nekadar Violetta'sı, bir sefahat kadı- alışının bile maksatsız olmadığını se- yirciye düşündürebiliyordu. Göster- diği ilerleme sadece tiyatro bakımın- dan değildi. Partisini derınlıgıne in- celemiş, teknik ifade, nüans bal larından hafızalarda zaten tatmin e- fredo'da, Devlet Operasının en iyi te- noru oldugu artık şüphe goturmeme- sesinin üst sahasında bilhassa kesif ve tınlayan bir tonla, üslüp sadakatiyle, duygu ve ifadeyle teganni etti. Düetlerinde iki âr yer yer -bilhassa re- fakatsiz pasajlarda- kımından aksadılar. usurlar, lııraz dal entonasyon ba- Fakat bu gibi ha çalışmayla pek- ar, şimdiye kadar vlet Operası sahnesinde dinlediğimiz en iyi Ger- mont olabilir; hatta operamızın en iyi baritonu da sayılabilir. Fakat bu bir- şey ifade etmez. Çünkü D rasında bugun, ne yazık ki, "bari sıfatına -ismine değıl- layık tek bir ses sanatkârı yoktur Konserler Grand Guignol Olen -yahut ölümü anılmaya de- ğen, başka hiçbir bestekâr yok- muş gibi, Cumhurbaşkanlığı Orkest- rası her yıl Üniversite Konserlerinde Beethoven İ- m Beethoven'in eserlerine tahsis edilir. Bu eserler öyle bir çalınır ki Beet- hoven'in ruhu oralarda dolaşıyorsa ğız, muhakkak ki, öldüğüne öleceğine pişman olur. en hafta Cumartesi günü veri- len üniversite konserınde gene Beet- hoven -bu defa nümünde- hatırlandı. Alnar idare ediyordu. Önce senfonisinden *Cenaze Marşı" muv- manı -evlere şenlik- yürekler parçala- yıcı bir şekilde çalındı. Arkasından sıra, Dördüncü Pıyano Konsertosuna geldi. Suç ortağı, Fransız piyanist Gılles Guilbert'di. Milletlerarası sa- nat polisinin elinden kurtulma zini kaybetmek için olacak, birkaç Aydır Ankara'da ikamet etmekte o- lân Monsieur Guilbert, usta bir cani- nin hüneriyle, daha ilk anda, ağır ellerinin birkaç darbesiyle hasmını öteki dünyaya yolladı Sonra cesedını okma lokma doğradı ve teşhis edil- mez hale getırdı Orkestranın hazır- ladığı mezara gömdü. u tüyler urpertıcı cınayetten son- ra sinirleri teskin etmek, yüreklere su serpmek lâzımdı. Fakat, talihsizli- ğe bakın ki yüreklere serpılecek su kurtlanmıştı. Ne olursa olsun vazi- fe ıhmal edilmedi. Mideler altüst o- lurken "Egmont" uvertürü bir kere daha sineye çekildi. 30 SİNEMA Sinema Oscar'lar 7 Mart gecesi, her yıl yapılması tat olan merasimle 1956 yılının filmlerine ait scar'lar — dağıtıldı. oliywaod sinema âleminin ileri ge- lenleri ve kalabalık bir davetli toplu- luğunun bulunduğu — merasimde, ge- çen yıllarda aynı mükâfatı kazanmış olanlar bu yılın talıhlılerıne Oscar heykelciklerini Bergman, Pariste bir piyeste oyna- dığından merasime katılamamıştı. Oscar'ı onun adına eski perde arka- daşı Cary Grant aldı. Geçen yılın en Yul Brynner Erkeklerin en iyisi iyi kadın oyuncusu seçilen İtalyan yıldızı Anna Magnani, bu yılın en iyi erkek oyuncusu Yul Brynner e Os- car'ını uzatıp öpmek üzere eğilirken, davetlilerin bütün dikkati el degıştı- ren heykelciğe değil, agnanı nin her zamanki gıbı dağınık gur saçla- riyle Brynner'in bir y a kadar çıplak kafası arasındakı tezada dıkıl- mişti. Brynner. "İnşallah yanlışlık olmamıştır" diyerek Oscar'ı aldı. İhtimal aynı dakikalarda, televiz- yon başında, "Motion Picture Aca- demy"nin üyelerinden romancı ve se- naryocu nd Chandler'in anlat- tığı sahici hikâyedeki sahneye ben- zer şeyler de cereyan ediyordu: Os- car'a namzet gösterilen sinemacılar- dan biri fazla heyecanlı olduğundan merasimi evde, radyo başında takibe - der. Neticeler bildirilirken sinirinden tırnaklarım yemeğe, derin derin iç çekmeğe başlar. Nıhayet sabrı tüke- nen karısı "Allahaşkına şekerım o kadar da ciddiye alma bu işi... Ne var yani? Luıse Rainer bile iki Oscar ka- zanmıştı" der. Dogrusu ıstenırse Oscar'lar hak- kında en yerinde hüküm de buydu, Oscar'ları fazla ciddiye almamalıydı. Zira yapılan iş, çok vakit, yılın en fak- la kazanç sağlayan filmlerine şu ve- ya bu bahaneyle mükâfat kazandır- maktan başka birşey degıldı Üstelik cademy'nin işi, güç de sayılmazdı Zira Oscar'lar bütün obur mukafat- lardan sonra dağıtılıyo! kadar da, hangi fîlmın festıvallerde, gazetelerde, mecmualarda, tenkitçi- ler, sansürcüler ve seyirciler tarafın- dan "tutulduğu" belli oluyordu Os- car dağıtıcılarının yapacağı ış en- düstrinin menfaatlerini de göz önün- de bulundurarak birkaç namzet ara- sından birini tercih etmekti. Nitekim bu yıl da öyle oldu. scar'a namzet gösterilen eserler arasında hemen hıç- bir başk mükâfat kazanmış olmasın. Ne var ki, bu sefer aynı kategorideki nam- zetler arasında bazıları tıcaretı, ba- mdiye kadarki ticari kaygıların fazla ağır basmasına meydan vermi- yerek ortalama bir yol tuttu. Kazananlar Bunun en iyi misali yılın en iyi fil- miyle rejisörünün seçılmesı bah- sinde görülebilirdi. Sn iyi film nam- zetleri arasında Michael Anderson- un "Around the World in 80 Days - 80 Günde Devriâlem", William Wy- ler'in "Friendly Persuasion - Dostça Kandırış", George Stevens'in "Giant - Devler Ülkesi", Cecil B De Mılle in "The Ten Commendmen On yordu. En iyi rejisör namzedi olarak da, gene aynı filmlerden dolayı Mi- chael Anderson, William Wyler, Ge- örge Stevens, Walter Lang ile bırlık- te e ntaın Edward Dmyt yk v an ace - Harb v Sulh" filmiyle King Vi- dor gosterılmışlerdı Aslında en yi SÜ Türüe gatrimden teçilmiş AŞK ŞİİRLERİ ANTOLOJİSİ AKİS, 6 NİSAN 1957