YURTTA OLUP BİTENLER Cumhurbaşkanı Celal Bayarın da- ha fazla konuşmak istediği, — fakat kendisini güç tuttuğu her sozunden anlaşılıyordu. Bildirdiğine göre — za- manı geldiğinde onu da yapacaktı ve buna kimse mani olamayacaktı. Bahis mevzuu zaman, seçimlerin a- refesiydi. Hatırlanacağı veçhile Cum- hurbaşkanı Celal Bayar 1954 seçim- lerinin, arefesinde, propağanda nu- tuklarının yasak edıldıgı konuşmakta mahzur —görmemiş ve Yüksek Seçim Kurulu bu konuşma- ları kanuna aykırı bulmuştu. Açıklanan niyet Cumhurbaşkanlığına — yakın çevre- lerde söylendiğine göre Cumhur- başkanı Celal Bayar seçim kampan- yasına şahsen müdahalede — bulun- masının D.P. kazanılması ihti- mali gittikçe azalan zaferi mutlaka sağlayacağı kanaatindeydi. — Halkın karşısına sekiz senelik icraatın bü- tün mesuliyetini omuzlarına alarak çıkacak ve bızzat hesap verecekti. Diyecekti ki: "—Ben Celal Bayarım! Hani sekiz sene evvel gene gelip rey- lerinizi bize vermenizi isteyen adam! Reylerinizi bize verdiniz ve biz sekiz sene zarfında şunları, şunları, şunla- rı yaptık.. Şimdi, reylerınızı tekrar bize vermenizi isti Cumhurbaşkanı Celal Bayar tıpkı Muhalefet lideriyken dolaştıgı gıbı yatanı karış karış dolaşacak vi letle, sekiz sene evvel aldığı' reylerın hesaplaşmasmı yapacaktı. başkanı Celal Bayar bu — projeden son derece ümitliydi. D.P. ileri gelen- leri de aynı fikirdeydiler. Onlar üs- telik bu seçim turnesinde bütün dev- let ve hükümet imkanlarından fay- dalanmanın partilerine temin edeceği karı da düşünüyorlardı. Böylece bir dört sene daha iktidarı aldılar mı, her şeyi istedikleri hale getırecek— lerdi. Ama Anayasamızın bugün şekli muvacehesinde Cumhurbaşkan— larının böyle hareket etmeleri doğru değildi. Cumhurbaşkanları bir parti- yi açıkça tutar ve ona rey toplamak isterse elbette ki muhalif partiler de gerekli tedbirleri alacaklardı. Zaten doğrusu istenilirse D.P. liderleri ha- yale kapılıyorlardı. Cumhurbaşkan- larının bir parti için rey toplamaya çıkması iktidarı mutlaka o partiye sağlamıyordu. Bunu 1960 de hem Cumhurbaşkanı, ustelık hem de mil- li bir kahraman, olan İsmet İnönü denemiş, fakat netice hüsran olmuş- i P tu. Aynı tecrübeyi bir defa da D.P. nin geçirmesi belki faydalı olurdu. Birinci planda Bayar Son hadiselerin gösterdiği, Cum- hurbaşkanı Celal Bayarın birinci plâna geçtiğiydi. — Başbakan Adnan Menderesi sadece — desteklemiyordu. Başbakan Adnan Menderes bir za- manlar kendisinin yanında Ağaoğlunun gördüğü vazifeyi, Cumhurbaşkanı Celal ayarın nında görüyordu. Birçok hareketi- nin, bir çok sözünün ilham kayna- ğının doğrudan doğruya Cumhurbaş- 6 kanı Celal Bayar olduğu hiç kimse- nin gözünden kaçmıyordu. Cumhur- başkanı Celal Bayar bunu belli et- mek için mitinglerde veya gösteri- lerde Başbakan Adnan — Menderesin Kalkınma Şenlikleri Geçen haftanın — sonlarında bir gün Ankarada, Etibank Umum Müdürünün ve Zafer gazetesinin tabirile Cumhurbaş- kanının uğurlu elleri bir şalte- ri kapattı. Çatalağzı — termik santralinin Akköprüdeki trans- formatörünün açılış töreni ya- pılıyordu. — Şalterin bu uğurlu eller tarafından kapatılması Ü- zerine Zafer şöyle yazdı: ". Ça— talağzı termik santralinden sağ- lanmış olan enerji, saat 16.45 de Akköprü transformatör is- tasyonundan halkın alkışları a- rasında Ankara — şehrine ve- rilmiştir”. Ertesi gün — bizzat hükümetin başındakı zat bu ha- diseden nutkunda bahsetti ve dedi ki: "Dün de Ankarada Ça- talağzında açılan yeni santral- en Ankaraya elektrik gelme- sini Reisicumhurumuzun bir düğmeye basması suretile tesid ettik". Halbuki o gün ne Ça- talağzından enerji gelmişti, ne de tabii gelmeyen bu enerji An- karaya verilmişti. Akköprüdeki transformatöre — enerji o gün gelmediği gibi bugün de gel- memiştir ve hemen yarın gelmeyecektir. Zira tesisler he- nüz tamamlanmamıştır. Cum- hurbaşkanının uğurlu elleri şal- teri kapattığı zaman transfor- matöre Çatalağzından gelen sa- dece bir haber idi. Tören mü- nasebetile oradaki gosterışlı a- letlerin işler görünmesi için kü- çük bir cereyan verilmişti. Ya- ni şalter, piyeslerdeki dekor e- lektrik düğmesinden pek farklı bir şey değildi. Cumhurbaşkanı- na sadece o kapattırıldı. Enerji- ye gelince, bir el ne kadar uğur- lu olursa olsun elbette ki böyle bir şalterden enerji temin ede- mezdi. Nitekim Ankara hâlâ beklemektedir. O halde aceleye ne lüzum vardı? Ha, Kalkınma Şenlikle- ri başlamıştı da ondan.. Zaten başka türlü olsaydı bir santral ayrı, onun parçası olan trans- formatör ayrı törenle açılır mıydı? Ama bazılarına kalsa evlere takılacak her yeni am- pul için bir kuzu keseceklerdi. yanında yer almayı kabul ediyordu. Zira sadece protokol dahi Cumhur- başkanının ilk sözü değil, son sözü almasını gerektirirdi. Zira protokol bile böyle hallerde 1 numaralı hati- bin Cumhurbaşkanı olmasını icap e tirirdi. Ama Cumhurbaşkanı Celal Bayar bugün muhafaza etmeyi uy- gun gördüğü hususi hali dolayısiyle bizzat söyleyemediği sözlerin hakiki muharrikinin kim olduğunu belli et- mek istercesine daima Başbakanın yanında yer alıyor, onu görünüşte ön plâna itiyordu. Bizzat söylemekte mahzur görmediği gibi zamanı geldi- ğinde kendisi ileri atılacak ve Cum- hurbaşkanlığı makamım işgal eden gayrimesul bir şahıs olduğu — halde D.P. adına hesap verecekti. Cumhur- başkam Celal Bayar bir yandan şah- siyetinin, diğer taraftan büyük kıy- iği lerin — terazinin kendi taraflarına eğeceğin- den emindi. Ancak ortada unutulan bir nokta vardı: o takdirde halk da D.P. ile Cumhurbaşkanı Celal Bayan birbiri- ne karıştıracak ve D.P. li olmadığım bizzat Cumhurbaşkanı Celal Bayara ispat edecekti. Tıpkı Bigada yapıl- dığı gibi.. Zira Muhalefet lideri Ce- lal Bayarın Cumhurbaşkanı — Celal Bayar olmasından bu yana milletin temayullerı çok değişmişti. "Demir- kırat" lâfı artık yüreklere heyecan vermiyordu. Bilâkis memlekette "De- mirkırat" ın gemi azıya aldığı kana- ati hâkimdi. Onu dizginlemesi bekle- nen bazı kimseleri kamçılar görmek memnuniyet uyandırmayacaktı. Bir tek şahsın partisine zafer kazandır- ması ihtimali ise pek Zayıftı, 1956 yılının ortasında hava iktidar bakı- mından, 1950 baharındaki havanın e- şi haline geliyordu Özlenen durum elbette ki Cumhurbaşkanı Bayarın memlekette bir 'iti- dal ve güven unsuru olarak kalma- sı, parti politikasının uzerıne egıl— memesi, bilâkis daima vasfım muhafaza etmesiydi. met başkanlığı, Muhalefet liderliği ye Devletbaşkanlığı başka manalar taşıyan, buna mukabil başka vazife- ler tahmil eden mevkilerdir. Üstelik tıpkı Muhalefet lideri Celal — Baya- rın vaktile ifade ettiği gibi bizde Cumhurbaşkanlarının hususi kanun- larla himaye eltında tutulmaları onla- rı gündelik politikaya karışmaktan alakoymalıdır. Zira siyasi mücadele- de şart eşitliktir.. Cumhurbaşkanını tenkid ederken ağızdan veya kalemin ucundan kaçacak biraz dikkatsiz ke- ime hürmetsizlik sayılabilir ve Ka- nun devlet başkanlarına hürmetsizli- ği dahi yasak ettiğinden o ağırca ke- limeyi sarfedenin başına dert açabi- lir. Buna gönül nasıl razı olabilir? Özlenen, Ç Mamafih Cumhurbaşkanları fiili parti politikası yaptıklarında onlarla da mücadele etmenin kabil olduğunu .bu millet öğrenmiştir. Hatta. o vadi- de hocaları bizzat Demokrat kurucu- lardır. Bu bakımdan tıpkı Bigadaki sürprizlerin tekrarlanması, — Devlet başkanının geçtiği yerlerde — halkın meselâ altında Celal Bayar imzası- taşıyan "Biz hata yapan hükümet istemiyoruz" dövizlerini elinde salla- AKİS, 14 NİSAN 1956