SİNEMA biri oynatılırken seyirciler arasından zarif bir hanımın hışımla lonu terkettiği görüldü. Salon rılan zarif hanım Amerıka nın Italya elçisi Clare Boothe Luce idi. Gösteri- len film isa "Attack- Hücum" adlı bir Amerikan eseriydi. Hanım elçiyi pro- testo gösterisine sevkeden şey f'ılmde Amerikan ordusunun baştan aşağı kahramanlardan meydana gelmediği, korkakların da bulunduğunun ileri sürülmesiydi. Film bu korkaklardan birinin hikâyesini anlatıy rdu. Memleketimizde Istıklal kahra- manları -Vera Cruz" - "“Âsi Cengâver- Apach ", "Öp Öldüresiye- Kİ3S eadly" f'ı]mlerıyle tanınan Şiş- man sevimli, genç rejisör Robert Al- drich'in kaşların çatılmasına sebeb o- lan tek eseri "Hücum" degıldı Daha önce de "The Big Knıfe Kan kızdırmıştı. Zira " uru- ü kızlarla delikanlıları romantik hikayeleriyle — büyüleyen- Hollywood yıldızlarının sadece "Pho- toplây" Screenland","Modern Scre- en" gibi muaların sayfalarında yaşadığını, işin g üzünün isa gerçek y bambaşka olduğunu ortaya koyuyor- du. Geçen yılki Berlin festivalinde mü- kâfat kazanan "Autumn Leaves - Son Aşk"ta aynı atak rejisörü bula- caklarını umanlar yanıldıklarını he- men anladılar. Çünkü "Son —Aşk" geçkin bir kadınla bir delikanlının 00od'un çıkmadan anlatıyor- elçi Luce'un koltuğunda rahat Trahat seyredebılecegı, Holly— wood idarecilerinin pederane bir şef- katle quıbedebılecek]erı cinsten bir Üstelik oldukça melodramatik "Son Aşk"ta aşk sahnesi Bu, elçiyi — kaçırmıyanı.. "Pusu" dan bir sahne Ormanda geçen zevksiz bir macera bir konusu vardı. "Son aşk"ın bütün hususiyeti de bu noktadaydı: Başka bir rejisörün elinde vıcık vıcık bir melodrama dönüvereeek film, tekni- gı ve sinema layışı kuvvetlı reji- sörün, elinde adeta kıl ayrımlarıyla tehlikeden kurtuluyordu. Chaplin'in genç asistanın "Sahne Işıkları" ndaki bu konuya niye el at- tığı sorulabilirdi. Bunun cevabı ba- sitti: "Kan Asla Kurumaz" Venedik'- te bir gümüş aslan kazanmıştı ama, ticari bakımdan aynı başarıya erişe- unun üzerine kendi bağımsız kumpanyasından muvakkaten ayrılan Aldrich, "Son Aşk"ı Columbia'nın 1s- marladığı bir senaryoya — dayanarak çevirdi. onra azandığı parayla yenıden kendı / şirketi adına "Hücum'"a başladı. - rikanın sabık Roma elçisinin jestine rağmen Venedik Festivali'nde tenkid- çiler mükâfatını kazandığına ve ge- n yıl Amerika'da en çok kazanç sağlayan — filmlerden bırı olduguna göre, Aldrich'in yeni ücum"larını beklemek yanlış olmıyacaktı. "Pusu" ğaç kesenlerin, orman yakanların durumları bir tarafa bırakılarak kaybetmekten dogan felâketler goste— rilseydi "Pusu" ormanların korun- ği Üüzerine tezli bir film olurdu. Ağ kesenleri, orman ya- kanları bu suçu . işlem mecbur e- ği bır değirmencinin idare ettiği bir kaçakçılık şebekesiyle; yakkabı, kısa kollu elbiseler giyen, dudakları boyalı, cilveli bir köy öğ- retm ve doğru dürüst koşmasını beceremedıgı halde güçlü kuvvetli a- damların hakkından gelen sevgilisi orman mühendi mücadelelerini gösteren "Pusu", konuşmalarına bol bol ormancılık sloganları sıkıştırıl- mış, ormanda geçen bir macera fil- mi olmaktan öteye varmıyor. topuklu a- Filmin zayıf hikâyesinde belırlı ve tesırlı bır amatik kuru olma- akla aber, ola ların nıspeten sadeliği, ışleyışın basıtlıgı göze çar- pıyor. "Pusu"da en çok sivrilen, can- lanan ve dikkati çeken sahneler kü- çük dekovil lokomotifinin, tomruk yüklü vagonların gözüktüğü yerler. Düzce, Bolu ve Abant havalisinde çe- kilen filmin tek canlılık kaynağı, bu küçük fakat şiirli motifin dışında "Pusu"nun bütünü, prodüktör Hulki Saner ile rejisör Sırrı Gültekin'in iyi niyetlerinden başka birşey ortaya ko- yamıyor. HALİKARNAS BALIKÇISI' NIN EN YENİ ESERİ Gülen Ada YEDİTEPE — YAYINLARI ARASINDA ÇIKTI Kitapçılarda Arayınız Fiatı 100 Kuruş AKİS, 6 NİSAN 1957