İKTİSADİ VE MALİ SAHADA Maliye Esnafın derdi Küçük — bir kundura — tamircisiydi. Hayatında iktisat kitabı okuma- mıştı. Lakin sağduyusu ile anlıyor- du ki, Devlet lüzum hasıl olunca ver gileri arttırabilirdi. Bunu ilân eder ve bir hata, bir unutma yüzünden artan vergilerin üzerine oturmazdı. Hatayı tamir yoluna gitmek her za- man ıçın umkundu Milli k ma kanununun kiraya müteallik hukumlerının tadili sıra- sında kira artışlarının vergilere mü- essir olmıyacağına dair hüküm de kazara ilga edilmişti. Bu yüzden es- nafın gelir vergisi birden bire üç mis- li artmış oluyordu. Geçen ay vergi- lerini yatırmak için müracaat eden esnaf bu büyük artmayı görünce feryadı basmıştı. Heyetler kuruldu, müracaatlar yapıldı. —Esnafın haklı olduğu anlaşıldı ve Mecliste hatanın tashih edileceği söylendi. Fakat şu satırların yazıldığı ana kadar hiç bir müsbet netice — alınmış değildi. Üstelik Meclis, bakanlar, genel mü- dürler tam kadroyla kalkınmamızın muazzam eserlerinin açılış merasim- lerine katılmak üzere seyahata çık- mış bulunuyorlardı. Esnafın derdi ile kimin meşgul olacağı da belli de ildi. Milli Korunma "Tevkif” Hükümetlerin başı sıkıldıkça baş- vurdukları yollardan birisi Milli Korunma - ununun ticareti düzen liyen hükümlerinde — değişiklik — ve cezalarında arttırma yapmakta*. Ge- ne bir tadil tasarısı Meclıs günde- mine girmek üzere bulunu: Milf Korunma Kanunıı fevkala- de hallerde, şiddetli iktisadi darlık zamanlarında faydalı neticeler vere- bilen bir inzibat müessesesidir. Muh- tekirin halka ıztırap veren şartları daha da ağırlaştıran ihtirası elbet- te ceza görmelidir. Fakat, iktisadi sıkıntılarımız. PHükümet tarafından kabul edilmez ve tedbir konusu ol- mağa layık görülmezken, Milli Ko- runma tadilatına gönül bağlamak bir muddet te böyle avunmak değil de ne Kaldı kı tadil — tasarısında muh- birlerle işbirliğine lüzumundan faz- la kıymet verildiği görülüyor. Ka- nunun 69. maddesinin değişik şekli ne nazaran, Cumhuriyet Savcılığı'na yapılacak bir ihbar neticesinde, ih- tikar tesbit edilecek olursa muhbire para cezasının ve el konularak satı- lacak mallar tutarının 90 25 ine ka- dar ikramiye verilecektir. Bunun i- çin büyük bir külfete de mahal yok: Bir beyan veya küçük bir yazı. İd- dia bir kere ortaya atılır, tutarsa ne ala, 2 25 ikramiye, tutmazsa ne zi- yanı var, ihbar mektubu pula bile tâbi değil; ayrıca, tasarının yeni bir 20 hükmüne nazaran, muhbirin hüviye- tini gizli tatmak mecburidir. Asıl ti- caret muhitlerini duşunduren cihet, gene yeni bir hü azaran, duruş- maların her halde mevkufen yapıl- masıdır. Bu takdirde, diyorlar, ikra- miyenin ve muhbirin hüviyetini gizli tutmak mükellefiyetinin teşvik ede- ceği ihbarlar — haklı haksız mecburi tevkiflere yol açacağına göre, haki- min bu şiddetli hükmü tatbikte is- ter istemez düşeceği tereddütten yine muhtekirler faydalanacaktır. Farze- delim ki zar zor bir kaç hakiki muh tekiri yakalamak ve cezalandırmak mümkün oldu. Bu bir adalet isteği- dir, bir suçun cezalandınlmasıdır, ik- tısad’“ derde deva değildir. has- talığımız, muhtekirin fıılınden ziyade iktisadi polıtıka hatalarından doğ- muş! Bunun için, muhtekir tutu- lup tevkıf edıle dursun, fiat artışını, para kıymetının mütemadiyen düş- mesini tevkıf etmeğe bakmakta ha- yır varı Kambiyo İktisatçılar konuşuyor Türkiye İktisatçılar — Derneği'nin tertiplediği bir toplantıda iktisat- çılarımız paramızın kıymeti mesele- si üzerinde önemli bir tartışma yaptı. Mevzu şoyle ortaya konmuştu "Türk parasının iç kıymeti ile dış kıymetı arasındaki fark cezri tedbırlerle mı, yoksa şumullu ve devamlı bir prim sistemi ile mi tesviye edılmelıdır"" Soruda, Türk lirası kıymetinin dü- şüp düşmediği tartışma konusu edil miyor, sukut cümlece kabul edilmiş bir keyfiyet olarak mütalaa edile- rek, tedbirleri araştırılıyor, “paranın iç ve dış kıymetleri arasındaki çu- kur birden bire mi doldurulmalı? (devalüasyon); yoksa tedricen nü doldurulmalı? (prim)" sualleri üze- rinde tartışılıyordu. İktisatçılarımı- zın enteresan mütalaalarına bakı- hrsa, prim sisteminin kabulü yani a- lıştıra alıştıra devalüasyona gidilme- sı mütalâası rağbet kazanmış görü- nüyor. Şumüllü bir prim usulü ka- bul edildiği takdirde mala göre deği- şen prim mi verilmeli, yoksa dövize mi prim tatbik — edilmeli meselesine de tabiatiyle sıra gelmiş, umumi su- rette dövize prim tatbiki yolu tercih edilmiştir. Toplantının ak<»r finali prim sistemine girilmesinde geç ka- İndığı tonu üzerine inşa edilmiş gö- rünüyordu. Vatandaş, paranın İÇç kıymetı, dış kıymeti, mal primi, para primi ilh. gibi iktisatçı termınololısıne dahil kelimelerden fazla bir şey anlama- makla beraber, — hi mazsa tedbir almakta geç kalındığını ogrenmış o- luyordu. — Demek ki prim sistemine girmekte geç bile kalınmış, iktisatçı- larımız böyle söylüyor. Yıllardan be- ri muntazaman günlük gazetesini 0- kuyan bu sade vatandaşın zihni bir noktaya takılmıştı: prim tatbikatın- da geç kalınmış da iktisatçılarımız acaba zamanında ikaz etmişler mi? 1951 de, 52 de ne tavsiye etmişler? Vatandaşımız böyle bir şey hatırla- mıyor, buna mukabil bugün görüşü- len tedbırlerı icap ettiren durumun ciddiyeti üzerinde senelerden beri Büyük Millet Meclisi'nde nefes tüket- miş olanları hatırlıyordu. O zaman- lar bu kabil toplantılar yapılmış ol- saydı, kimse kendi rolünde geç kal- mamış olacaktı Geçen sene fiat artışlarından, ha- yat pahalılığından bahsedenler ikti- Bir kambiyo gişesi Dövize prim mi? AKİS, 14 NİSAN 1956