mak imkansız hale ge liyordu. — Zira kafaların ayrı olduğ anlaşılmıştı. Çekilmek lazımdı. Konsolidasyon meselesi İhtilafın büyük bir kısmı dış borç- ların istikbali meselesinden ileri solide edilmesini istiyorlardı. lidasyonun elbette ki mahsurları var- dı, hatta bunlar az da değildi. Fakat bar halde ehveni şerdi. Bizi içinde bocaladığımız girdaptan ancak böy- le ciddi bir tedbir kurtaı'abılırdı Si- ni günümüzü gün,etmek endişesi i- çinde bir takım kuvvetlerimizi ve im- kânlarımızı ziyan ediyorduk. Dış borçlar konsolide edilince vaziyeti- miz vuzuh kazanacak, üstelik itiba- rımız artacaktı. Normal bir borçlu Vasiyetine gelecektık aşka çare- miz yoktu. Aksi takdirde — gittikçe müşkül mevkide kalacak, görülme- miş sıkıntılara ugrayacak o zaman açık kurtuluş yolu da kalmıyacaktı. Fakat bu fikir başbakan nezdinde i- tibar görmedi. Adnan Menderes kon- solidasyonun sadece güç kısmı üze- linde duruyor, bunun bir nevi mora- toryum mânasına geleceğini bildiri- yor ve böyle bir tedbire yanaşmıyor- du. Fahrettin Ulaş ve onun gibi dü- şünen arkadaşlarına göre konsolidas- yondan kaçmak imkansızdı. Nihayet bir hükümet olarak dış borçların te- keffül altına alınması, alacaklıları- mızla durumumuzun katı prensiplere bağlanması en acil zaruret halindey- di. Muarızların ileri sürdükleri gibi ihracatımızla geri kalmış borçlarımı- zı gelişi güzel şekilde kapatmak fik- ri uygun değildi. Zaten buna imkan da yoktu. Ciddi bir anlaşmaya git- mek lazımdı. Fakat hükümet başka- nı eski ideal arkadaşının tabiriyle cezbe halinde bulunduğundan bir mu- cize bekler hali vardı. İktisadın ise mucize ilmi olmadığım Fahrettin U- laş gayet iyi biliyordu. Bu kadar va- him bir prensip ihtilâfına rağmen Cumhuriyet kabinelerinde sandalya- sına yapışıp kalmış bir çok bakan vardı. Ama Fahrettin Ulaş onlardan değildi Temizlik gayretleri Ekonomi ve Ticaret Bakanlığında eni Bakanın bir temizlik yapm gayretleri de zedelenmiş, müdah: ler vuku bulmuştu. Fahrettin Ulaş büyük meselelerle bizzat uğraşırken doğrudan doğruya bakanlığı alâka- dar eden hususları tedvir vazifesini Mahmut Seydaya bırakmıştı. Fakat menfaatlerinin zedeleneceğini anla- yan bazı iş takipçileri yakım bulun- d 1 kimselere Fahrettin Ulaşın tedhırlerını mutemadıyen kötülüyor- lardı. Hattâ zaman zaman sabota_ı— dan dahi bahsedenler vardı. Bu gü lükler de tansiyonu zaten fazla - selmiş olan Ekonomi ve Ticaret Ba- kanına - 22 ye çıkmıştır. rahat ça- lışmak imkanını vermiyordu. O halde ısrar etmekte mana yoktu. İstifa İs tanbuldan Ankaraya bildirildi. Fah- rettin Ulaş da bunu teyit etti. AKİS 14 NİSAN 1956 Fahrettin Ulaş Elveda Bay Menderes ! istifa resmen, sıhhi sebeplerden do- layı yapılmıştı. Ekonomi ve Ticaret Bakam bir itham mahiyeti taşıya- cak şekılde çekilmeyi doğru bulma- mış, muşkullerın biraz daha artma- sını istememişti t bir hafta müddetle istifa açıklanmadı. Halbuki ortada bir ba- kan yoktu, bir bakanlık münhaldi. Buna rağmen resmi bir haber neşre- dilmedi. Bu ne biçim işti? Başbakan Adnan Menderes muhalefet mitingle- rini dahi hükümet otoritesini zedeler mahiyette görüyordu. Ya bir bakanın istifasını gizlemek, o makamı gün- lerce sahipsiz bırakmak? Fakat isti- faları geç bildirmek D.P. iktidarının âdeti haşme gelmişti. Dr. Sarolun bakanlıktan - ayrıldığı da hadiseden bir kaç gün sonra resmen açıklan- mamış, o arada bir çok beyanat ya- pılmamış mıydı? Fahrettin Ulaşın ayrılması Men- deres IV. kabinesinden ilk istifadır. Fakat son istifa olmıyacağı anlaşıl- maktadır. Hükümet azaları arasında Başbakanın gerek rejim ve gerekse ekonomik politika sahasındakı fikir- lerine, tasavvurlarına iştirak etmi- yenlerin adedi küçümsenecek gibi de- gildir. İşin tuhafı kabinenin progra- mına sadık kalanlar onlar, kalmayan Menderestir. Muhalefet Davet Bu haftanın başında C.H.P. Mecli- sinin sözü geçen azalarından bın elindeki Zafer gazetesini masanın zerine bıraktı, gözlüklerini çıkardı ve "Biz değil muhalefet partilerini YURTTA OLUP BİTENLER ışbırlıgıne çağırdık. Şimdi Adnan enderes sadece muhalefet partileri- nin değil, butun milletin bu gidişe kar şı birleşmeleri gerektiğini adeta is-, pat edıyor ve herkesi bu yola ıtı— or.' C.H.P. Meclisi âzası Zafer gaze- tesinde Başbakanın son nutukların- dan birini okumuştu* Hakikaten Ad- nan Menderes sanki muhalefet parti- lerim birleşmeye götüren yolun üze- rindeki manileri kaldırmaya — bizzat İsmet İnönü tarafından memur edil- mişti. Rejim bakımından hangi nok- tada olduğumuzu ve müşterek cephe kurulmadığı takdirde nelerin vuku bulacağım D.P. Genel Başkanı son nutuklarında herkese hiç bir tered- düde mahal bırakmıyacak — şekilde göstermişti. Bu bakımdan C.H.P. Meclisi azasının sözlerinde büyük bir hakikat payı görmemenin imkanı yoktu. Parti Meclisinin müzakereleri u- zun sürmüş ve çetin geçmişti. İki günde tamamlanacak sanılan toplan- tılar tam üç gün sürdü ve bazen gün- de üç celse aktedıldı Ele alınan en mühim mevzu, alefet arasında işbirliğiydi. Bir ışbırlıgme, platonik şekilde herkesin taraftar olduğu da- na müzakerelerin başında belırdı An- cak realist olmayan görüşler de yok değildi. Delegelerin büyük kısmı teş- kilâtla yakından teması bulunan kimseler olduğundan, bir bakıma ar- kadaşlarının fikirlerini aksettiriyor- lardı. Bundan anlaşıldı ki iki seneye yalan zaman sarfında ha- kikaten gelişme kaydetmiş, kuvvet- lenmişti. 1954 seçimlerinin neticesi karşısında yeise düşüp, üstelik ikti- çıkardığı sopasından korkarak politikasını a- yarlayan partililer başkent kadar A- nadoluda da görülmüştü. Ama asıl urkulecek şey, yani bir dağılma ve- çözülmeye rastlanmamıştı. O teh- lıke atlatıldıktan sonra ise, bilhassa ktıdarın muazzam hataları karşısın— P. 1 den evvelki yerını almaya başlamış, onun “kadar kanlı canlı hale gelmek yolunu tut- muştu. Partililerde kendine ve kuv- vetine güvenme başlamış, memleket içinde H.P. nin istikbalin ikti- dar partisi diye görülmesi tabii kar- şılanır olmuştu. Bu havaya kendisini kaptırmış bulunanlar işbirliği mev- zuunda hararetli değillerdi. tek basma almak varken başkalarını ortak etmenin ve işleri güçleştirme- nin ne manası vardı? Buna niçin lü- zum görülüyordu? Başkaları ise müstakbel işbirliği- esasları hususunda müteredditti- ler. İşbırlıgı hangi temel üzerine ku- rulacaktı? Yani kısacası her parti ne kadar milletvekili çıkararak öte- kini destekliyecekti? Eğer koca C. H. P. den küçük Hür. P. ve minik C. M. P. ile eşitlik esasına dayanıla- rak ışbırlıgı yapması istenilecekse, bal abul edilemezdi. C. seçim tek başına girse dahi mil letvekıllık- lerinin hiç olmazsa üçte birini, hatta yarısını alacak kudretteydi. ü