w, "Elhak arzı teslimiyet Latinceye latince adem ki Profesör latinceye me- rak sarmıştı, ken isine bazı ha- kikatl n latince olarak anlatılabilirdi. sözleri, C.H.P. Çolde bağıranın sesi" idi. Zira bir so- MÜDAFAA Mesele basıttır. 1946'dan berı Demokrası / yolunda ılerledığı bılınen Türkiyede böyl tun dostlarımızı uzmu t r n Kanun anun Basın hurrıyetının zerresı » a u bazı hakikatleri yazabılmeyı kahramanlık halme ge- akın, a tırmektedır Batıda bir hukukçuya, taki adama bizdeki tın, sonra l ali soracaktır: lar tımarhaneden ten, düpedüz abesin böyle cii ikat nebilecek başka söz yoktur. Bunun üzerinde durm:; Basın mevzuatımız, eğer Batılı bir Demokrası olmak yo- utlak: essesesi mevzul yanlış tenvir edılmı Basın mevzuatını ve da Zaferdeki seri başmakaleleri okutun; size mutlaka unl. b ir adam yok mu! nel Başkanın yanlı: olduğu, açıkça anlaşılmştır. Hatırlardadır, hükü da rahmetli Osman a israr edilmemişti. Şimdi aynı şeyi a hukukçuyu da bır: bılhassa son tatbıkatun a şu su- yazılmış mektuplar mıdır"" iddi ciddi mudafaası karşısında soyle- ak dahi fuzuli bir iştir. el tevki Şevki Çıçekdag aynı şekıld bizzat Genel Başkanın başına geldiği açıktır. Nıçın israr etmeli? Zafer 4 gün deği gün neşriyat tun yazı neşretse hakikat değişmeyecektir içinde buna inanmış mılletvekıllerının mevcudıyetı bılmmektedır ha beyaz demekte fazla bir mana eti na nasıl uydur malıyız" diye er seferinde sütun b eğişmez prensıplerıne, hem de memlek değil 22 s Bizzat D. P. Meclis Grubu Siya- adece mana değil, fayda da içinde "Basın mevzuatımızı hem et şarti bu yüzden çekılen ıstıraplara süratle nihayet vermek çok daha fazla memleket severliktir. Basmm hali meydandadır. Mahkümiyet kararlarının mucip sebeble- n ve onun tatbikatının ne olduğ kırlerm en guzelım vermekt “küçük ü" dam, suruklemektedir. Ba: muhamr ler başmal ir. En masum alar 1 vurulmak suretıyle sahiplerini hapıshanelere amamakta ırlar tür çizmek tehlikeli olmuştur. Gazetecılık vazıfesı yanında trapezcılık en tehlikesiz meslek Bunlar bütün tutar "bizim mevzuat Ame: tirirse, kusura bile katıla katıla güler. aline gelmi: AKİS, 6 NİSAN 1957 milletin ve butun dünyanın gözü , önündeyken Zafer rikan mevzuatından bile bakdraasm ama, buna sadece insanlar liberal demeye ge- değil, kargalar AKİS YURTTA OLUP BİTENLER sin kıymetli olabılmesı için "Ab im lpte lması lazımdı ki augusta Muhteşem netıcelere dar yollardan geçilerek varılır” idi. Halbuki Nihat Erim "Caelo tonatem credidumus jovem regnare — Jüpiteri gurler duyunca, goklere onun hâkim öldüğünü sandık." zihniyetiyle hare- ket etmiş" "Et propter vitam, vivendi abilmek için malıydı bilmek" yoluna sapmıştı Ustad "Re- licta non e ek erane olmaksızın terket- tikten sonra “Eppur muove — Ama, gene de dönüyor." dıyecek yer- de; "Abe aesar, morituri te salu- Prof. Nihad Erim Vixit tant — Selâm Sezar, ölecek olanlar senı selâmlarlar." diye haykırm: yulmuş, üstelik işi, bunu partısıne bır politika diye kabul ettirmeye" ça- maya ar götürmüştü. Ni Meeclisinin verdıgı ce- vap şuydu: "Medice, cura te — Doktor, sen evvelâ 'kendini ıyıleştır"' İşın doğrusu şin doğrusu, politika hayatımızda hi a rken, Nihat Erim gibi imtihanım bilinen şekilde iİş ze- vatın bir kı a kal hareketi .H lometrelerce mesafe vardı. bu yolu sanki kendi tutumunun kabu- ü imiş gibi göstermesi, kendisini 5