ketlerin usullerinden gıpta ile bah- sedildiği görülür. Halbuki, bizim idare murakabe — sistemimiz vardır. Otuz yıldan beri parça parça meydana getirilen bugünkü geniş devlet işletmeleri şebekesi içi sistem meydana durumlara gore a- usullerimizi ciddiyetle — tatbik (et- mekten ibarettir. Bu sahada, de- mokratik dalgalanmalarımız Teşekküllerinin yöne- tim kurullarına — mümasil Batılı memleketlerde ekonomi âleminin taz şahsiyetleri — getirilirken, bizde bu taltif veya tebit mülahazalarıyla 'doldurulmak- adır. üesseselerin potansiyeli ve makamların mesuliyeti ile nisbet kabul etmiyecek derecede düşkün olan idare ve murakabe cihazını 1s- lah etmek, bize göre, asıl aktüel o- Tan meselemizdir. sak kotu bir idarenin neticelerinden bunalar: u müesseselerden kur- tulmayı duşünecekler olacaktır. İktisadi Devlet Teşekküllerine ait müesseselerden bir kısmını f£ lere devretmek, derpiş edilmiş bir şey değildir. Bu rumların idare ve murakabesini — düzenleyen 3460 sayılı kanun devir fikrini kabul et- miştir: 39 u madde şöyledir. "26 acı madde mucibince kurulan muesseseler ükümetin teklifi ve etin kararıyla, hisse- darlarının Tı.ırk olması ve hisse se- netlerinin nama muharrer bulun- ması şartiyle, limited veya anonim şirket haline konabilir. Ancak lü- zum ve zaruret halinde, meydana gelecek anonim şirketlerinin hisse- lerinin Ur kısmı veya tamamı kanlar Kurulu karariyle — hamiline ait — olabilir". göre, larına hasretmekte ve ancak "lüzu ve zaruret halinde" hamiline mu- harrer hisse senedi — çıkarılmasına kapıyı istisnaen makta- dır. Hamiline muharrer hisse senet- lerine Türkler gibi — yabancılar da sahip olabilir. kul- dü- unlar kanuni imkânlardır; lanılmasında ise, bu memleketin nünü ve yarını an göz önün- de tutan uyanık bir dikkate ihtiyaç vardır. Her şeyden önce, neler ya- pılamaz, bunda mutabık olmalıyız: Doktrin husumeti ile tasfiye; bu- nu aklımızdan çıkaralım. Türkiyı de, devletin elindeki iktisadi ışlet— meleri- lıberallık taassubu ile satıp savmaya ret edel bılece ir huku r etm m asa vu um. Bugünkü iktidar, başlangıçta lıberallık ede— AKİS, 23 ŞUBAT 1957 başvurmuşsa da, icraatına bakanlar, memleketimiz atmosferinin onu zaman içinde na- sıl — şekillendirdiğini — görmekte sı- kmezler biyatına fazlaca ıntı İtiraf edilmeksizin, devlet iktisadi teşekküllerinin devle inden rılması yoluna masraf — bütçelerini beslemek için — girilebilir.. Bu ser- mayeyi yemektir: Bir suretle aya- ğiını yorganının — dışına — çıkarmış olan bir ailenin öküzünden başlıya- rak tarlasını, evını satıp yemesı ne ise bu da millet çapında Biz devamlı surette dovız sıkıntı— sı çeken bir memleketiz. Daha u- zun yıllar bu hal devam edecektir. Böyle bir baskı altında, bir parça döviz. elde edebilmek içın ışletmelerını yabancılara mak tahrikine dai maruz lunabılırız. Döviz, emek ve mahsul satarak elde edilir. Ana sermayeyi yabancılar eline — geçirmeğe mezon değiliz. Döviz açıklarını kapatmak için sermayeden yemek yoluna gir- dikten sonra, bugün fabrika, yarın liman, öbür gün toprak gelır Daha munis gösterişli bir şık şu- dur: Yabancıya — satılacak fabrika- lardan gelecek dövizlerle yeni fab- rikalar kurulacağı ileri sürülebilir, bu sermayeyi yemek — değil arttır- maktır denebilir. Böyle vazedilince, bu görüş tarzı tarlışılmaya de er. ütalâamızca, bu göründüğü ölçüde tehlıkelıdır Çun— abancı sermayeyi normal yol getirmenin , yerine anormal bütün zararlarını ihtiva eder. Nor- mal yol, yabancı sermayeyi kısaca kurulması istenen yeni sanayie sev- ketmektir. İki görüş arasında fark büyüktür. Birinci fikre göre, yaban- cı sermaye, yıllardan berı çalışıl- mış, rantabilitesi sabit olmuş, hazır ve karlı fabrikaları seçıp alacaktır Bu işleri biz, larak, zaten başarmışız; yabancı sermayenin, bizim başaramadıgımız işleri yapması, bize yeni teknikler getirmesi ve ogretmesı mülâhaza- ları nerede kaldı? İkinci anlayışa göre, normal yoldan gelecek yaban- cı sermaye sayesinde, bizim becere- mediğimiz işler me dana gelecek, memlekete yeni bir teknik daha mal edilmiş olacaktır; bu, yabancı sermaye kanununun çizdiği yoldur. u kanunun esaslarına ve şartları- na uyarak gelmeyip de, sadece ha- zır ve kârlı fabrikalar satın alma- ya hevesli yabancı sermayeye sırtı- mızı çevirecek kadar basiretli ola- cağımızı umarım. ğer, yabancı sermaye kanunu gereği gibi işlemi- yorsa, oturup bu mevzuu lim . Bir kısım devlet İktisadi işletme- inceliye-. İKTİSADİVEMALİSAHADA DEVLET TEŞEKKÜLLERİ ve DEVRİ MESELESİ Cahid ZAMANGİL lerinin Türk vatandaşlarına devri duşunulebılır Bu hedefi, yeni rmakta olduğumuz devlet işlet- melerını fınanse etmek olursa, me- sele üzerine taassupsuz ve dikkatle eğilmemiz ta İktisadi cıhazlanmamızda, az Za- manda çok mesafe almak mükelle- fiyeti devam ediyor. İktidardaki hü- kümetler bu zaruretin silindiri al- tında, devletçe yeni — teşebbüslere gırmekten kendilerini alıkoyamıya- caklardır. Hususi teşebbüsümüz bu faaliyetlere gittikçe daha fazla ka- a iktidarını elde etmektedir. da, devlete de, yan memleketi kalkındırmak geniş sahalar açıktır. F bu faaliyetlerin ne komp i - doğurduğunu -( 3 da biliyoruz. kısmını Türk vatandaşlarına derek elde olunacak fonları kurul- makta veya kurulacak olan yeni devlet — tesislerinin - finansmanında kullanmak caizdir ve her halde pa- ra hacmini arttıran usullere mü- reccahtır.. Elverir ki, bu yoldan ge- lecek paraları umumi butçe çarkı- na kaptırmıyacak ve — münhasıran finansmana ayıracak bir mekaniz- Samimi isek böyle bir mekanizma kurulabilir, işletile- bilir. Elbette D.D.Y., P.T.T., Bankası, Ereğli — kömürleri, bük Demir Çelik müessesesi, gibi ekonomimizin Öprü aşlarını tutan devlet ışletmelerının devri kimsenin hatırına gelm Nasıl aşlamış olursak olalım, bugün dev- Ziraat Kara- let idaresinde bır sosyal görüşe de sahibiz. Bundan başka, mılletçe sır- tımızda taşıyarak tüğümüz müesseselerden devir yolu ıle fertler elinde fiili tekeller meydana getir- mek de gaflet olur. Buna mukabil, bizzat teşebbüs — erbabı tarafından geniş ölçüde paylaşılmış sanayi kol- â iplik ve dokumada, yeni kuruluşları beslemek sa- dıyla bır devir sahası bulunabilir a bu devirlerin ne ölçü: lamaga müsait olduğu ayrı— ca düşünülecek bir meseledir. r sahalarının önceden kım krıteryumlarla hudutlandırıl— ması mümkün ve İâzımdır. taraftan defter kıymetlerının çok istünde kıymet taşıyan bu çeşit mü- esseselerin devir artları, kıymet takdiri esasları, her türlü tereddüdü bertaraf edecek surette hazırlanmak ister. Bütün bunlar, plânlı çalışma konularıdır. Plânlı çalışma ise, ce- miyet olarak en az kabiliyet göster— diğimiz sahadır. Belki de, bu Zaafı- mız yüzünden, büyük konuları ele almaktan kaçınır, taassup sahaları haline getiririz. B 21