DÜNYADA OLUP BİTENLER Orta Doğu Yeni bir seyaha Birleşmiş Mılletler Genel Sekrete- ri Dag Hammarskjoeld hava ala- nından ayrılırken etrafını saran ga- zetecilere "bir anlaşma zemini hazır- lamak için elimden gelen gayreti sar- fedeceğim" diyordu. Dag Hammarsk- joeld bu sözleri, Güvenlik Konseyinin ittifakla aldığı bir karara uyarak, Arap - İsrail ihtilafını yerinde tah- kik etmek ve elinden gelirse tarafla- rı barıştırmak üzere Orta Doğuya hareket ederken söylemişti. İhtilaf 14 Mayıs 1948 de İsrail devletinin, Birleşmiş Milletler tara- dan, kurulması ile başlamıştı. O bir devletin kurulmasını arzu etmi- yen Arap devletleri hemen hücuma girişmişler, fakat 9 ay sonra, ordula- rı müşkül duruma düştüğü için mü- tareke istemek zorunda kalmışlardı. İste esas anlaşmazlık bundan sonra doğmuştur. Yapılan savaşlar netice- si İsrail devleti kuruluş tarihinde çi- zilen sınırlarım aşmıştı. İsrail top- raklarında yaşıyan 1 milyona yakın Arap da Ürdüne sığınmıştı. Sulh i- çin Birleşmiş Milletlerin teşebbüsü i- le girişilen müzakerelerde Arap dev- letleri anlaşma şartı olarak İsrailin eski hudutlarına çekilmesini ve Ür- düne iltica eden Arap mültecilerinin tekrar eski yurdlarına dönmesini ileri sürmüşlerdi. Giden arapların ye- rine —yeni yahudiler — yerleştiren, zapt edilen — toprakları — ziraate elverişli kılmaya çalışan İsrail ise buna hiç yanaşmıyordu. Orta Doğu- Abdülnasır Orta Doğu'nun lideri Cemal da bir karışıklığı arzu etmeyen ü batılı Büyük Devlet 1950 yılında, va- siyetin daha vahimleşmemesi için, müştereken ilan ettikleri bir tebliğ- de o ndakı du rumu garantı altına alıyor urum değiştirilmek is- tendiği anda silahlı mudahalede bu- lunacaklarını ilan ediyorlardı. Bu sta- tüko Arapların işine gelmiyordu. Bugün Arap devletleri ıle Israılın anlaşmazlık konusu g aynı noktada toplanmaktadır. Fakat 1950 den bu yana dört büyük devletin Or- ta Doğudaki tutumlarını değiştirmesi bugünkü vahim durumu — yaratmış- tır. 1955 yılma kadar Fransa, Ameri- ka ve İngiltere iyi kötü statükonun muhafazasına çalışmışlar ve Rusların Orta Doğuya sızmasına mani olmuş- lardı. Fakat o sıralarda Bağdat Pak- tının kurulmasına sinirlenen ve Arap İsrail ihtilafını müsbet yollarla çöz- meğe gayret gostermedıklerı için Ba- tıllara kızan 'a — opportünist Ruslar yardım teklifinde bulundular. Mısırlılar bunu kabul ettiler ve alel- acele bir anlaşma yapılarak Mısır ve diğer Arap Birliği üyelerine demir- perde gerisinden silâh sevkiyatına başlandı. Teni çelen silâhlarla kuv- vetlerının arttıgım hisseden Araplar tekrar İsrail i tehdit etmeye başladı- lar. İsrailliler ise Araplar büsbütün kuvvetlenmeden onlara hücum etme- yi bir müdafaa taktiği olarak benim- semişe benziyorlardı. Bunun için de Batılılardan srarla silâh istiyorlardı. Diğer taraftan Orta Doğuda bü- yük menfaatleri olan üç Batılı Dev- letten bilhassa ikisinin arasında de- rin görüş ayrılıkları belirmişti. Se- çimler arifesinde yahudi seçmenleri- ni gücendirmek istemeyen Birleşik Amerika hükümeti dış sıyasetınde de petrol kaynağı Arap Birliği uyelerı- ni de kızdırmaktan korktuğu için ye— ni Rus müdahalesinden sonra bir siyaset gütmek mecburıyetınde kalmıştı Nasırın gayeleri hususunda ise İngiltereden büsbütün başka tür- lü düşünüyor ve ona itimat ediyor- lardı. Nitekim Dı$isleri Bakam John Foster Dulles geçenlerde verdıgı bir beyanatta Nasır için "temiz ve man- tıklı arap milliyetçiliğinin lıderı ken İngiliz hükümet adamları a- zeteleri onu her gün yalancılık ve iki yüzlülükle itham ediyorlardı. İngi- lizlere göre Nasıra itimat caiz de- ğildir, gayesi bir taraftan Basra kör- fezi kıyısındakı petrol yatağı şeyhlik- leri de içine alan, diğer taraftan Fa- sa dayanan bir müstakil Arap Dev- letleri zinciri kurmak ve bunları ba- tılların menfaatına kapamaktır. Bu yüzden Başkan Eısenhonerı tazyik ederek Orta Doğuda vaziyet icap et- tirdiği anda silâhlı müdahalelerde bu- lunmak üzere Kongreden selahiyet almasını istemektedirler. Eisenhower ise böyle tehlikeli bir selahiyeti iste- mekten kaçınmakta ve meseleyi, bu- J. Foster Dulles Mısır'ın desteği günün şartlarına daha uygun olarak silahsız halletmeye çalışmaktadır. Bu duruma göre 1950 teblıgını tatbik etmek müşkülleşmekte ve yı ni hal çareleri aranmaktadır. Arap- lara silah sevk eden Rusları da içine alan dörtlü bir konferansa Batılılar, Ruslar Bağdat Paktından, Amerikan üslerinden bahsedecekleri ve Orta meselelerinin bir revızyondan geçirilmesine çalışacakları için, ya- naşmamaktadırlar. En son çare ola- rak 1956 martı sonlarında Amerika, Güvenlik Konseyine bu meseleyi hal etmek ıçın Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Dag Hammarskjoeld'ü tam selahıyetle Orta Doğuya yollamayı teklif etmiştir. Teklife göre Ham- marskjoeld Arap - İsrail mutar ke sınırının iki tarafının da silâhlı kuv- vetlerden tecridim temin edecek, ken- disine ve yardımcılarına bu bölgede ve gerginlik noktalarında tam bir hareket serbestisi tanınacaktır. Sov- yet Rusya ilk önce müstenkif kalmış fakat sonra alâkalı devletlerin kabul ettiğini görünce lehte oy vermiştir. İlân edilen kararda Genel Sekreterin “taraflarla görüştükten sonra icap e- den tedbirleri alacağı" bildirilmekte- dir. Orta Doğuya gelen yeni ara bulu- nun vazifesi cidden çetindir. Bu bırhırının aksi iki görüsü bağdaştıra- bilirse, gerçek bir başarı sağlamış 0- lacaktır. Aksi kaide Amerika İngiliz görüsüne yanaşacak, Sovyet Rusya Arap'lara yardımda devam edecek ve vaziyet çok nazikleşecektir. AKİS, 14 NİSAN 1956