M U S İ Kİ Opera "Yan Gogh"a veda evit Kodallının "Van Gogh" ope- rasının gördüğü büyük alâka, öte- ki operalar için olduğundan daha çol sayıda seyirciyi Devlet Operası gişe- sine çekti. Eser her temsilinde kapa- l gişeyle oynandı Tahminler, bu ope- a kadar bile afşten ese, her ece dolu salon Önünde temsil edılecegı merkezındeydı Nite- kim evvelki haftanın ortasında, umu- miyetle operaya büyük bir alâka duy- madıkları halde, sırf yeni bir Türk operası seyretmek, ya çok beğe- nildiğini duydukları için bu eseri gör- mek isteyen daha çok seyirci vardı. Hatta opera müdavimleri ara- urdumuzdaki sanat hâdi- selerını yakından tâkip_ edenlerden hafta Cumartesi akşamı, n son temsilinin verilmiş olacağını aklına getirmemişti. Geçen hafta gi- şeye müracaat ip de "Van Gogh bitti efendim" cevabım alanlar, bu operanın afışlen ındırılıp yerıne bir pilâvı - raviata'nın- asılmış Oldu unu görenler hayretler ıçınde kaldılar Şaşkınlıkları kısa Za- manda yerini derin bir hiddet ve nef- rete bıraktı Halbuki "Van GoghVun bir ay so- ece- sini "Carmen" felâketiyle paylaşarak - afişten indirilmesinde şaşacak birşey erasının usul- lerine akıl erdirilebildiği ve mantığı- na uyuldu, yoktu. "V Gogh" b di; ustelık yıllardır tun seviyede bir icrayla halka sunul- muşta. Bütün bu vasıflar halkın da takdirini kazandığına göre Devlet O- perası idaresinin yapması tek şey alelacele bu başarılı eseri kaldırmak, afişten indir- müessesenin vazifesi halka daima kötü temsiller vermekti. Arada bir kazara elde şarı. Devlet Operasının hikm cuduna aykırı düşüyordu. Nıtekım öte yanda " Gogh" dan haftalar- ca Önce başlayan ve fıyask fiyasko yapan armen"in — oynatıl- masına ısrarla devam ediliyordu. i i rağbet gör- kısa bir zaman sonunda afişten indirilmesine bir sebeb gosteremıyecek durumda de- ğildi. "Van Gogh" aşrolü oyna- yan tenor Aydın ün ile Rachel rolu— yan a Gün Viyanaya git- mışlerdı Fakat boyle bır sebeb başka ir mesele ortaya çıkarıyordu. Ope- ra idaresi nasıl olur da mevsim orta- sında, hem de bir operayı afişten in- dirme pahasına, artistlerinden ikisi- AKİS, 6 NİSAN 1957 ne yurt dışına çıkma izni verme me- suliyetini üstüne alabilirdi? Bu sa- natkârların yurt dışında görgü ve bil- gilerini arttırıp, tetkiklerde bulunup operamıza faydalı olsunlar diye gön- derildiklerini farzedelim takdirde niçin onların rollerine yedek sanat- kârlar tâyin edilmemişti ? Opera kad- unda Van Gogh ve Rachel rolünü oynıyabilecek kratta başka hiçbir sanatkâr bulunmadığını da şey değil ama- farzedelim idaresi, bu emsalsiz natkârların Viyanaya gidecekleri tari- hi hesaba katıp eseri dana Öönce temsi- le başlamamıştı ve bu operaya, değe- ğeriyle mütenasip sayıda tenisti ak- şamı tahsis etmemişti Gerek sanat, erek idarecilik bakı- mından her türlü keyfı hareketı yap— mağa kendinde hâk g Devlet yatrosu Umum Mudurune bu sualleri sormak fuzulidir. Fakat Devlet Tıyat— rosu, muhtar bir müessese değildir. Bir üst makama bağlıdır. Asıl soml— ması gereken suâl şu olmalıdır: Bu ü ne zaman operamızın u- çuruma sürüklenmesine engel olacak- tır? Yahut ne zaman müessesenin kapısına bir kilit asacaktır ki hiç ol- mazsa "operamız yok" dıyelım ve içi- miz bu türlü rahat etsin? Tecrübe tahtası Traviata n 'Ö - g < - mizansenlerle ortaya çıkarması dün- yanın hiçbir yerinde görülmüş sev de- Vedat Gürten Hataların - tekrarı konması <<bll ğildi. Bu operanın sefineye bir kereye mahsus olmak üzere şınıp bir sahne düzeni tesbit edilir; hele dekor ve kostum denen şeyler be- davaya mal olmadığa için bunların hazırlanmasına bılhassa itina göste- düşünülerek, öte yandan da sahneye koyma usullerinde yeni görüşlere, ye- ni cereyanlara yer vermek için, bir anseni degıştırme luzumu hissedilir. Bir opera, "La Tra- reıısorlerın ve zevksiz dekoratorlerın tecrübe sı haline getirmek, patenci Ankara Devlet Operasına ait bir keşiftir. La Traviata'yı bu yıl da -hiç ol- mazsa geçen yıl düştüğü muazzam hataların çoğunda israr etmemek dirayetini gosteren— Vedat Gürten sahneye koymuştu. Fakat en mühim hatasını tekrarlıyordu Dekorator Oo- larak gene amrau'yu seç- mek.. G erçi bu defa dekarlarda geçen yılın bariz güldürücülüğü selâ, ikinci perdenin yaldız çerçeveli "tabiat sahnesi" kaldırılm mıştı. Fakat gene de dekorlar zevksizdi. Aşırı süs- lüydü. Mimarlık ve dekorasyon bakı- mından neyi temsil etlıgı ne işe yara- dığı kestirilemiyen Bu ara, (X. Asır salonlarında, opera fuayesi- nin kırmızı taburelerim görmek, re- jisörün işini gene aceleye getırmış ol- şunduruyor u. Gü ten kişilerini, Verdi'n müsaadesi nısbetınde gerçeğe yakın tipler ola- rak ortaya çıkarmağa çalışmıştı. Fa- kat kalabalıkları başıboş bırakmıştı. Bundan başka, üçüncü perdedeki ba- lenin de ıslah edilmesini istemeliydi. ma gene de Vedat Gürten'in bu yıl- ki gayreti, geçen yılkinden çok daha baş arılıydı. u defa, libretto tercümesi de rit Alnar ve aad İkesus tarafın— dan- baştan aşağı degıştırılmışlı Ye- ni lıbretto kulaga eskisinden çok da- ha iyi geliyordu. hususta kesin bır hükme varmak için metni gözle görmek lâzımdı. uki Dev- let Tıyatrosu çoktandır, libretto bas- mak ve dınleyıcılere dağıtmak âdetin- den vaz geçm 'T İ Ferıt Alnar idare ediyor- du. Prelü yavaş ve gevşek bir tempoyla baş adı Perde açıldıktan az olmamakla beraber, akıl sayesinde, mâna ifade eden bir "sah- ne" çıkardı. Bu bakımdan, geçen yıla nisbetle bariz bir ilerleme laşma gösterdiği anlaşılıyordu. Her- 29